Bölüm 1: Sonun Başlangıcı

5.8K 160 31
                                    



Aylardır olduğu gibi bugün de ağlayarak uyandı uykusundan genç kız. Odasında olduğunu fark ettiğinde sıkıntıyla attı yorganını üstünden. Oturur pozisyona geçtiğinde dizlerini hafifçe kırarak dirseklerini yasladı. Kafasını ellerinin arasına alıp sıkıntıyla nefes almaya başladı. İçindeki o karanlık geçmiyordu bir türlü. Geçmediği her gün daha fazla yakıyordu canını ve kız artık bunalmıştı bu durumun içinde olmaktan. Tek istediği şey sevdiği adama kavuşabilmekti. Onun yanında olmak, nefes aldığını hissetmek istiyordu ama mümkün değildi bunu biliyordu. Sevdiği adamın aylar önce bizzat kendi amcaları tarafından öldürülüp toprağa gömüldüğü günü hatırladığında sanki toprağın altına giren oymuş gibi kesiliyordu nefesi.

Aklına o görüntüler dolmaya başladı genç kızın. Elleriyle kafasına baskı uygulamaya başladığında gözünün önündeki görüntüler gitsin istedi, kapattı gözlerini. Gitmedikçe hırçınlaştı ve kendi kafasına vurmaya başladığında birkaç dakika içinde çalan kapısının sesini duydu. Kendisi fark etmese bile bağırarak ağlamaya başlamış ve evde olan yengelerinin panikle yukarı çıkmasına sebep olmuştu. Bir yandan Sena bir yandan Damla kapıyı yumruklayıp kızın ismini bağırmaya başladıklarında Karaca onları duysa da şuan umurunda olan tek şey gözlerinin önünden gitmeyen adamın cansız bedeniydi.

Yengelerinin bağırışları kendi bağırışlarına karışmış ve evi deyim yerindeyse ayağa kaldırmışlardı. Kızın kapısını açmayacağını anlayan Sultan arkasında kucağında minik İdris'le bekleyen Saadet'e döndü. Kapıyı kırmaları için birini çağırmasını istedi. Saadet İdris'le birlikte giderken Karaca'nın kapısındaki iki kadın hala kıza kapıyı açtırmaya çalışıyordu.

İçerideki kız sonunda girdiği transtan çıkarak gözlerini açtığında karşısında gördüğü görüntüyle önce sesi sonra nefesi kesildi. Sevdiği adam karşısında duruyordu. Bir an için sevinse de sevinci çabuk bitmişti kızın çünkü karşısında gördüğü adamın birkaç ay önce görmeyi bıraktığı hayali olduğunu biliyordu. Hayali bile olsa sakinleşmişti kız ve içini dolduran huzuru hissediyordu. Elini adama doğru uzattığında adam yaslandığı duvardan ayrılarak tuttu kızın elini. Hayalinin kıza dokunabiliyor olması bir an olsun korkutmadı kızı. Hem sevdiği adam yanındayken nasıl korkabilirdi ki?

Adam ağır adımlarla kızın yanına oturup elini yanağına koyduğunda kızın gözünden bir damla yaş düştü adamın eline. Kızın huzurla gülümsediğini gören adam hafifçe doğrularak yaklaştı, her zaman yaptığı gibi koklayarak öptü saçını. Kız o an dua etti içinden ölmüş olmak için.

''Benim güzel Karaca'm... Neden böyle eziyet ediyorsun kendine? Benim de canım yanıyor görmüyor musun?''

Dedi adam sevgi akan sesini kıza bahşederek. Kızın gözünden bir damla daha aktığında adam bu sefer iki elini koydu kızın yanağına.

''Hey! Kime diyorum ben?''

''Barış... Barış ben yapamıyorum, olmuyor. Sensiz aldığım her nefes acıtıyor canımı. Bak yalvarıyorum sana, ne olur beni de al yanına.''

''Olmaz Karaca! Saçmalama, senin önünde daha upuzun bir ömür var. Hem ben zaten yanındayım senin''

Adam kızın yüzünden indirdi ellerini. Kızın sağ elini iki elinin arasına alarak kızın kalbinin üzerine yerleştirdi. Işıl ışıl parlayan gözleriyle baktı kıza.

''Bak buradayım ben. Ne olursa olsun burada kalacağım, biliyorum bunu. Sen başkasını sevsen-''

''Hayır Barış! Hayır, ben senden başkasını sevmem, sevemem.''

''Seversin, sen çok güzel seversin Karaca. En çok ben bilirim bunu. Hem başkasını sevdiğinde bana ihanet etmiş olmayacaksın ki. Ben hep senin kalbinin derinliklerinde bir yerde olacağım. Biliyorum bunu. Ben kimsesizdim sen beni sevene kadar Karaca, kimse oldun sen bana. Bu kimsesiz çocuğun elinden tuttun sen hiç korkmadan. Adım atmayı öğretir gibi sevmeyi öğrettin. Ben sana adım ata ata sardım senin yaralarını. Şimdi sen başka bir adamı sevdiğinde başka bir insan olmayacaksın ki. Benim Karaca'm olacaksın yine. Ölüm sadece bizi ayırdı sevgilim, ruhlarımız hala birlikte.''

Yattığı yerden sıçrayarak kalktı Karaca. Etrafına baktığında bir hastanede olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Yine neden buraya getirdiklerini düşünürken kollarında olan sargıları gördü. Yine kâbuslarından birini çok ağır atlatmıştı belli ki. Sıkıntıyla arkasına yaslandığında kafasının hemen yanında duran butona basarak hemşireyi çağırdı. Son 8 aydır o kadar sık gelmişti ki buraya bu yaptıkları onun rutini sayılırdı artık.

Hemşiresi gülen yüzüyle odaya girdiğinde kapının arasından içeri bakmaya çalışan babasını gördü Karaca. Acıyla gülümseyerek gelen hemşireye odaklandı. Birkaç kontrol yaptığında çıkmasında hiçbir sakınca olmadığını söyleyen hemşire hazırlanması için yalnız bıraktı genç kızı. Karaca yardım almadan hazırlandığında aynı sargının boğazında da olduğunu fark etti. Bu sefer diğer krizlerine göre ağır bir kriz geçirdiğine bir kez daha emin oldu. Odanın kapısını açıp çıktığında kimseyi umursamadan biraz ileride bekleyen abisine doğru yürüdü. Kardeşinin ona doğru yürüdüğünü gören Akın çöktüğü duvar dibinden hızla kalkarak kendisine gelen kıza yaklaşıp kolunun altına sakladı kızı. Birlikte kimseyi umursamadan yürümeye başladıklarında Karaca başını abisinin omzuna yasladı. Hastanenin çıkışında üzerindeki tişörtün ıslandığını fark eden Akın kızı biraz daha sarmalayarak arabaya doğru ilerledi. Diğer Koçovalıların bakışları altında hızla uzaklaştılar hastaneden.

.

.

.

.

.

Gözü kapalı bile yürüyebileceği taş yolda ilerlerken rahatlamış hissediyordu kendini genç kız. Diğer insanlar gibi korkmuyordu mezarlıktan. Bir insan nasıl korkardı ki en sevdiğinin yattığı yerden?

Birkaç adım daha attığında gördü sevdiği adamın mezarını. Kavuşma heyecanıyla koşmaya başladığında Akın da arkasından koşmaya başladı. Kız nihayet sevdiğinin mezarına ulaştığında özlemle sarıldı toprağa. Az önce abisinin tişörtüne akıttığı gözyaşlarını şimdi sevdiğinin toprağına akıttı.

Ağlaması yavaşladığında kaldırdı başını topraktan. Mezarın üzerindeki kurumuş otları gördüğünde alelacele sildi yüzünü. Barış sevmezdi ki kuru otları...

Hızlıca temizlemeye başladı adamın mezarının üzerini. Tek tek yoldu bütün kuru otları, büyük taşları tırnaklarıyla çıkararak attı mezarının üstünden. Çok uzun sürmeyen temizliğin ardından kız kalktığı yere geri oturarak attı elini önündeki mezar taşına ve orada yazan ismi tekrar tekrar okudu kendisine hatırlatmak ister gibi.

Barış KURTOĞLU

D: 01.12.1992

Ö: 12.03.2019





Ve ilk bölümümüzün sonuna geldik. İlk bölümden olanları anlatmak istemedim. Yavaş yavaş bölümler arttıkça anlayacaksınız zaten neler olduğunu. Sadece merak etmeyin kitap Azer&Karaca kitabı : )

SÜVEYDAWhere stories live. Discover now