Bölüm 15

2.8K 325 37
                                    


EVET ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... İYİ OKUMALAR... BOL KEYİFLER...

Altı ayı geçtikten sonra Storm, küçük kızının yanından ayrılmaz olmuştu. Onu kucağından indirmiyordu. İndirirse eğer gözünün önünde tutuyordu. Küçük Sunshine, babası tarafından yediriliyor, uyutuluyor ve hatta altı değiştiriliyordu.

Bütün hizmetkârlar bunu izlemekten büyük keyif alıyorlardı. Genellikle soylu erkekler, belli bir yaşa gelene kadar çocuklarını önemsemezlerdi. Sonrasında ise kendi soylarını devam ettirecek olan erkek çocukların eğitimleri ile ilgilenirlerdi.

Küçük Sunshine, Lord Hawthorn'un soyunu devam ettiremeyecekti. Annesinin kim olduğunu kimse bilmiyordu. Buna karşılık Lord Hawthorn bunların hiçbirini önemsemiyor, bütün ilgisini ve sevgisini küçük kızına veriyordu.

"Sana çay ya da kahve ikram edebilirim" dedi Storm neşeli bir şekilde dostuna.

Nathan, gözlerini küçük kızdan ayırmıyordu. Storm, eğer bir işi varsa o işi yapana kadar Sunshine'ı yere serilmiş büyük ve özel dikim bir battaniyenin üzerine bırakıyordu. Çocuğun çevresi bir sürü oyuncakla çevrili oluyordu. Artık hareketlendiği için ona zarar vermeyecek oyuncaklarla oynayabiliyordu.

Yuvarlanıyor ya da emekliyordu. Çeşitli sevimli sesler çıkarıyordu. Çoğunlukla ne istediğini çok net belli edebiliyordu. Çok sevimli ve bir o kadar da neşeli bir çocuktu.

Storm, onun için alınan tüm oyuncakları kendi seçiyordu. Sivri kenarlı hiçbir şey kızının yanına yaklaşamazdı. Kızı için dikilen kıyafetler, battaniyeler ve pek çok şey kendi seçtiği yumuşak kumaşlardan seçiliyordu.

Nathan gülümseyerek arkadaşına baktı. "Eğer kahve sütlüyse ikram edebilirsin" dedi neşeli bir şekilde. "Herhalde uzunca bir süre viski şişesini göremeyeceğim"

Buna karşılık Storm'un yüzündeki gülümseme soldu ve yerini dalgın bir ifadeye bıraktı. "Sana teşekkür borçluyum" dedi en sonunda. "Beni silkeleyip kendime getirmeseydin alkolden yerlerde sürünecektim ve kızım da hizmetçilerin elinde büyüyecekti." Küçük kızını izlerken hafifçe gülümsedi. "O çok özel bir çocuk. Tıpkı annesi gibi"

"Obaya tekrar gidemem!" sesi sertti. Belki biraz da bağırıyordu. Tam farkında değildi. Böyle bir aptallığa bir kere daha nasıl izin verdiğini hiç anlayamamıştı. O kadının bir planı olduğunu anlaması gerekirdi. "Saatimi geri almalıyım"

O saatin anlamını Nathan elbette çok iyi biliyordu. Annesinin hediyesiydi. Hatta ondan geriye kalan tek şeydi ve Storm, onu zamanı geldiğinde Leydi Sunshine'a verecekti.

İlk buluşmaları da Rhea'nın Storm'un saatini çalmasıyla olmuştu. Yani zayıf noktasını biliyorlardı. Kontes belli ki bir şekilde onu obaya çekmeye çalışıyordu. Ya da bunu isteyen Rhea'ydı. Nathan, Kontes'in böyle bir şey yapacağını düşünmemişti.

Kadınların akıllarından ne geçtiğini bilemiyordu ki. Bunlar sıradan kadınlar değillerdi. Sıradan İngiliz kadınları onları evlenmeye ikna etmek için her şeyi yapardı. Bunların ne istedikleri bile belli değildi.

Erkek ellerini saçlarının içinden geçirdi. Saat gece yarısını geçmişti. Storm'un ona haber vermesiyle koşarak gelmişti. Muhtemelen Sunshine'in uyumasını beklemişti. Ancak bu saate kadar içi içini yiyerek beklemiş olmalıydı.

"Obaya ben giderim" dedi en sonunda. Bunu gerçekten yapmayı istemiyordu. Kontes'i her zaman görmek istiyordu. Onu aklından çıkaramıyordu ancak çingenelerin arasına girmek istemiyordu bir kere daha. Çeribaşı ve falcıları ayrı olabilir. Ancak diğerlerini tanımıyorlardı ve ne yapacaklarından emin değillerdi. "Kontes benim sorumluluğum. Onun yaptıkları beni ilgilendirir"

ÇİNGENEWhere stories live. Discover now