beyaz güvercinlerin kanadı kırılmış, ne olur kan akmasın avuçlarıma (f)

1.1K 110 116
                                    

Doyoung bir yandan sevgilisini düşünürken, bir yandan önüne koyulan kağıtları inceliyordu. Neredeyse üç gündür Jaehyun'un sadece sesini duymuştu ve bu gerçek parmaklarını sızlatıyor, kalbine ağrı saplanmasına sebep oluyordu. Onu son gördüğünde daha yorgundu, su bile içemeyecek haldeydi ama Doyoung sürekli "iyi olacaksın, evimizi senin için hazırladım." diyordu. Çünkü biliyordu, bu biricik eşini ayakta tutacak, ona umut verecek. Mesainin bitmesine sadece beş dakika kala, telefonu titredi masanın üstünde. Telefonun üzerinde yazan tanıdık isim ile sırıtarak kulağına götürdü. "Selam, Taeil."

Neşe dolu ses ile zaten yorulmuş olan bedeni biraz daha ezildi. "Selam, Dongdong bitti mi mesain?"

Genç adam tek eliyle kağıtları toplarken ayağa kalktı. "Saat beş, çıkıyorum şimdi. Bir şey mi oldu?" Doyoung ve Jaehyun'un nikahından sonra Yuta ve Taeil ile daha yakın olmuşlardı. Taeil yaşı ne kadar büyük olsa da küçük bir bebek gibiydi aralarında. Büyük olan fısıltı ile konuştu. "Sana bir şey anlatmam lazım." Doyoung asansör yerine hızlı adımlarla merdivenleri inerken, keyifle söylendi. "Ne? Sonunda öptü mü seni Yuta?" Ses kesildi, karşı taraftan gürültülü bir kahkaha ulaştı kulağına. Hemen ardından Taeil konuştu. "Aptal, Yuta yanımda." Doyoung dudağını ısırdı ve o sırada Yuta konuştu. "Ben benzin için ineyim de rahat rahat anlat hayatım."

Birkaç saniye sonra Taeil sesli bir oh çekti. Doyoung'un takıldığı kısım ise çok farklıydı. "Hayatım mı dedi O?" Taeil seslice konuştu.
"Bende bunu anlatmaya çalışıyorum. Sanırım biz öpüştük." İkili birlikte küçük çığlıklar atarken, sakinleştiler ve büyük olan devam etti. "Biraz sevişmiş de olabiliriz.."

"yuh, Taeil. Ciddi misin?" aracına bindiğinde çantayı arkaya attı ve anahtarı kontağa soktu.
"Yüz yüze konuşalım, biz hastaneye gidiyoruz, beş dakikaya orada oluruz. Jaehyun'un sevdiği keklerden almak için durduk." Doyoung eşinin ismini duyunca bile istemsizce gülümsemişti. "Tamam ama benim gelmem yarım saat sürer ben gelmeden yemeyin." birkaç saniye sonra telefonu kapatıp yanındaki koltuğa attı ve yavaşça aracı kullanmaya başladı. Jaehyun acaba yine çok yorgun muydu? Ilaçlarını almış mıydı? Ne zaman uyumuştu? Dün tahlil verdiğini söylemişti sonuçlar nasıldı? Tüm bu düşünceler kafasını kurcalarken, saate bakmak için telefonu aldı. Taeil ve Yuta çoktan hastaneye varmış olmaları gerekiyodu. İkisinin birlikte olması çok hoştu, eşcinsel olmak ne kadar normal olsa da yakınında sana benzer ınsanların olması Doyoung' u rahatlatıyordu. Daha biraz önce elindeki telefon tekrar titremeye başladı. Hoparlöre alıp seslendi. "Efendim, Yuta?"

Birkaç saniyelik sessizlik. Öyle garip bir sessizlik ki ne araba sesi bölüyor ne kuş cıvıltısı. Tekrar seslenmek istiyor Doyoung ama bir el ağzını sıkıca kapatıyor sanki, tek kelime edemiyor. Asırlar gelen sessizlikten sonra Yuta'nın derin fısıltısı. " Geliyorsun değil mi Doyoung?" Taeil'kn anlaşılmaz sesi duyuluyor arkadan. Daha fazla oyalanmamak için cevap verdi genç adam. Çünkü sevgilisini, eşini, kaderini öyle çok özlediğini hissetmişti ki o an. "Evet beş dakikaya oradayım."

Gerçekten de tam beş dakika içinde aracı park edip indikten sonra hızlı adımlarla hastanenin bahçesini geçip, ikinci katta ki odaya gitmek için merdivenleri tırmandı. Odanın önüne geldiğinde Taeil ve Yuta kapının önünde bekliyordu. Neden girmediler ki sorusu zihninde yankılanırken yanlarına yaklaştı. Taeil? Neden yüzü kıpkırmızı olmuştu? Peki Yuta? Kabız olmuş gibi bir ifadeyle bakıyordu genç adama. Belki de tartıştılar diye varsayıp neşeyle selam verdi. "Selam! Aldınız mı kekleri? İçeri neden girmediniz? Jaehyun uyuyor kesin." içeriye geçmelerini sağlamak için kapı koluna uzandığında Yuta dirseğini kavradı. Sıkı bir tutuş bile değildi. "Doyoung, dur." Taeil hala kırmızı suratı ile ikisine bakarken, "Ne oldu?" dedi beyaz tenli adam. Hadi ama, sevgilisini özlemişti, neden burada dikiliyorlardı?

night [ tamamlandı]Où les histoires vivent. Découvrez maintenant