4.BöLüM. Korku

66 13 1
                                    

Helloooo....Ben geldim. Nasılsınız iyisinizdir umarım. Bu bölüme yorumları bekliyorum. Bölümleri oylamadan geçmeyin. Hadi...iyi okumalar.....

Saat artık geçdi ben hala uyumamıştım. Gözlerim uyumak istiyor ama her kapandığında o anılar yeniden bir film gibi göz önünde serilirken hafızasının daha unutamadığı o acıyı yine tatmağından korkuyormuş gibi hiç kapanmamıştı. Son günler de zaten rahat uyumak nedir unutmuşdum....
Pencereden artık sabahın birazdan açılacağını haberdar eden, kalın perdelerden içeriğe sızmaya çalışan loş ışık benim ağlamaktan şişmiş gözlerime saplanınca bir an ellerimle gözümü örtmeli oldum ama bu geçici bir şeydi. Ayağa kalkıp pencerenin önüne gittim ve perdeyi çokta açık olmayan hafif bir şekilde geriye çektim. Dışarısı soğuk,sakin görünüyordu. Mağaza vitrininde oyuncak bebek görüp alamayınca ağlayıp duran bir kız çocuğu gibi bir an bende orda değilmişim ve şu an dışarı çıkmamın mümkünsüz bir şey olduğunu bilerek,kendimi orda biraz hava alırsam bunun bana iyi geleceğini bilerek ve şimdi ben ne kadar istersem isteyeyim dışarıya çıkmayacağımı bilerek benimde geçirdiğim hisslerin o küçük kız çocuğunun hisslerinden bir farkı yoktu  sanırım. Ama bir an kalbim dışarı çıkma isteğiğle dolup taşdı. Bu isteğimin ne kadar doğru olduğunu  bilmiyorum ama perdeni yeniden yerine çekerek yavaşca arkaya çevrildim. Dikkat çekmemek için parmağımın ucunda dolaba kadar gittim ve ordan üstüme siyah bir kazak geçirdim ve kazağın altında kalan saçlarımı ordan çıkarmaya ihtiyaç bilmeden hemen botlarımı giydim ve bağcıklarını bağlayıp kapıya doğru yönlendim. Kapıyı fazla dikkat çekmemek için kendim geçebildiğim kadar hafif açmıştım. Dar,karanlık bir koridirda merdivenlerden inip çıkış kapısına doğru gidince aklımda kendimi dışarının sakinliyinin kollarına atmaktan ve orda biraz dinlenmekten başka hiçbir şey yokdu. Düşündüğüm ve şimdi için sorun olan tek şeyse kapıda birilerinin olup,olmamağıydı. Çıkış kapısının önünde dikiliyordum şu an parmaklarımı kapıya doğru attım,kapının kulpunu çevirdim. Ama açılmadı...Bu bir an duraksamama neden oldu ama bu saate bu kapının bağlı olması çok normaldı...Kapının kulpunu bidahaki seferinde çevirdiğimde açıldığındaysa gözlerim iri iri açıldı. Anın yaşattığı sevincle ellerimi bir birine çırpıb alkış çalıp gülmek istesemde tabiiki bunu yapmadım. Sadece hafifçe gülümsedim ve büyük bir kahkaha patlatmamak için dudaklarımı birbirine bastırınca artık dışarıya bir adım attım ve az önce pencereden bana mümkünsüz gibi görünen yerdeydim artık. Fazla göze görünmemek için fazla da dolaşmayacaktım sadece bir köşede oturup masmavi gökyüzünü izlemek bile iyi gelirdi bana. Bir kaç adımı attım ve buranın esas büyük kapısına arkası  dönük şekilde duran bir sandalye buldum.Sandalyenin yönünü değiştirmeye ihtiyaç duymayarak öylece orasında oturdum bir bacağımı diğerinin üstüne atarak ellerim koynunda gökyüzünü izleme başladım. Gecenin zifiri güzelliği benide kendi kucağına  davet eder gibi çok sakin ve çok masum görünüyordu bu gece. Aklımdan bu geceye kadar olan tüm kötü şeyleri kenara itip bu gece yalnızca şuracıkda güzel şeyler düşünmeye başlamıştım. Gece beni kendi güzelliğine haps etmiş bense ona boyun eyerek teslim olmuştum ve tüm düşüncelerimi ona bırakmıştım.

Kaç dakikadar belki de saattir orda oturuyordum bilmiyorum ama artık sandığım kadarıyla durup gitmek zamanıydı. Eğer yokluğum fark edilirse ve beni burda bularlarsa bunun sonu pek iyi olmayacaktı. Artık dönmek için ayağa kalkmıştım. Pantolonumun üzerine hopmuş küçük tozcukları çırparak temizledim. Tam geri dönecekken bir el bileğimden sıkar gibi çekti,ben dönmeden beni sertçe kendibe doğru döndürdü. Gecenin karanlığından ve adamında tamamen siyaha bürünmesinden dolaya kimliğine fark etmemiştim. Bir an şoka girdim ve sertçe yutkunmak istedim ama boğazımdaki o düğün yine varlığını belirtip buna izin vermemişti. Fal taşı gibi açılan gözlerle adama baktım ve bu yabancının burda ne yaptığını bilmeyence bir an çığlık atmak istedim ama bir eli bileğimde diğer boşta kalan eliyle se ağzımı sıkıca kapandığında ne yapacağımı bilmiyordum. Ne istiyordu bu adam benden?Ne yapacaktı bana?Bu sorular ve düşünceler artık hafızamda çatır çatır yanmaya başlamışdı bile. Benim bir elim boşda olduğu için bunla onun ağzımı kelepçe gibi kapanan elleriyle itmeye çalışdığım sırada adam beni sürükleyerek dış kapıya doğru sürüklüyordu resmen. "Hey ne yapıyorsun?"diye bağırmağa çalışmıştım ama avcu ile ağzımı kapatdığından dolayı sesim onun bile güçle duyacağı kadar kısık ve boğuk çıkmıştı. "Dur"diye bidaha gitmemeye direndim. Bir an durup yüzünü yüzüme bu kadar yakın olmaması kadar yakınlaşdırdı ve ağzıma kapattığı eline usulca geriye çekti, cebinden  bir derman kabında bir maye çıkarınca şaşırdım iri gözlerle ona bakarken "Bu ne?"diye sordum sesim dehşetli çıkmıştı. "Sanırım pek uslu durmayacaksın, küçük prenses bana bunu etmeğe sen mecbur ediyorsun ama."
Elini bileğimden çekmeden diğer cebinden de pamuk çıkarırken içindeki mayeden biraz pamuğa döktü ve bunu benim burnuma yaklaşdırdı. Elimde olmadan ve istemeden yaptığım son haraket o adamın beni kollarında tutmasını sağlamaktı....

❄️

Uyandığımda başımdan darbe almış gibi hiss ediyordum kendimi. Oda karanlıkdı,kaç saattir burda olduğumu bilmiyorumdum. Odadan acaip bir yangın,kül kokusu geliyordu. Kafamı kaldırıp gözlerimi odada gezdirdim. Beni buraya kimliğini bilmediyim o yabancı getirmişdi. Yetimhanenin karşısında mayeyi iyledikten sonra,olanları bilmiyorum. Buraya nasıl şekilde?Neyle?Kimlerle?geldiğimi bilmiyorum. Korkuyordum. Bunu söylemekten,kendime bile bunu itiraf etmekden nefret ediyorum. Kafam allak-bullak ifadelerle doluydu. Bir süreliyine sadece öğlesine etrafımı bakınmıştım. Ayağa kalkamak istedim ama ellerimin sandalyenin arka tarafına sıkı bir şekilde bağlı olduğunu gördüm. Ayaklarımıda aynı şekilde sandalyenin ayaklarına bağlamışlardı. Yani burdan kalkmam mümkünsüz bir şeydi. Saçlarım yüzüme dağılmışdı. Artık aynı pozisyonda,rahatsız edici bir tarzda durmaya sıkılmışdım. Birden sanki uzun koridorun başından geliyormuş kimi uzaktan adım seslerini duydum. Ayakkabılarının zeminde çıkardığı tak sesleri birden kulağıma bir uğultu gibi geldi. Anladığım kadarıyal artık adımları benim olduğum odaya yakınlaşıyordu.Ayak sesleri kesildi ve birden ışık yandı,içeriyi aydınlatıı. Şimdi buranın nasıl bir yer olduğunu açık şekilde görmüşdüm. Mavi duvarlı,sade mobilyaları olan,az eşyalı,L şekilde bir koltuklu çok da basit olmayan bir evdi ya da sadece bir odaydı bence. Gözlerimi duvardan çekip kapının ardından beni sakin gözlerle izleyen adamı buldu. Bana doğru yavaş adımlar atıp,yüzünü yüzümün hizasına getirdi "Uyanmışsınız bakıyorum küçük hanım". Ona bir ucubeymiş gibi bakarak. "Neresi burası? Ben neden buradayım?Benden ne istiyorsunuz?Siz kimsiniz?"gibi soruları onun üzerine bir ok misali gibi yağdırdım.
"Ben..."dedi cümlesini bitirmemişem direkt "Bir şey ye açsındır şimdi"
"Ne acması ya?Ne saçmalıyorsun?"bu defa fena bağırmıştım. Yüzümü asabi bir ifade bürünürken onun yüzü ve boz ve karışık tonlarda olan ama çok güzel olan gözleri ifadesizdi. "Hiç bir şey istemiyorum."dedim tükürür gibi. "Sadece sorularımı cavapla."
Derin bir nefesi içine çekip "Baban..Babanın bana külli mikdarda borcu var."
"Yani...Ondan borcunu almak için benimi kullanıcaksın?"dedim çekingen tavırla. "Baban seni çok seviyor bildiğim kadarıyla. Sana hiçbirşey yapmayacağım. Sadece ondan bunu almak için seni kullanacağım o kadar."gözlerini tam benim gözlerimin içine sabitleyip buz gibi bakıyordu. Bir süre öğlece izledik gözlerini ilk kaçıransa ben oldum. Ayağa kalkdı ağır adımlarla kapıya yaklaşdı ve hiçbir şey söylemeden gitmişdi. Benimde söğleyecek bir şeyim kalmamışdı zaten. Onun bana zarar vermeğeceğine emin olamazdım. Bir yabancıya güvenemezdim. Ama sana zarar vermeyeceğimi öğle söylemişdi ki bir yanım ona inanmağı seçiyordu. Bu fikirlerle odada yalnız kaldım. Babam beni seviyormuydu? Babam bana zarar gelmemesi için ödeyicektimi o kadar parayı?Bilmiyordum..
Bu adam benim katilimde olabilirdi...ya da beni rahatda bırkabilirdi. Yağmur gökyüzünden yere yağdığı gibi düşüncelerimde zihnime öğle yağıyordu. Sadece kafamı yere dikib uyumaya çalıştım.

Gözlerimi açdığımda yine karşımda dikiliyordu. Gözleri yine buz gibi bakıyordu. Kafamı kaldırdım "Uyumuşsun"dedi sert sesle. "Kalk gidiyoruz"
"Nereye?"
"Fazla soru sorub da asabımı bozma benim."
Etrafıma bakdığımda ellerim ve ayağım artık açılmışdı ve özgürdü. Usulca ayağa kaldım ve yanın kadar gittim. Onun karşısında yürüsemde arkadan üzerimde olan buz gibi bakışlarını hiss ede biliyordum.


Bölüm Sonu...❄️

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 25, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Gizli SebepWhere stories live. Discover now