38.BÖLÜM

80.6K 2.9K 1.6K
                                    

Media;Liam Payne & Rita Ora -For you

Şarkıyı söylediğim yerden açıp dinlemenizi istiyorum,cidden bu bölüme uyuyor.

İyi okumalar tatlılarım...

Ateş bu sözlerden sonra bile hiçbir şey hissetmemiş, karşısında ki kızın suçlamalarını umursamıyordu. Kızın söylediklerini dinleyen kalabalık kan donduran bu sözlerden sonra bile kızı susturmaya çalıştılar. Kızın ayaklarının dibinde bağırışına göz ucuyla bakmaksızın hemen ardında ki adama baktı. Soğuk ve sert sesi ortamda ki gerginliği acıyı yıkıp geçecek kadar ifadesizdi.

"Başınız sağ olsun."

Üç kelime, arkasını dönüp yürümeye başladı. Kız gittiğini gördüğün de çığlık atarak ondan nefret ettiğini bunları ödeyeceğini çığlıklarına ekliyordu. Lakin bunları yapmayacağını oradaki herkes ve kendisi de biliyordu. Kız yıkılmış bir halde arkasında gömülen ablasının yanına ilerledim. Kollarından tutan her kimse itti, onlardan da nefret ettiğini söyledi, içinde ki acı geçmiyordu. Geçmeyecekti hiçbir zaman. Hafif tümsek olan mezara kollarını sardı genç kız, içinden binlerce dua geçti.

Allah'ım ne olur bu bir kabus olsun, onu benden alma Yarabbim.

Duaları boşunaydı, ablası sonsuzluğa gitmişti. Hemde bir hiç uğruna, az önce üzülmediği her halinden belli olan adama değmemişti bu ölümü. Aslında kimse uğruna ölmeyi hakketmez, peki sen niye öldün ablam. Onu gördüğü son an aklına yeniden doluşurken daha mezarlığın içinde yürüyen adamın duyacağı şekilde çığlık attı, ardından buna daha fazla dayanamayan bedeni kendisini bıraktı. Acıya kim dayanır ki, canının acısına değil de cananın acısı daha kötü değil mi? Bunu yaşıyordu genç kız ve hayatından hiç silinmeyecekti bu acı.

Ateş mezarlıkların arasında ilerlerken gözleri donuktu, anlamıyordu neden bu kalbi hiçbir şeye üzülmüyordu, yutkundu. Hepsi o lanet yaşlı adam yüzündendi, büyük Derin Yakar. Yumruklarını sıktı, hissetmeyen kalbine söz geçiremiyordu. İstiyordu o an her şeyden çok hissetmek istiyordu ve istediğini kader o an gerçekleştirdi.

Şarkıyı burada açın...

Hafif yağmurun etkisi hala yerindeydi, önüne döndüğünde birini gördü. Aslında iki kişilerdi ama o an sadece bir kişiyi gördü. Siyahların adamıydı Ateş Yakar ama karşısında ki siyahlara bürünen kız ondan daha çok karanlığa yakışmıştı. Gözleri önündeki kızı inceledi, bunu istemeyen vücut hücrelerini ise görmezden geldi. Kız siyahın içinde ki kıyafetlerle hiçbir şeyden habersiz içinde acıyı her buraya geldiğinde yaşıyordu. Buraya gelmese bile o acıyı yaşıyordu. Ardında ki adam başına bir öpücük bırakıp telefonunu unuttuğunu, alıp geleceğini söyledi.

Kız tamam anlamında baş hareketi yaptı, önünde hala farketmediği adam ise nedenini bilmediği şekilde saçlarına bırakılan öpücüğü düşünüyordu, onu öpmesi neden hiç hoşuna gitmemişti peki? İçinin kasvetle dolduğunu ve ne yaparsa yapsın duygularını açığa çıkarmayan kalbi atmaya başladı, kız Ateşe baksa yüzünde ki şoku hemen anlayacaktı ama ne kız bunu farketti ne de Ateş bu kalp atışını yorumladı. Çünkü kız bunu görecek kadar kendinde değildi.

Başında siyah uzun bir şal, saçlarını tamamen kapatmamış altından gecenin rengine yakışır bir siyahlığa sahipti ve görünüyordu. Ateş durduğunu anlamamış orada kıza bakmaya devam ediyordu, kızın üstünde ayak bileklerine kadar inen bir elbise vardı, yaşının küçük olduğu belliydi. On yedi on sekiz diye düşündü, Ateş. Belinden sıkıp aşağı doğru açılıyordu elbisesi. Ateş kal gelmiş gibi ne yürüyor, ne de bakışlarını bu küçük kızdan çekebiliyordu, kız çok güzeldi. Sadece bu değil bu kız onun kalbini neden bu kadar hızlı atmasına neden olmuştu?

ESİRWhere stories live. Discover now