1.3K 120 236
                                    

"(Wooyoung) Nerede bu vapur? Yarım saattir yürüyoruz."

"(Hongjoong) Az kaldı geldik sayılır. Bak şurada."

Vapur çok lükstü. Bu vapur seyahatini Jongho'nun amcası planlamış, Jongho'ya istediği herkesi çağırmasını söylemişti. O da tek bizi çağırmıştı.

İçeri girdiğimizde çok kalabalık olmadığını bizimkiler ve Jongho'nun akrabası olduğunu düşündüğüm bir kaç kişi vardı.

"(Jongho) Hoşgeldiniz. Buyrun geçin. Sizin gibi kullanın. İçeride tanımadığınız ve tanışmanız gereken biri var. San sevdiği kızı da getirmek istedi. Kabul ettim ve kendisi içeride."

Hongjoong'un çaktırmadan bana baktığını hissedebiliyordum.

Bugün güzel geçecekti. O kız ne olursa olsun benim moralimi bozamazdı.

İçeri girdiğimde onları bir köşede gördüm. Bizimkiler fısır fısır uzakta bir şey konuşuyordu. Galiba San daha kıza onu sevdiğini söylememişti.

Hongjoong önden gidip tanışmış, bende Jongho ile konuşup oyalanıyordum. Açıkçası kızla tanışmak istemiyordum.

San ve o kız yanımıza doğru geldiler.

"(San) Naber Wooyoung? Bu Joy benim en yakın arkadaşım."

Bunu derken gözünü kırpmıştı. Anlamıştım, hâlâ dememişti sevdiğini ve belli etmemeye çalışıyordu.

Anladığımı belli eder gibi baktım ve kızın uzattığı eli isteksiz ama belli etmeden sıktım.

"(Wooyoung) Bende Wooyoung. Memnun oldum."

"(Joy) Bende."

Gülümsedi ve San'a geri döndü. Bir şeyler fısıldaşıp vapurun en uç noktasına gittiler. O sırada Hongjoong yanıma gelmişti.

"(Hongjoong) San ile fakültede aynı sınıftalarmış. Bayağı da iyi anlaşıyorlarmış. San da onu davet etmiş kız direk kabul etmiş. Ben Mingi'den bu kadar öğrenebildim."

Duyuyor ama tepki vermiyordum. Kötü olduğumu anlamış bana yardım etmeye çalışıyordu fakat belli etmemek onun için de çok zordu.

Bizimkiler San ve o sevdiği kızın -adını bile kullanmak istemiyordum- yanına gitmişlerdi. Mecbur bizde onların yanına gidecektik.

Her zaman ki gibi davranıp bir şey belli etmemeye çalıştım. Bu işte artık usta olmuştum.

"(San) Bugün çok güzel olmuşsun. Benim için mi hazırlandın yoksa?"

San'ın bu sözünden sonra ikisi de gülmeye başlamıştı.

Benim odun San'ımdan eser kalmamıştı. Onu bu hale çevirdiği için artık kızdan daha çok nefret ediyordum.

Gözümün önünde bildiğin flörtleşiyor kalbime adeta bıçak saplıyorlardı. Dayanmaya çalışıyor, görmemeye çalışıyordum. Fakat bana sesleri bile yetiyordu.

"(Wooyoung) Çok mu sıcak oldu ne?"

"(Yeosang) Bence gayet iyi."

"(Wooyoung) Bana sıcak geldi demek ki."

"(Seonghwa) İyi misin? Dünde bi gariptin. Birden gittin."

"(Wooyoung) İyiyim ya ışıkları kapatıp uyudum. Sahil havası uykumu getirdi galiba. Ama şu an iyiyim. Uykum yok. Bugün deniz havası iyi bile geldi."

Bir yandan San ve o ismini söylemek istemediğim kıza bakıyor yumruklarımı sıkıyordum. Artık tırnaklarım elime geçmiş, ilk başta acı verirken şu an hissizleşmişti.

(1 saat sonra)

Sürekli saatime bakıyordum. Zaman çabuk geçse de şu ağzını büze büze konuşan kızdan kurtulsam diye düşünüyordum. San nasıl bu kızı sevmişti hâlâ anlamıyordum.

"(Joy) Jongho kusura bakmazsan bir şey sormak istiyorum. Jongho diyorum ama fazla mı samimi oldu?"

"(Jongho) Hayır lütfen Jongho demeye devam et ve tabi ki sorabilirsin."

"(Joy) Fakültede sürekli elmayı ortadan ikiye böldüğün senin dışında kimsenin bölemediği söylentileri var. Rica etsem bi dener misin? Çok merak ettim de."

"(Jongho) Bunda bir şey yok ki onlar güçsüz sadece. Ama içeriye bi bakayım. Büyük bir ihtimal elma vardır."

Konuşmanın saçmalığı beni bitirmişti. Herkesi kendine çekmeye mi çalışıyor bilmiyorum ama ben onunla asla sohbet etmeyecektim ve daima nefret ettiğim bir kız olarak kalacaktı.

Jongho gittikten sonra uzun bir süre beni süzdü. Rahatsız hissetmiştim.

"(Joy) Iı pardon. Wooyoung'tu değil mi?"

Ahh sinirimi bozuyordu. Benim ne gibi bir özelliğim vardı da benimle konuşacaktı acaba?

Kafamı olumlu anlamda salladım. Onun karşısında çok suratsızdım ve bu onun garipsemesine neden olmuştu sanırım. Bana sanki orangutan görmüş gibi bakıyordu.

"(Joy) Biliyor musun Wooyoung, buradaki en yakışıklı erkek sensin."

Her yerden 'Ooo' sesleri yükselmişti. Joy saçma sapan sırıtıyor bende ona 'Senden tiksiniyorum' bakışları atıyordum. San'ın delici bakışlarımı üzerimde hissediyor ama ona bakmıyordum.

"(Wooyoung) Birincisi teşekkür ederim. İkincisi biz daha yeni tanıştık bu ne samimiyet?"

Herkes bize bakıyordu. San'ın bize bakıp kıskançlıktan çatladığına ve ateş püskürttüğüne emindim. Benim yaşadıklarımı biraz da o yaşasın bakalım.

"(Wooyoung) Ha bir de sizi hiç gözüm tutmamıştı. Şimdi neden olduğunu daha iyi anlıyorum. Bence her gördüğünüz erkeğe asılmayın. Size benden küçük bir tavsiye."

Herkes hep bir ağızdan 'Oooo' diyordu fakat ben laf sokmamıştım. Doğruları söylemiştim. Aslında daha çok söylerdim fakat San'ın daha fazla sinirlenmesini ve üzülmesini istemiyordum. Bu kadarı yeterliydi.

Oradan uzaklaşıp Yeosang ve Seonghwa'nın yanına gitmek için vapurun arka tarafına yürümeye başladım. Joy nasıl durumdaydı bilmiyorum. En son sözlerimden sonra mosmor olmuştu.

"(Wooyoung) Yok artık! Yeosang? Seonghwa?"

İkisi de bana dönüp garip bir şekilde baktılar daha sonra tek bir ağızdan "Yakalandık galiba!" diye cevap verdiler. İşte şimdi bitmişlerdi.

_____________________________

Sizce Yeosang ve Seonghwa'nın arasında ne geçti ve Wooyoung onları nasıl yakaladı?

Yeni karakteri nasıl buldunuz?

Fotoğrafı:

Fotoğrafı:

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
𝚂𝚎𝚌𝚛𝚎𝚝 𝙻𝚘𝚟𝚎 // 𝚆𝚘𝚘𝚂𝚊𝚗 ⟨✓⟩Where stories live. Discover now