seventeen

4.3K 327 73
                                    

Parmakları gri saçlarının arasında gezerken kalabalık grubun yanından ayrılmış, bedenini soyunma odasına doğru döndürdüğünde uzun zamandır görmediği bedeni kendisini izlerken bulmuştu ve ne yapacağını bilemez şekilde olduğu yerde kalmıştı Park Jimin

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Parmakları gri saçlarının arasında gezerken kalabalık grubun yanından ayrılmış, bedenini soyunma odasına doğru döndürdüğünde uzun zamandır görmediği bedeni kendisini izlerken bulmuştu ve ne yapacağını bilemez şekilde olduğu yerde kalmıştı Park Jimin. Yanından geçen öğrencileri ve dans ekibi arkadaşları ona bir şeyler anlatırken duymuyor gibiydi, yalnızca kendi kahvelerine bakan kahvelere tutulmuş, her şeyi unutmuştu. Bedeni sonunda hareket etmesi gerektiğinin farkına vardığında adımlarını hızlandırmış ve onun orada olduğuna aldırmadan geçip gitmek istemiş olsa da o Min Yoongi'ydi, yanından geçip gitmesine izin vermeyeceğini biliyordu, bundan nefret ediyordu.

Uzun bir acı çekme sürecinin ardından girdiği bu dönemi en az hasarla atlatmaya çabalıyor olsa da başarısızdı, kendini tamamen dansa vermişti ve yorulan bedeni sürekli ona sorun çıkarıyordu. Soyunma odasındaki banklardan birine otururken arkasından gelen çocuğa bakmamıştı bile, ayak bileği çok fazla acıyordu. Gözlerini yumarak bileğini hareket ettirmeyi denediğinde acı dolu bir inleme pembe dudakları arasından firar etti, gözlerini araladığında tam önünde diz çökmüş olan eski erkek arkadaşı, ayağına ciddi bir şekilde bakıyor ve titreyen elleri yavaşça bileğini sarıyordu. Yoongi'yi kendi önünde eğilirken çok fazla görmüştü ve gerçek şuydu ki, bunların bir çoğu edepsiz şeyler içindi. Zihni eski anılara doğru yol alırken bileğindeki anı acı ile yüzünü buruşturdu, hareket etmiyordu çünkü parmakları bileğine sarılı olan adamın ne yaptığını bildiğini biliyordu. Onu tanıdığı on yıl boyunca ne zaman bileğinde bir sakatlanma olsa ona bakan, onu iyileştiren ve kendine getiren hep o olurdu, şimdi de parmakları olsuğu yeri yavaşça okşarken acı geçmeye başlamıştı, dudakları arasından memnun mırıltılar döküldü.

Kısa bir duşun ardından, Yoongi onu biraz önce oturduğu tahta bankta bekliyordu, üzerini küçük kabinde giyindikten sonra dışarı çıktı, elindeki havlu ile gri saçlarını kurutmaya çabalarken kendi üzerinde olan gözler gergin hissetmesine sebep oluyordu. Üstelik yoğun bakışlar heyecanlanmasına, kalbinin titremesini sağlıyordu ve Jimin, ona karşı hâlâ bu hisleri içinde büyüttüğü için kendine kızmadan edemiyordu. Onu çoktan unutmalı ve hayatına devam etmeliydi ama bu genç adam tüm kanına, kalbine, hayatına, ruhuna ve bedenine işlemişti; bulundukları bu küçük soyunma odaları ve kabinlerdeki edebsiz anıları dudaklarını dişlemesine sebep oluyordu. Havluyu katlayarak sırt çantasına koyduktan soran mor renkli hırkasını alarak üzerine giydi ve başını soğuktan korumak için kapüşonunu taktı, arkasını döndüğünde Yoongi ayaklanmış, ona doğru geliyordu.

Çantasını omzuna asarak dolabını kitledikten sonra onun yanından geçmek istemişti ama Yoongi onu durdurmuş, beyaz kemikli parmakları hırkanın ucuna giderek fermuarın dişlerinin birbirine geçmesini sağlamıştı. Hırkanın fermuarını tamamen kapattığında arkasını dönmüş, Jimin'im gelip gelmediğine umursamadan ilerlemeye başlamıştı. Arkada kalan genç adam onu ne kadar özlediğini biliyor, kolları arasına girmemek ve kendini kaptırmamak için savaş veriyordu. Kendi adına kararlar veren, geçirdikleri son bir yılı kendisi için cehenneme çevirmesini kabul edemiyordu; Jimin ona çok fazla aşıktı, belki onu ilk gördüğü günden beri hislerini içinde büyütüyordu fakat Yoongi bunu asla umursamamıştı, stüdyonun kapısında "Artık buna devam edemeyiz, Jiminah, ayrılmak istiyorum." demiş, kapıyı yüzüne kapatmıştı ve gece kabuslarına konuk olan bu an yüzünden bir daha asla mutlu olamayacağını düşünmüştü.

scented of flower || yoonminWhere stories live. Discover now