1- Renkli Çiçekler❧

311 36 70
                                    


Umut, her acının biteceğini kanıtlayan tek kelimedir.

   ❧

Karanlığa inat bütün güzelliği ve beyaz ışığıyla parlayan dolunaya doğru uzattı ellerini. Ona ulaşmak istiyordu, eğer olurda o parlak dolunay 'a dokunabilirse belki bir ümit kendi hayatı da aydınlanır diye düşünüyordu. Ayın yanında ki küçük, ufacık yıldızlar bile aya yakın oldukları için parlıyorlarsa onun hayatının da parlaması, ay 'ın güzelleştirdiği herşey gibi hayatının da güzelleştirmesini istiyordu.

Annesi, her gece olduğu gibi bu gecede evlerine bir erkek ile dönmüştü. Aslında park jimin bu duruma alışıktı. Annesi, her gece en açık elbiselerini ve altına çektiği file çoraplarıyla dışarı çıkar, kendisine yeni bir alkol alabilmek için evli adamları kendi evlerine getirir, onlarla ilişkiye girer ve daha sonrasında kazandığı parasıyla kendisine yeni alkoller alır ve jimin' in kuçağın da kaderine ağlardı.

Jimin odasında ki camın kenarından ay 'ı izlerken, içeriden gelen annesinin ve tahminince altmışlı yaşlarda ki adamın seslerini duymamak için telefonunda ki müziğin sesini biraz daha arttırdı. Yüksek sesten her ne kadar rahatsız olsa da yan odasından gelen sesten daha iyi olduğunu düşünüyordu. Annesini başka adamlarla görmek onu çok üzüyordu.

Cam kenarından kalkıp,kendi yatağına geçti ve uzandı. Kafasını yastığına iyice gömdü ve yarın sabaha gözlerini açabilmesi için tanrıya dualar etti. Park jimin tanrıya düşkün biriydi. Günü her ne kadar kötü geçerse geçsin, başına ne gelirse gelsin, gece uyumadan önce tanrısına şükrederdi.

Gözlerini zor da olsa yumdu ve her gece olduğu gibi bu gece de dualarını etmeye başladı. "Tanrım, lütfen. Lütfen hayatımda artık bir mucize olsun." gözlerini yumdu ve zor da olsa derin bir uykuya daldı. Tanrı'nın dualarını kabul edeceğini düşünüyordu. Onu bu yıkık dökük evden annesiyle birlikte kurtulabilmesi için bir mucizeye ihiyacı olduğunu biliyordu.

Jimin, çalan alarm ile gözlerini ovuşturdu. Yatağından doğrulmak için harekete geçtiğinde eski püskü olan yatağından gelen gıcırtı sesiyle yüzünü buruşturdu. Yeni bir yatağa ihtiyacı vardı, yataktan çıkan yaylar jimin'in sırtına batıyordu. Ancak bunu annesine söyleyemezdi. Yatağından kalkıp kapısını açtı ve salona göz gezdirdi. Dün akşam ki adam'ın gömleğini koltuğun üzerinde görünce adam'ın hala evlerinde olduğunu anladı. Kendi evinde adama yakalanmak istemediği için koşar adımlarla lavaboya girdi ve işlerini halletti. Lavabodan çıktığı sırada, gömleğini ilikleyen adam'ı gördü ve yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirip adamın önünde eğildi. Adam, jimin'i görünce karşısında ki genç kadına gözlerini çevirdi ve suratına bir sırıtma yerleştirdi.

" Demek oğlun buydu ha?" adam yüzüne yerleştirdiği sırıtma ile jimin'i süzmeye başladı. Rahatsız olan jimin, elini ensesine götürdü ve gözlerini yere indirdi. Daha sonra okulu için hazırlanması gerektiği aklına geldi ve odasına gitmeye karar verdi. Odasına geçmek için harekete geçmişti ki adam onu sol kolundan yakalayıp yüzüne doğru yaklaşmaya başladı. Jimin kafasını çevirip annesine baktığında ciddi bir şekilde onları izlediği gördü. Adam jimin'in kulağına eğildi ve sesli söylemesini umursamadan konuşmaya başladı.

"Bir gece de sen benimle takılsan nasıl olur? annene verdiğim paradan daha fazlasını veririm sana. Bunu bir düşün." Jimin dolan gözleriyle annesine bakmaya devam etti. Adamın söylediklerini duyan kadın sırıtmaya başladı. "ne dersin jimin? bence iyi olur." annesinin söyledikleriyle daha da dolan gözlerini kırpıştırdı ve adam'ın kasıklarına dizini geçirdi. Adamın kollarından kurtulan jimin, odasına koştu. Arkasından kapıyı kilitledi ve içeriden gelen küfür seslerini duymamak için kulaklarını kapattı.

Göz yaşları'nın farkında değildi. Sadece annesi'nin onu bu kadar değersiz görmesine üzülüyordu. Her zaman olduğu gibi gözyaşlarını sildi ve yüzüne gülümsemesini yerleştirdi. Her yeni gün , yeni bir umutla doluydu onun için. O aradığı mucize'nin gerçekleşeceği bir gündü belki de.

Oturduğu yerden kalktı ve okul üniformalarını giydi, saçlarını taradı, çantasını aldı ve odasının kapısını aralayarak salona göz gezdirdi. Annesi koltuğa oturmuş, bacaklarını karşısındaki sehpaya uzatmış ve keyifli bir şekilde elindeki birasını kafasına dikdiğini görüdü. Adam'ın gitmiş olduğundan emin olunca derin bir nefes alarak annesi'nin yanına gitti.

"Anne, ben okula gidiyorum. Lütfen bir şey olursa beni haberdar et, aklım sende kalıyor." kadın gözlerini jimin'e çevirdi. Çok güzel masmavi gözleri, sapsarı saçları vardı. Sadece kafası iyiyken sevdiği oğlundan, tekrar nefret etti. Ondan güzel olması sinirlerini bozuyordu. Hatta evine getirdiği müşteriler jimin'e daha fazla para teklif ediyordu. Bu bile sinirlerini bozuyordu. "Siktir git, mümkünse de gelme." Jimin her gün duyduğu bu sözlere alışık olduğundan üzülmedi. Annesi'nin yanağına ufak bir öpücük kondurdu ve ayakkabılarını giyerek evden çıktı.

Jimin dışarıdaki güzel havayı görünce yüzüne bir gülümseme yerleştirdi ve paslı ama hala güzel gözüken turuncu bisikletine bindi. O çok sevdiği renkli çiçeklerin olduğu yollardan geçti ve yüzünde ki gülümsemeyi hiç eksiltmedi. Çünkü çiçeklere bayılıyordu.

Okula geldiğinde, bisikletini bir demire zincirle bağladı ve okula adımını attı. Yine gözler ona dönmüştü. Aslında bu hoş bir şeydi, bütün gözlerin üzerinizde olması. Dikkat çekmek herkesin hoşuna giderdi. Ama bu bakışlar, sizinle alay eden bakışlarsa kimse'nin hoşuna gitmezdi.

Jimin kafasını ayaklarına indirdi ve yürümeye devam etti koridordan geçerken ona edilen hakaretleri umursamamaya çalıştı. Sınıfına girdiğinde herkese gülümsedi. "Günaydın" dedi ve sırasına oturdu. İlk dersleri edebiyattı, jimin'in en sevdiği ders. Sayısalı da iyiydi fakat edebiyatı daha bir ayrı seviyordu. Arka sıralarda oturan woo jin, sırıttı ve arkadaşlarına gülümseyerek jimin'in en öndeki sırasına doğru ilerledi.

"Oh, günaydın ezik jiminie" woo jin yüzünde ki sırıtışı büyüttü ve jimin'in mavi gözlerine baktı. "Bugün daha bir ezik geldin gözüme." Jimin üzülse de yüzünde ki gülümsemeyi bozmadı ve woo jin'i dinlemeye devam etti. "Kız gibisin. Birazcık makyaj yap ve benimle bir gece geçir." Jimin duyduklarıyla yüzünü tekrar ayaklarına indirdi. Tüm sınıf ona gülüyordu. Jimin buna da alışıkdı.

"Sen sınıf arkadaşınla nasıl bu şekilde konuşursun?" sınıfa edebiyat öğretmenleri park chanyeol girince, woo jin hemen sırasına yerleşti ve jimin saygıdan dolayı ayağa kalktı. Park chanyeol jimin'in sırasına ilerledi ve jimin'in çenesinden tutarak başını yukarı kaldırdı. Baş parmağıyla jimin'in göz yaşını sildi. "göz yaşların çok kıymetli jimin. Seni ezik gören insanlar için akmamalı. Bir daha böyle birşey için ağlama tamam mı?" Park chanyeol, gülümseyerek jimin'e bakıyor ve çok kibar davranıyordu.

İşte bu jimin'in hiç alışık olmadığı bir şeydi...

Herkese uzun bir aradan sonra selamlar.
Taslağımda duran bu hikayeyi devam ettirme kararı aldım, tabii bu size bağlı.
Beğenirseniz elbette ki devamı gelecektir, şüpheniz olmasın.

Hikaye hakkında yorum butonu;

Has llegado al final de las partes publicadas.

⏰ Última actualización: Jan 26, 2022 ⏰

¡Añade esta historia a tu biblioteca para recibir notificaciones sobre nuevas partes!

Mellifluous | JikookDonde viven las historias. Descúbrelo ahora