1.4

2.2K 226 312
                                    

(2 ay sonra)

"Bay Park Jimin?"

Elinde test sonuçlarıyla içeri giren doktoru görünce odadaki herkes ayağa kalktı. Min joon da yalpalayarak ayağa kalktı ve dikkatlice doktora baktı.

Heyecandan soğuk soğuk terliyordum.

İyileşmiş olabilir miydi?

Doktor içeri girerek test sonuçlarını yatağa bıraktı ve yüzündeki kocaman gülümsemesiyle bize döndü.

"Müjdemi isterim. Bir buçuk yıl sonra hastalığı yenmeyi başardınız!"

Herkes sevinç çığlık atarken hiç düşünmeden Jimin'e doğru yürüyüp sarıldım. Yüzümden akan mutluluk yaşlarına engel olamıyordum.

Yüzünü saçlarıma gömerek kokumu çekti. Titrek çıkan sesiyle onun da ağladığını fark edebiliyordum.

"Teşekkür ederim Rosé."

Boynuna iyice asılırken ben de titrek çıkan sesimle konuştum. "Ne için Jimin?"

"Bana yıllar sonra hatama rağmen evini açtığın, beni affettiğin için. Bana iyileşmemde yardım ettiğin için. S-seni çok seviyorum."

Dediği şeyler kalbime dokunduğu için benim de ağzımdan bir hıçkırık çıkmıştı. Ardından fısıltı halinde konuştum.

"Ben de seni çok seviyorum Jimin..."

Aşağıdan eliyle elbisemi çekiştiren Min joon'a döndüm. Jimin yüzündeki yaşları silerek güçlü bir baba imajı vermek istedi ve Min Joon'u kucağına aldı.

"Baba. Sen artık hasta değilsin değil mi? Artık bizimle sonsuza dek yaşayabileceksin?"

Başını olumlu anlamda sallayan Jimin'e dalgınca baktım. Şu ana kadar kendime onu iyileştirmeyi amaç edinmiştim. Fakat şimdi ne yapacaktım.

Onunla birlikteyken ki amacım ne olacaktı?

Aklımda dönüp duran binlerce soruyu sanki yapabilirmişim gibi kafamı hızlıca sallayarak yok ettim. O sırada Jimin'in ellerinin benim belimi sardığını fark ediyordum.

"Bugün sizinle olsam olur mu Rosé?"

Hiç kimsenin mutluluğunu bozmak istemediğim için samimice gülümseyerek kabul ettim.

Herkes evlerine dağılırken biz de evimize yol almıştık.

Sanırsam artık kararımı vermiştim.

Onu affedecektim.

Yan profiline bakarken uzunca iç geçirdim. Sarhoşken herkes gibi o da aklını kaybetmişti. Bu yüzden yapabileceğim bir şey yoktu. Affedip büyüklüğü ben üstlenecektim.

Arabayı sürereken eli viteste kalmıştı. Elimi onun elinin üstüne koyarak ona gülümsedim. O da şaşkın bir ifadeyle bana baktı. Bu şaşkınlığı kısa zamanda hayranlık ve mutluluk karışımı bir ifadeye dönüşmüştü.

"Rosé?" kafasını yana yatırarak söylediği adıma karşın ben de onu taklit ettim. "Jimin?"

O kıkırdayınca ben de kıkırdamıştım. Zamanla yaram iyileşmişti. Artık ne onu ne de Min joon'u asla bırakmayacaktım.

Aşık olduğum iki adam da benim yanımdaydı ve ben gerçekten de çok mutluydum.

Eve geldiğimizde bu mutlu günü daha da neşelendirmek için muhteşem yemekler hazırladım.

Ardından Min joon için bir animasyon açıp ailecek izledik.

Min joon'ı yatırırken de ona ninni okumuştuk. Bunu yaparken fark ettiğim şey Jimin'in sesinin muhteşrm olduğuydu.

Salonda elimde sıcak kahveyle otururken Jimin de yanıma gelmişti. Ellerini birbirine sürtmesindne benimle konuşmak istediğini algılamıştım.

Eskiden de benimle bir konu konuşacağı zaman ellerini birbirine sürterdi.

Elimdeki kahveyi masaya bırakarak Jimin'e dikkat kesildim. Derin bir nefes alarak söze başladı.

"Rosé. Benim endişelendiğim bir konu var."

Cevap vermeyerek onu inceledim. Benim cevap vermediği görünce kendisi açıklamaya başladı.

"Beni iyileştim diye bırakmadan korkuyorum. Hastalığım sırasında beni öpmenin bile iyileşmem ve psikolojimin yerine gelmesi için olduğunu biliyorum. Ve bilirsin bu..."

Eline uzanarak sıkıca tuttum. "Onların hepsini kendi isteğimle yaptım Jimin. Sen iyileş diye değildi..."

Kaşlarının havalanmasıyle birlikte gülümsemesi bir oldu. "Y-yani affettin mi beni?"

İçten bir gülümsemeyle başımı salladım. Anında bana sarılmış ve geri çekilirken de alnıma bir öpücük kondurmuştu.

Elimi onun ellerine kenetleyerek gözlerinin içine daldım. İlk defa bu kadar huzurlu hissediyordum.

"E-evlenelim Rosé"

Biraz tereddütle söylediği şeye karşın gözlerimi kapatıp onu onayladım. "Evlenelim Jimin."

Duyduğu şeyle birlikte bir elini saçımın içine götürmüş diğer elini de belime koyarak dudaklarımı örtmüştü. Bende elimi saçlarına götürerek okşamaya başlamıştım.

Bu öpüşme neden bir anda bana Min joon'u hatırlatmıştı ki?

Aniden çalan kapı ile ikimiz de ayrıldık. Jimin sessizce küfür ederken ben kapıya doğru yürüdüm kim olabilirdiki bu saatte.

Kapının kulpunu açtığımda kucağında Min joon yaşlarında bir çocuk olan bir kadın duruyordu.

Jimin'i de arkada hissettiğimde ona döndüm. Yüzü dehşet içindeydi. Kaşlarımı çatarak kadına döndüm.

Siması çok tanıdıktı... Bu

Bu Jimin'in beni aldattığı kadındı!

Gözünden yaş akarken kucağındaki çocuğu göstererek Jimin'e baktı.

"Jimin... Al artık çocuğunu. Ona bakamıyorum."

Duyduğum şeyle birlikte bedenimin zeminle buluşması aynı anda olmuştu...

.....

Ehehehehe

Ne yaramaz bir yazarımız var diye şükür edin bence lslslsls.

Egoma bak hele.

Beğendiniz mi?

Oy: 30


Mistake°Jirosé Where stories live. Discover now