1.Bölüm

2.4K 264 77
                                    

1

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


1. Bölüm : Belki Juliet olamam ama...

Bölüm şarkısı: Güliz Ayla/Gelsin öpsün kalbimi

İyi okumalar

....

Harika bir ilkbahar günü deniz kenarında, rengarenk döşenmiş bir kafenin cam kenarındaki koltuklarından birine oturup deniz kokusunu doyasıya içime çekmek ayrılamadığım alışanlıklarımdan biridir. Yeni yerler ve yeni tatlar denemeyi sevsem de denizin ferahlatıcı ve özgür hissettiren kokusundan ayrılmaktan hiç hoşlanmam. Uzağa gittiğimde en çok denizi özlerim. Mavilerine baktıkça ruhunu daha özgür hissederim. Özgür hissetmeyi sevmem konusunda az önce anlattığım hikayeden bir şeyler çıkardığınızı umuyor ve devam ediyorum.

Yine öyle bir ilkbahar gününde her zaman geldiğim mekanda en sevdiklerimle oturuyordum.

"Kural 1, karşımızdaki kişinin ilgi alanlarını ve zevklerini iyi gözlemleyin. Bir araya gelişlerinizde onun ilgi alanlarından bahsetmek size karşı olan bakışını değiştirecektir ve size ilgi duymaya başlayacaktır."

Sakin olun ilişki dersi falan almıyorum. Ben o dersi direkt kendim veriyorum.

"Ablamdan ilişki dersi alacağıma kapıdan giren ilk çocuğun boynuna atlarım daha iyi bence. Hem belki bir şansım bile olur."

Bu yanlış kulvarlarda dolanan kız Melek. Aslında kendisi şeytanın yardakçılarından biridir ama canım ebeveynlerim o doğduğunda güzel yüzüne kanıp ona Melek ismini verme gibi bir hataya düştüler. Tahmin edebileceğiniz üzere kendisi benim kız kardeşim.

Maviden yeşile kaçmış gibi bulunduğu yere göre değişen gözleri, çıkık çenesi,minik burnu ve benden uzun olan boyuyla çok alımlı durduğu için çoğu zaman onu kardeşim olarak tanıtmayı sevmem ama siz yabancı değilsiniz. Şunun şurasında uzun bir hikayenin ilk adımını birlikte atmış insanlarız.

Melek bana laf attığında çoğu zaman laf dalaşına girmeden o konuyu kapatamayız. Annemin "Koca koca kızlar oldunuz hala didişmeden anlaşamıyorsunuz." lafı kulaklarımda çınlarken Melek'e gözlerimi devirmeden edemiyorum. Onun akıl almaz inatçılığı kendi savunduğu fikri kabul ettirene kadar asla susmamasına sebep oluyordu. Buna karşın karşısındaki kişinin susmadan dakikalarca konuşma becerisini çoğu zaman göz ardı ediyordu.

Bu ufak meselede bile aynı hikaye başa sarıyor canlarım. Melek'in ilk lafı atmasıyla dayanamayıp cevap veriyorum ona.

"Pardon Melek Hanımcığım ama siz bendeki şu endamın farkında mısınız?" diyerek bir elimle kendimi gösteriyorum. Melek'in benden güzel olduğunu kabul ediyordum ama kendimi de çirkin bulamuyordum. Hem her insanın ayrı bir güzelliği olmaz mı?

"Ablacığım farkında mısın bilmiyorum ama şuan bir sevgilin yok. Bugüne kadar dört sevgilin oldu, en uzun ilişkin bir yıl sürdü ve sen hepsinin de doğru adam olduğuna emindin. Anlayacağın senin o kurallar pek de işe yaramıyor." kardeşimin bilmişlikle konuşması canımı sıkıyor dostlarım. Çünkü biraz haklılık payının olduğunun farkındayım. Yine de ona kendimi savunmak için ağzımı açıyorum ki yanımda oturan Yasemin benden önce konuşarak ağzımı kapatmama sebep oluyor.

"Üff yine didişmeyi bırakın da saat üç yönünde oturan çocuğa bakın." diyerek ilgimi çekmeyi ustalıkla başarıyor. Yanlış anlamayın,bir kafede oturup da sabahtan akşama kadar gelen geçene bakmıyoruz. Bu muhabbet buraya nerden evrildi ben bile hatırlamıyorum ama her şey yine Melek'in ilişkiler hakkındaki başarısızlığımı yüzüme vurması ve benim asla bunu kabullenmeyip ona ilişki dersi vermeye karar vermem ile başlamıştı.

Yasemin'in dediği yöne doğru başımı yavaşça çeviriyorum. Yüzü bize dönük olan çocuk esmer,tam göremesem de epey uzun ve yapılı bir vücuda sahip.  Umduğunu bulamamışlıkla kafamı kendi masamıza çevirirken "Kızım esmer sevmiyorum ben." diyerek elimdeki içeceğimden bir yudum alıyorum. Hava sıcak olduğu için özeklikle sipariş ettiğim limonatam içimi ferahlatıyor tek bir yudumla.

"Üf aman. Sen de her şeye bir kulp uyduruyorsun." diyen Yasemin'e dil çıkartarak içeceğimi içmeye devam ediyorum. Aslında Yasemin hiç böyle işlerde gözü olan bir kız değildir. Hatta biz böyle muhabbetler yapıyoruz diye de bize kızar. Bugün keyfi yerinde olmalı ki o da bize katılmıştı şaşırtıcı bir biçimde.

Oysa buraya gelirken hiç de keyfi yerinde gözükmüyordu. Bunun sebebi muhtemelen bendim çünkü sabah herkesi uykusundan uyandırarak her zaman geldiğimiz mekana zorla toplamıştım. Yakın arkadaşım Yasemin,onun kız kardeşi Elif, Melek ve ben toplaşıp kız günü yapmaya karar vermiştik. İşin aslı ben karar vermiştim. Onları da bana uymaya zorlamıştım.

Zaten dörtlü olarak vaktimizin çoğunu beraber geçirirdik. Ailelerimiz arkadaş olduğu için küçük yaşlardan beri beraberdik. Kız kıza oturup saatlerce muhabbet edebilirdik. Tabii artık sizlerde bu muhabbetlerin çoğuna ortak olacak yol arkadaşlarımsınız. O yüzden sizden bir şey saklamayacağıma emin olabilirsiniz.

"Elifçiğim bu Melek abla sözü dinlemiyor ama sen bendeki cevherlerin farkındasın. Ne yapacağını biliyorsun canım." diyerek göz kırpıyorum kardeşim gibi sevdiğim kıza. O da ona verdiğim değerin karşılığını vererek hafifçe başını eğiyor ve  peşimden gelen bir izci olduğunu söylüyor. Ama Melek bu, benle uğraşmaya bayılan kız kardeşim. Laf dalaşını kazanmadan asla oyundan çekilmeyen bir hırsa sahip.

"Ben hala senin o kurallarınla aklı olan hiçbir erkeği tavlayabileceğini düşünmüyorum." diyerek beni kışkırtmayı beceriyor. Zaten sevgili dostlarım, çok çabuk gaza gelen bir yapım vardır. Hatta bazen öyle fazla hırs yaparım ki bu uğurda Melek'in bileğini yanlışlıkla kırmışlığım bile var. Ama bu başka bir günün hikayesi olsun.

"Ben de şu kapıdan ilk giren adama bile senin o beğenmediğin kurallarımla kendimi sevdirebileceğime eminim." diyorum Melek'e. Maksat meydan okumak değil mi,işte o bende bolca var!

Film veya bir yaz dizisinde olmadığımızı bilmenizi istiyorum. Ben gerçekten normal bir kızım. Hayatı tatlısıyla ,acısıyla ve çikolatalı pastalarıyla kabullenmiş ve sevmiş bir kız. Ama tesadüf ya, bunu söylememle mekanın içerisine bir adam giriyor. Sanki yaz filmindeymiş gibi de bir rüzgar esiyor arkasından. Kapıyı açtığı için ceryan yapmışta olabilir tabi ama romantik ruhum bu seçeneğe el vermiyor.

Tam bakış açımda olan adamın karizması karşısında ağzım açık, lafım yarım kalıyor. Asla ilk görüşte aşka inananlardan olmadım ama ben ve içimdeki romantik ruhlu genç kız ilk görüşte etkilenme diye bir şeyin olduğunu fanatiklik derecesinde savunuyor. Ben adama uzaylı görmüş gibi bakakalınca kızlar merak etmiş olacaklar ki arkalarını dönerek baktığım yere bakıyorlar.

Arkadan canım kardeşimin gülme sesi geliyor ben hala kapıdan giren adama bakıyorken. Ona döndüğümde ise yüzüne hala hakim olan sırıtışı değiştirmeden elini uzatarak "Buyur ablacığım." diyor.

"Kapıdan prensin girdi. Ne yapacağını biliyorsun."

....

Beni Sev RomeoWhere stories live. Discover now