BÖLÜM 22

622 113 13
                                    

"İlahi adaletin bir gün mutlaka gerçekleşeceğini biliyordu ama bu kadar ağır olmak zorunda mıydı?"

"'

Muhammed Emin bahçeye girdiğinde amcası ve Abdullah oturuyordu ama amcası ona çok farklı bakıyordu. Sanki karşısında yıllardır tanıdığı yeğeni değil de bir yabancı duruyor gibiydi. Ne olduğunu bilmiyordu ama büyük bir tartışmanın onu beklediğine emindi. Oysa günler sonra ilk defa içini huzur kaplamıştı. Asi'yle kavga etmeden iki normal insan gibi sohbet etmişlerdi - ki onlar ne kadar normal olabilirse o kadar normal.- Hayat onun yüzünün gülmesini istemiyordu belli ki. Ne zaman birazcık mutlu olsa hayat onu başka yerden alaşağı ediyordu. Belki konuyu değiştirebilirim umuduyla "Meto'lar nerede?" diye sordu Muhammed Emin.

"Kaldıkları otele döndüler." dedi amcası tok bir sesle. Muhammed Emin anladım anlamında başını sallayıp içeriye doğru yönelmişti ki amcasının sesiyle olduğu yerde kaldı. Evet bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı ama bu cümleyi duyucak kadar ne olmuş olabilirdi ki? Muhtemelen yanlış duydum diye düşünüyordu ki amcası cümlesini yineledi. "Sana diyorum Muhammed Emin Kara artık bu evde işin yok."

Muhammed Emin yanağına damlayan iki damla yaşı hızla silip amcasına doğru döndü. Gözlerinin içine içine bakıyordu, görüntü olarak babasının kopyası olan adama. Zihninde yazmayı ilk öğrendiği zamanlar geçiyordu. Ailesinin isim ve soy ismini yazmasını söylemişti öğretmeni. Babası balkonda kitap okurken Muhammed Emin sanki gömü bulmuşcasına heyecanla koşmuştu babasına elindeki defteri gösterip "Bak baba seninle benim soy ismim ne kadarda benziyor." demişti masumca.

Babası tebessüm ederek başını okşamış "Benzemiyor evladım aynı. Evlatlarla babaların soy isimleri aynı olur. Benim babamın da soy ismi Eroğlu mesela benim de soy ismim Eroğlu bu çok özel bir bağ benden sonra da sen gururla taşıyacaksın soy ismimizi. Güzel şeyler yapacaksın ki Eroğlu soyadı gururla anılsın bende mutlu olayım." demişti babası. Şimdi babasından ona kalan son bağı da ondan almaya çalışıyorlardı. Babası haklıydı Hatay onları hiç sevmiyordu. "Ben Muhammed Emin Eroğlu'luyum. Bir daha sakın o cümleyi kurma amcamsın demem...."

"Ben senin amcan değilim, benim senin gibi bir yeğenim yok." diyerek sözünü kesti Mustafa Kemal bey. Muhammed Emin elini yumruk yapıp tırnaklarını etine batırarak öfkesine hakim olmaya çalıştı. Yengesi içeriden gözyaşlarıyla çıktı elindeki valizi Muhammed Emin'in ayaklarının önune indirip uzaklaştı. "Mirza abi bizi asla affetmeyecek Mustafa Kemal." dedi içeri girmeden önce.

Muhammed Emin önünde duran valizin anlamını çok iyi biliyordu artık burada sana yer yok diyorlardı. O da aynısını Asi'ye yapmıştı eve geldikleri ilk gün Asi'nin valizini kaldırımda bırakıp girmişti apartmana. İlahi adaletin bir gün mutlaka gerçekleşeceğini biliyordu ama bu kadar ağır olmak zorunda mıydı?

"Biz artık senin ailen değiliz Muhammed Emin. Senin ailen bizi şikayet ettiğin Kenan Kara." diye bağırdı Mustafa Kemal bey öfkeli olduğu her halinden belliydi.

"Ben kimseyi kimseye şikayet etmedim." dedi Muhammed Emin az da olsa anlamıştı kovulma sebebini. Belli ki Kenan gelip amcasıyla konuşmuş ama biraz sert konuşmuştu olaylara bakılınca tahmin etmesi zor olmamıştı Muhammed Emin için amcası da kendisine posta koyulmasını gururuna yedirememişti ve cezayı Muhammed Emin'e kesiyordu.

"Adam bizi kendi evimizde tehdit etti bu özgüveni nerden geliyor? Tabi ki senden biliyor senin hatırın için ona karışmayacağımızı. Ama bitti Muhammed Emin, senin hatrın bizde bitti. Sen çok değişmişsin sen abimin oğlu....."

Muhammed Emin hatalarını telafi etmeye, düzelmeye çalıştıkça hayat onu kötü biri olmaya zorluyordu. Öfkesine hakim olmaya gayret gösteriyordu ama insanlar inadına damarına basıyordu. Yoksa asla amcasına yumruk atacak biri değildi Muhammed Emin. Onu uyarmıştı baba konusu onun kırmızı çizgisiydi. Cümlesine tamamlamasına izin veremezdi bu kişi amcası bile olsa.

KÖRDÜĞÜM Where stories live. Discover now