thirty- the end

4.5K 284 20
                                    

Park Jimin, üç yıllık ilişkisinin gidişatından oldukça memnundu; Min Yoongi onu hiç olmadığı kadar mutlu ediyor, her gün biraz daha ona karşı hisleri büyüyordu, hep en tepeye ulaştığını sandığı o nokta sonsuzluğa uzanıyordu konu aşık olduğu adam o...

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Park Jimin, üç yıllık ilişkisinin gidişatından oldukça memnundu; Min Yoongi onu hiç olmadığı kadar mutlu ediyor, her gün biraz daha ona karşı hisleri büyüyordu, hep en tepeye ulaştığını sandığı o nokta sonsuzluğa uzanıyordu konu aşık olduğu adam olduğunda. Bedenini yavaş bir hareketle yana döndürdü ve hâlâ uyumakta olan sevgilisine baktı, dudakları hafif büzülmüş ve minik burnundan verdiği nefesler yüzüne vuruyordu. Parmakları siyah tutamların arasında hareket ederken bedenini tamamen ona döndürmüş, bir bacağını onun üzerine uzatmıştı, Yoongi uykuya zor dalardı ama uyuduğunda dünya umurunda olmazdı.

Dün gecenin ardından kesinlikle onun canını bezdireceğini biliyordu Jimin, kesinlikle çok hassastı sevgilisi ve defalarca birlikte olmuş olsalar da canı acıdığı için sızlanmaktan geri durmazdı. Kahvaltı hazırlamak için yataktan kalkması gerekiyor olsa da Yoongi'yi asla bırakmak istemiyordu, bacağını diğerinin üzerinden çekti istemeyerek ve onu uyandırmamaya dikkat ederek kalktı yataktan. Küçük iki sandviç, Yoongi için filtre kahve ve kendisi için de vişne suyu dolu bardağı koydu tepsiye. Bir bardak su ve ağrı kesici hapı da koyduktan sonra tepsiyi ellerinin arasına sabitledi; kesinlikle yatak odasında yemek yenmesine karşı bir insandı ve bir keresinde Yoongi onun için getirdiğinde demediği kalmamış olsa da bu kez ona süpriz yapmak istiyordu. Yoongi söz konusu olduğunda dünyanın en hassas insanına dönüşüyordu her zaman, kurallarını yıkmak onun için sorun değildi.

Tepsiyi küçük masanın üzerine bıraktıktan sonra yatağın kenarına oturdu, dudaklarını hâlâ uyumaya devam eden sevgilisinin yanağına bastırdı ve bir eli ile saçlarını okşamaya başladı. Dudaklarının yeni yeri burnu, ardından elmacık kemiği ve en son dudakları olurken Yoongi kıpırdanmaya başlamıştı bile. Gözlerini aralayarak Jimin'e bakmış, yüzünde oluşan gülümsemesi ona daha iyi bakabilmek için hareket ettiğinde acı ile buruşmuştu ve bunu fırsat bulan Jimin, dudaklarını sevgilinin kırıştırdığı burnuna yaklaştırmış, öpmek yerine dişlerini geçirerek ısırdığında altındaki bedenden sesli bir nefes duymuştu. "Yoongi-ah, kahvaltı hazır." diye mırıldandı, biraz önce burnunu ısırarak ya da dün gece altında gözyaşları içinde kalmasını sağlayan o değilmiş gibi. Yoongi'nin rahatlığına gözlerini devirdiğini bilse de bir şey dememiş, olduğu yerde acıdan zor da olsa oturan sevgilisinin kucağına tepsiyi bırakırken onun gözlerinin şaşkınlıkla aralanmasını izlemişti. Kesinlikle çok sevimli görünüyordu.

Bağdaş kurarak onun karşısına oturmuş, Yoongi'nin sandviçinden biraz koparak onun ağzına verdiğinde sevgilisi dişlerini parmağına geçirmişti intikam olarak. Gözlerini devirerek gülümseyen çocuğa baktığında onu ne akdar sevdiğinin yeni farkına varıyor gibiydi. Hep böyle oluyordu, ona bakıyor ve daha çok seviyordu. "Canın çok mu acıyor?" diye sordu Jimin, sevgilisinin yüz ifadesi bazen acı ile buruştuğunda kendisini kötü hissediyor ve keşke altta olan ben olsaydım diye düşünüyordu. Kendisi acı çekmeye razıydı, Yoongi'nin canının acıdığını görmeye katlanamıyordu asla. "Ben iyiyim Jiminie, endişlenme." dedi Yoongi, onun yalan söylüyor olduğunun bilincinde olsa da bir şey demedi, elleri sıcak fincanı yavaşça kavrarken Yoongi'ye doğru uzattı.

Bugün neden bu kadar duygusal olduğunun kendi de farkında değil gibiydi, kahvaltının ardından Yoongi'ye ilacını vermiş ve kedilere bakmak için çıkmadan önce onun banyoya gitmesine yardım etmişti. Anne kedi iyileştikten sonra iki yavrusunu daha bulmuştu ve şu an beş kedileri vardı evin içinde. Onların yemek ve su kaplarını eksiksiz doldurduktan sonra mutfağa gitmiş, kahvaltıdan kalan bulaşıkları makinaya yerleştirmişti. Odaya dönerek çarşafı değiştirmiş, duştan çıkacak Yoongi için krem rengi bir tişört ve siyah bir şort ayarlamıştı. Yatağın üzerine oturarak onun çıkmasını beklerken sosyal medyada gezinmiş, Taehyung'un fotoğrafına yorum yapmış ve salonda istediği bazı değişikliklere benzeyen fotoğrafları indirmişti telefonuna. Banyodaki duş sesi kesildiğinde telefonu yatağın üzerine bırakarak ayaklandı, kapıyı açarak girdiğinde Yoongi duş kabininden çıkıyordu, elini uzatarak ona yardım etti. Bornozunu giydirdi ve odaya götürerek yatağa oturmasını sağladı. Saç kurutma makinasını bulunduğu çekmeceden çıkararak fişe taktı ve siyah tutamlar parmaklarının arasında dans ederken kokusu odaya yayıldı.

Yoongi küçük sevgilisinin neden bu kadar duygusal tepkiler verdiğini anlamıyordu; onunla çok fazla kez sevişmişlerdi ve genel olarak altta olan her zaman Yoongi'ydi, onunla ilgilenmesi mutlu ediyordu ama Jimin bu kez farklıydı. Saç kurutma makinasını kapatarak yerine koyan sevgilisi geri döndüğünde onu bileğinden tutarak kucağına çekmiş, tek dizine oturmasını sağlayarak bir elini çenesine koymuştu. Jimin'e hangi açıdan bakarsa baksın, çok güzeldi. Dolgun alt dudağı hafif aşağıya sarkmıştı ve bakışları merakla yüzünü turluyordu. "Sevgilim..." diye mırıldandı sakin bir tonda, Jimin ona bakarken sakin kalmasının imkânı yoktu, göğüs kafesi kalbini sıkıştırmaya çoktan başlamıştı bile. "Sen iyi misin? Neyin var?" Ses tonunda gram değişiklik yoktu ama Jimin'in gözleri yavaşça dolmaya başlamış, alt dudağı titiriyordu. Kolları yavaşça boynuna dolandığında acısına rağmen daha çom kollarına çekti Yoongi onu. Bir eli sırtında yavaşça gezinirken diğeri de belinden onu sıkıca tutuyordu. "Sadece korkunç bir rüyaydı." Jimin'in mırıltısı Yoongi'den çok kendini ikna etmeye çabalıyor gibiydi. "Bana anlatmak ister misin?" diye sordu Yoongi, parmakları Jimin'in tişörtünden içeri girmişti ve geziniyordu ince belde. "Ben... Anlatmak istemiyorum." ded Jimin. Boynuma tamamen gömülmüştü ve gözyaşları tenini ıslatıyorken anlatmasa bile ne gördüğünü biliyordu Yoongi.

Düşüncelerini kontrol edemeyerek hayatının hatasını yapıp onu bırakmış, ona acı çektirmiş ve hayatta korkusu olmadığı için hayran olduğu miniğine en büyük korkusunu yaşatmıştı ve şimdi içinden atamıyordu bu korkuyu. Onu daha çok sardı ve geriye doğru yatağa düşerken onu da üzerine çekti. Dudakları saçlarında geziniyor, parmakları tenini okşuyordu ve arada "Sana aşığım" diye mırıldanıyordu, ne kadar çok dile getirirse, korkusunu azaltacağını düşünüyordu Yoongi. Jimin'in ağlaması durduğunda başını kaldırışını ve nemli gözlerle kendine bakmasını izledi Yoongi, kalbi bu görüntü ile parçalara ayrılırken başını uzatarak dudaklarını ağlamamak için ısırarak daha da şişirmiş olduğu dudaklarına değdirdi. Jimin dudaklarını aralayarak anında karşılık verdiğinde küçüğünün sırtının yatakla buluşmasını sağladı Yoongi, kendi bedenini onun üzerine atarken usulca öpüyordu, her acısını geçirmek istiyordu miniğinin. Jimin'in elleri bornozunun kenarlarında gezinirken aşağı inmiş, minik parmakarı kemeri yavaşça açtıktan sonra önünü tamamen es geçerek parmaklarını omzuna çıkarmış, bornozun aşağıya doğru düşmesini sağlamıştı. Yoongi ellerini Jimin'den çekerek bornozdan tamamen kurtulduğunda boynundaki ve göğsündeki morluklarda gözlerini gezdirmişti Jimin, nemli gözleri parlarken parmaklarını Yoongi'nin ensesine sardı ve kendine çekti

bir ficin daha sonuna geldik
okuduğunuz için teşekkür ederim 💜

scented of flower || yoonminWhere stories live. Discover now