18

3.9K 298 178
                                    

bu fikteki ilk düz yazı bölümü bu olacak. çok heyecanlıyıııımmm.
fikirlerinizi yorumlarda belirtirseniz çoook mutlu olurum. iyi okumalar.
sizi seviyoruumm💕

-

kapıyı çalmadan önce durmadan terleyen ellerimi birkaç kez havada sallamış, derince nefes alarak sakinleşmeye çalışmıştım. bacaklarım titriyordu ve bu benim için hiç iyi değildi. heyecanlandığımda bacaklarım titrerdi. doğru düzgün yürüyemezdim. hatta bu huyum yüzünden birçok kez arkadaşlarım tarafından dalgaya alınmıştım. şu an da bacaklarımın titrediği anlardan birindeydik.

ellerimi son kez saçlarıma geçirerek kabaran tutamlarımı düzeltmiş ve giydiğim lila sweatimin kollarını çemremiştim. lila ayakkabılarımla kombin yapmayı denemiştim ve başarılı olup olmadığım konusunda pek emin değildim.

kapının önünde geçirdiğim beş dakikadan sonra kendimi hazır hisseder hissetmez zile basmıştım. zaten kulağıma aşina olan ses bu sefer midemin kasılmasına ve başımın dönmesine neden oluyordu.

sıradan görünüyordum. orta boylu, ideal kilolu ve sade giyinen bir kız gibiydim ve jisoo'nun ne denli güzel göründüğü aklıma geldikçe delirecek gibi hissediyordum. sadece benim olmasını, kimsenin görmediği daha nice güzelliklerini bana göstermesini istiyordum ve bu düşüncelerimi bir an olsun aklımdan uzaklaştırmayı aylardır başaramamıştım.

çok geçmeden kapı açılmış ve gözlerim bir kez daha karşımda duran manzarayla kutsanmıştı. düz beyaz crop ve mom jeans giymiş olsa bile parıldıyor, o sade kıyafetler içinde bile burnumu kanatacak kadar etkiliyordu beni.

yüzünü görür görmez yüzüme yerleştirdiğim belli belirsiz gülümsemeye karşılık vermiş ve gülümsemişti. gerçekten de son görüşmemizde olduğundan daha iyi görünüyordu. ne yapacağımı bilemeden elimdeki içinde internetten bulduğum boğaz ağrısına iyi gelen karışım bulunan kutuyu ona uzattığımda narin elleriyle kutuyu benden almıştı. ardından birkaç adım gerileyerek "teşekkürler, içeri gelsene." dediğinde hızlıca kafa sallayarak içeri girdim.

o kokuyordu...evinin içi de aynı onun gibi güzel kokuyordu. kokusunu tarif edemezdim. bir çiçek gibiydi ama sanırım henüz o kadar güzel kokan bir çiçeğe rastlanmamıştı. bu yüzden jisoo kokusu diyeceğim buna. evi aynı jisoo gibi kokuyor çünkü...

"böyle üşümedin mi? hava esiyor biraz." dedi gözleriyle giydiğim şortu işaret ederken.

"aslında, o kadar da soğuk değil." dediğimde kafa sallayarak mutfağa ilerledi. ben de ne yapacağımı bilemeden onu takip ediyordum. onun yanında böyle utanmaktan ve kızarmaktan nefret ediyordum ama elimde değildi. yine de zamanı geldiğinde ona ne denli sert ve otoriter olabileceğimi göstermek istediğimden bütün bunlara bir gün gülüp geçeceğimizi biliyordum.

elindeki kutuyu tezgaha bırakarak içindeki karışımımı çıkardığında gülümsemişti. "babannenin tarifi mi cidden?" diye sorduğunda kabul edip etmemek arasında kalmış ve sonunda daha fazla yalan söylememeye karar verip doğruları anlatmıştım.

"hayır, sırf yanına gelebilmek için böyle bir şey uydurdum." uzun zamandan sonra içten bir kahkaha atmıştı ve ben de buna şahit olduğum için huzurla ölebileceğimi düşünmüştüm.

"bu tarifi nereden buldun o zaman? içersem ölmem değil mi?" dediğinde gülmekten yaşaran gözlerine bakarken cevaplamıştım. "internetten buldum ama merak etme, güvenilir bir siteydi. boğazına iyi gelecektir."

kafa sallayarak zaten önceden şişeye koyduğum karışımdan bir yudum aldığında yüzünü ekşitmiş ve bir süre gözlerini kapalı tutmuştu. "tadı biraz ekşi olabilir ama bütün mikroplarla savaşabilecek güçtedir." dediğimde tekrar kafa sallamıştı. ben de o sırada mutfaktaki sandalyelerden birine oturmuştum. çok geçmeden jisoo da masaya birkaç atıştırmalık koymuş ve yarıladığı şişesiyle karşıma oturmuştu.

where did u get from?Where stories live. Discover now