XII: Hayat yolunda yürürken, bazen en çok yüreğimiz yorulur.

44 23 2
                                    

Ekrem beyin uyarısıyla Gülçin salondan ayrılmıştı. Odaya çıkıp, yatağın altına soktuğu silahı eline alıp baktı. Yapamazdı doğrusu. Ama yapmak zorundaydı. Hem geçmişini temizlemeliydi, hem bu gününü.

Babasının durdurduğu kan davasını belkide o başlatırdı. Ama bilmiyordu.

Yıllar önce, Gülçin Diyarbakıra döndüğü gün abisinin cansız bedeniyle karışılanmıştı. O zamanlar çok koymuştu bu durum Öztürkler ailesine.

İşte bu yüzden durdurmuştu Bekir ağa bu kan davasını. Tek oğlunu, Mirzasını kurban verseydi soyu kururdu.

Gülçin, camdan avluya baktı. Ekrem ağa merdivenlerin karşısında durmuş, gökyüzünü izliyordu.

Gülçin telefonunda saatine baktı. Gece on ikiyi geçiyordu. Silahı arkasında saklayarak odadan çıktı. Ekrem beyin olduğu yere gelip, arkasında saklandı. Etrafını kontrol ederek silahı kel kafasına dayadı.

Ekrem bey, kafasındaki metal soğukluğu hiss ettiğinde gülümsedi. Sonunda, tavşan yuvaya gelmişti.

Beli etmeyerek ellerini havaya kaldırdı.

"Kimsin?"

Gülçin, elindeki silahı Ekrem beyin kafasına daha da bastırarak dişlerinin arasından tısladı.

"Çok sevimli gelinin, Ekrem Yüzbaşıoğlu!"

"Neden peki? Anlaştığımızı umuyordum."dedi Ekrem Yüzbaşıoğlu.

"Yalnız sen öyle umuyordun. Şimdi yavaş yavaş terasa çıkıyorsun anladın mı beni? Başka bir haraket yapma, anında beynini patlatırım."dedi Gülçin.

"Bak gelin hanım, dizilere, filmlere çok bakıyorsun. İnsan, silahı eline aldığında hele ki bu silah başkasınındırsa, mermisinin olup olmadığına bakar önce. Şimdi elindeki o altın renkli, dedemden bana kalan silahın içini açta bak, mermi var mı yoksa yok mu?"

Gülçin, silahın nasıl bildiğini anlamamıştı. Yalan söylüyordu.

"Yalan söylüyorsun!"dedi Gülçin.

"Hadi açta bak!"

Dediğini yaparak açtı Gülçin. Bomboştu.

Tabi boş olurdu. Ekrem bey biliyordu ki, Öztürklerin kanında vardı. İnatçıydılar. İşte bu yüzden, Gülşaha anlatmıştı. Eğer Gülçin onunla yakınlık kurup bir şey isterse yapmalıydı.

Ekrem bey, Bekir ağanın çocuklarına silah öğrettiğini biliyordu. İşte bu yüzden, Gülşaha silahın içini boşaltmasını, ve bulunması kolay yere koymasını istemişti.

"Şimdi beni iyi dinle gelin hanım! Açık ve net konuşacağım. Eğer istediklerimi yapmazsan, o küçücük aklınla yoluma küçük engeller koyarsan, Mirzanı ve Bekiri öldürürüm!"

"Yapamazsın!"

"Öyle bir yaparım ki, aklın şaşar. Barış nasıl bir anda toprağın altına girdiyse onlarda öyle girer. Ya kendin karar versin, ya da ben karar vermek zorunda kalırım."

Korkmaya başlamıştı Gülçin. Onlara bir zarar vermesine göz yumamazdı. Kendi hayatından bile vaz geçerdi ama asla izin vermezdi.

Kafasını hafifçe salladı. Lanet olsun!

"Ben ne dersem onu yapacaksın. Aynı zamanda Adniye hanımında. Affana anlatmaya kalkma deli muamelesi yersin. Anladın mı beni?"

"Şimdi istediğin olacak, ama unutma bir gün,"dedi ve duraksadı.

Sevdanın rengi Where stories live. Discover now