i don't feel your love

1.3K 62 111
                                    

Ben ne yaptığımı bilmiyorum sjkdhcusıdg Aynı anda üç hikaye kesin yazamam ama çerezlik kısa bir şey olur diye umuyorum, kapak güzel olduğu için yayınladım açıkçası. Bir de arkadaşlar seri ayrılma nedeni bulabilir misiniz, benim aklımda az çok var ama çok da şey yapamadım HELP KLSDCIHDSOIU

İyi okumalar!

*

Calum | 10 Mayıs 2020

"Cynthia! Cynthia buraya bak lütfen! Valerio, harika görünüyorsunuz!"

Onca gürültü içerisinde, yanımdaki grup arkadaşımın sesini duyamayacak kadar dalgın bir şekilde gözümü rastgele bir noktaya dikmiş dakikalardır süren gereksiz röportajın bitmesini beklerken bile duyduğum bu isim, baştan aşağı ürpermeme ve bir aydır varlığını unuttuğum kalbimin atmaya başlamasına yol açmıştı. Bakışlarımı izlediğim sabit noktadan çekerken ister istemez daha dik durmaya başladım, ortamdaki varlığı dahi beni heyecanlandırmaya ama aynı zamanda germeye yetiyordu. Arkamda bir yerlerde olduğunu biliyor ve dönüp bir aydır görmeme izin vermediği yüzüne doya doya bakmak istiyordum ancak bunca kameraman içerisinde bunu yaparak en nefret ettiği şeyin olmasına, dikkatlerin ilişkimize toplanmasına izin veremezdim.

"Cynthia gelmiş! Calum, onun hakkında bir şey diyecek misin?"

Karşımdaki başından beri dinlemediğim kadın yüzsüzce sorusunu yönelttiğinde neredeyse içimdeki gerginliği ilişkimin onları ilgilendirmediğini ve bana bu soruyu sorma hakkı olmadığını söyleyerek ona yansıtacaktım. Ancak Ashton, kötü bir şeyler diyebileceğimi hissetmiş gibi benim ağzımı açma fırsatım olmadan "Röportaj için teşekkür ederiz, artık törene geçsek iyi olur." diyerek samimice gülümsemiş, cevap beklemeden ilerlemeye başlamıştı. Bense onların aksine sahte bir gülümsemeye gerek bile duymadan arkalarından ilerledim. İnsanlar beni mutsuz görmeye alışıktı, bu yüzden rol yapmak için uğraşmıyordum bile. Merdivenlerden inmeden önce kalbimin kıvranmalarına dayanamayarak durduğumda yanımdaki Michael ne yapacağımı anlamıştı ancak engel olmadı, olsa da onu umursamazdım gerçi. İçime derin bir nefes çekerken yavaşça arkama dönerek ona baktım.

Nefes kesici görünüyordu. Kıvırcık bal rengi saçlarına her ne yaptılarsa şu an sadece dalgalıydı, sol kısmının daha hacimli duruşu asilliğini katlıyordu sanki. Ortamın abartılı ışıkları bile onun yaydığı ışıltı kadar güçlü değildi, gülümseyerek poz verirken oldukça özgüvenli görünüyordu. Elbisesine gözüm kayınca zorla yutkundum. Birlikte seçtiğimiz, baldır kısmında yırtmaç olan siyah saten elbisesi beyaz teninin üzerinde her hareketinde kayarken o kadar güzel görünüyordu ki... O günü hatırlayınca yüzümde özlem dolu bir gülümseme oluşmasına engel olamadım. Elbiseyi deneyişi, arkadan ona sarılıp açıkta kalan omzuna kondurduğum öpücüğe gülümserken başını geriye atarak eliyle yanağımı okşaması, sonra o lüks mağazanın devasa kabininde onu öpmem...

Michael'ın "Hadi, Ashton fark etmeden gidelim." diyişini zar zor duyabilmiştim. Ashton şu son bir ayda en çok yanımda olan kişi olarak Cynthia'dan uzak durmamın en iyisi olacağını savunmuştu. İlk günler bana çok sövse de sonra dostluğumuz yüzünden daha fazla dayanamayıp omzunda ağlamama izin vermişti. Şimdi tek istediği onu daha fazla kırmamak için yaklaşmamamdı, ama ben zaten onu bir daha kırmazdım ki... Bir şansım daha olsa asla ilk seferde yaptığım hataları yapmazdım. Michael kolumu tutunca bir iç çekerek başımı geliyorum anlamında salladım. İlerlemeden önce son bir kez baktığımda az önce benim durduğum yerde durduğunu, röportajı benim aksime neşeli bir ifadeyle yanıtladığını gördüm. Valerio'nun dediği bir şeye içten bir şekilde kahkaha attığında kalbimin acıdığını hissetmiştim, yüzüme buruk bir gülümseme yerleşirken gözümün dolmasını sağlamıştı gülüşünü görmek. Tanrı biliyor ya, ilk gülüşüne aşık olmuştum zaten.

Onu böyle neşeli, beni ise depresif gören insanların neler düşüneceğini biliyordum. Artık hangi hareketimize hangi yorumların geleceğini bilecek kadar uzun süredir bu sektördeydim. Ancak insanların bilmediği görünüşün sahte olabileceğiydi. İkimize bakınca kimin aklına benim ona aptalca şeyler söylediğim ve kalbini paramparça ettiğim gelirdi ki? Evet, beni o terk etmişti ama ben bunu sonuna kadar hak etmiştim.

Bize ve çocukların kız arkadaşlarına ayrılmış masaya otururken bir iç çektim. Bir ay öncesine kadar onun burada, yanımdaki boş sandalyede oturacağını zannediyorduk ancak her şeyi mahvetmiştim.

"O kadar fazla drama istiyorlar ki masalarımızı yan yana yaptıkları yetmezmiş gibi buraya fazla sandalye koymuşlar. Siktiğim reklamcıları." Ashton öfkeyle konuştuğunda Kaykay sakin olması için elini tutup sıkmıştı. Bakışlarımı ellerinden çekip onun masasına diktim, birkaç dakika içinde burada olacaktı ve en yakın arkadaşlarından birinin şu an benimle aynı masada oturması yüzünden geçerken buraya da gelecekti. Bunu bilerek durduğum üç dakikanın sonunda beklediğim oldu.

"Kaykay!" diyen mutlu sesini duyduğumda içim titrerken gözlerimi kapatarak tekrar dolmalarını engellemeye çalıştım. Haftalar sonra sesini böylesine yakından duymak kalbimin ortasına bir kor düşmesini sağlamış, acıyı fiziksel olarak da hissetmeme neden olmuştu.

"Thia!" O ikisinin sarıldığını tahmin edebiliyordum. Eskiden neredeyse her günleri birlikte geçerken ayrılmamız sonrası Cynthia benimle karşılaşma olasılığı olan hiçbir yere gelmemeyi tercih etmişti. Normalde eski sevgililerinden nefret eden insanlardan değildi, hatta Conor ile birlikte çalışıyordu çünkü geçmişi arkasında bırakabilen biriydi ancak bu bende geçerli olmamıştı. Bir aydır ne yapmış ne etmiş, bırakalım yüzümü görmeyi sesimi bile duymamak için elinden geleni yapmıştı.

"Nasılsınız, çocuklar?" Sanki kalbimin dışarı yansıması olarak titreyen göz kapaklarımı aralayıp ona baktım. Tam karşımda, Luke'un omzuna ellerini koymuş, ben hariç her yere bakıyordu. Gruptan en çok Luke ile yakındı, ki benim yüzümden biraz darbe almış olabilirdi ancak şu an onunla konuşarak bana iyi olduklarını kanıtlamaya çalışıyordu. Valerio herkese selam verip aynı kardeşi gibi beni görmezden geldikten sonra masalarına oturdu. Bakışlarını üzerimde hissediyordum, bana attığı yumruk sinirini azaltmamış gibiydi. Düşünmeyi bırakıp onu yakından inceleyebilmenin tadını çıkardım. Gözüm askılı elbisesinin açıkta bıraktığı köprücük kemiğine kaydığında aklım iki yıllık ilişkimizin her anını gözümün önüne getirerek yutkunmamı sağlanmıştı.

"Işıldıyorsun resmen." Cynthia, Luke'un dediğine saçını hafif arkaya atıp koca bir gülümsemeyle "Biliyorum." diyince çocuklar gülerken ben de yüzüme tebessüm yayılmasına engel olamadım. Her zaman güzelliğinin farkındaydı. Buna rağmen, ne zaman ona çok güzel olduğunu söylesem yüzünü saf bir mutluluk kaplardı. Çocuklarla sohbet ettiği süre boyunca belki bir kere büyüleyici kehribar rengi gözleri benimkilerle buluşur diye bakışlarımı ondan çekmedim. Bir zamanlar her şeyim olan birisiyle şu an yüzüme bile bakmayacağı kadar uzak olmak canımı öyle yakıyordu ki...

"Valerio daha fazla yalnız kalmadan gidiyorum. Uzaklara. Tam şu masaya." Yan masamızı gösterince diğerleri gülümseyerek ona veda ederken Kaykay yanağına bir öpücük kondurmuştu. Şu an gerçekten o olmak istediğime inanamıyordum.

Masamıza onca arkadaşımız gelip selam verirken kimseyle doğru düzgün konuşamamıştım. Tüm dikkatim ondaydı. Sekiz kişilik masasını dolduracak kişileri yan gözle takip ediyordum. Niall ve Lewis yanına oturduğunda içten içe fanlık yaptığını bildiğimden gülümsedim. Bunu düşünmek aklıma asıl fanlığını Harry'e yaptığını, bu da tanışmamıza vesile olan olayı getirmişti. İki buçuk yıl önce televizyonda izlediğim o yüz, resmi olarak tanışmadığımız halde bana karşı şu ankinden daha çok sevgi doluydu. Luke "Sonunda platonikliğin son buluyor." diye kahkaha atarak bana o programı izletmişti ve ondan sonra evren hep bizden yana olmuştu. Birbirimizi o günden beri seviyorduk.

Ancak artık o aşkı hissedemiyordum ve bu, beni kahrediyordu.

Thin White LiesTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang