Yokuştaki Malikane

495 24 62
                                    

New York gibi şahşahalı, hayatta kalması zor ve pahalı olan şehirlerin bile fakir insanlarının yaşadıkları, hayata tutundukları bir yer vardı.

Gerçi New York fakirleri için 'fakir' kelimesini kullanmak yanlış olurdu. Onlarda Amerika'nın herhangi bir eyaletinde geçinip gitmeye çalışan orta direk ailelerdendi fakat New York gibi bir yerde orta direk olmak da epey bir zordu.

Bu insanlar çoğunlukla New York'un Staten Island kısmında bulunan West New Brighton mahallesinde yaşarlardı. Mahallenin çoğunluğu orta direk olarak bahsedilen ailelerin kaldığı tek katlı müstakil evlerden ve bir kaç katlı apartmanlardan oluşurdu, tuhaftır ki seneler önce mahallenin yokuşunun tepesine bir tane malikane yaptırılmıştı.

Orada yaşayanlar New York'un onca yeri varken, bunu yaptıran kişinin neden burayı seçtiğini merak ederlerdi hep. Malikane olması gerektiği gibi büyük, kasvetli ve kahverengiydi.

Malikanede yaşayan adamın az çok kim olduğunu Marc Chalamet adında ünlü bir yazar olduğundan dolayı bilirlerdi. Malikanesinden hiç çıkmayan adam mahallede yaşayanların zihninde 'kibirli yaşlı' olarak yerini almıştı.

Malikanenin yapıldığı ve Marc'ın yaşındığı ilk sene mahallenin çocukları içerinin nasıl göründüğünü pek merak ettikleri için neredeyse hergün buluşup bir gün malikaneye girmek plan kurarlardı. Bir gün gerçekten de planı uyguladılar, ya da aralarından gerçekten cesaretli olan tek bir çocuk uyguladı, Naomi Welsh.

Naomi, o gün cesaret ettiği eylem için gerçekten de eşsiz bir kız çocuğuydu ayrıca şanslıydı da. 20 yaşında girmişti ve hala 11 yıl önce yaptığı eylem için Tanrı'ya şükrediyordu. Çünkü bu ona muhteşem bir akıl hocası kazandırmıştı, Marc kibirli veya huysuz yaşlı bir adam değildi Marc bunların tam tersi bedeni yaşlanırken zihni daha sağlıklı olup gençleşen bir adamdı.

9 yaşında cesaret edip girdiği malikaneyi bomboş bulunca ağzı açık kalmıştı küçük Naomi'nin. Bay Marc için tüm odaları aradı fakat odaların hepsi bomboştu tam anlamıyla bomboş ne bir eşya vardı ne de Bay Marc. Tavan arasından gelen gitar sesleriyle 11 yıl önce küçük Naomi hayatında yaptığı en doğru hareketi yaparak tavan arasına çıkan merdiveni aşağıya doğru kendisine çekti.

Merdivenleri çıktığında koskoca malikanedeki tek eşyaların tavan arası olan bu küçük odada olduğunu gördü. Odada bir çalışma masası, lamba, bir yatak ve bir kaç kişisel eşya dışında hiçbir şey yoktu.

Bay Marc odasına giren küçük kızı görmesiyle gitar çalmayı bırakıp, gitarı oturduğu yatağın yanına koydu. Çok az da olsa korkmadığı söylenemezdi ama bu küçük kız kendisine ne çeşit bir zarar verebilirdi ki? Veremezdi.

Naomi, Bay Marc'ın kendisini fark etmesiyle korkmaya başlamıştı. Korku dolu bakışlarını adama gönderdi ve geriye doğru bir basamak indi.

Her halinden küçük kızın korktuğunu anlayan Marc, küçük çocuğu rahatlatmak için gülümsedi "Bekle, yukarı gel!" dedi yumuşak bir ses tonuyla.

Küçük kız sadece bir basamak çıkıp öylece bekledi.

"Buraya nasıl girdin bakalım?" diye sordu ellerini kucağında birleştirerek saçı ağırlaşmış adam.

Küçük utançla kızaran yanaklarını gizlemek adına kafasını eğdi ve sıkıca yumruk yaptığı minik ellerini açarak parmaklarıyla oynamaya başladı "Köpek kapısından geçtim. Özür dilerim ben sadece içeriyi çok merak ettim." dedi ince ses tonuyla.

O gün Bay Marc, kızı öylece affetmişti ve küçük kız ile arkadaş olmuşlardı. Böylelikle 11 yıl sonra bile Naomi, mahallelerinde malikenenin içini görüp sürekli ziyaret eden tek kişiydi.

Her sabah Bay Marc, yazdığı kitaplar için masasının başında çalışırken Naomi ise fırından ona en sevdiği kahveden ve börekten alıp getirirdi bunun karşılığında da Bay Marc ona her gün yeni bir şeyler öğretirdi. Naomi çocukluğundan beri bunu yapmaktan hiç sıkılmamıştı. Hayatında dikkatini dağıtacak onu daha çok heyecanlandıracak bir şey veya biri olmamıştı çünkü.

Hem Bay Marc'a hem de üniversite öğrencisi olduğundan dolayı öğlen 12'deki dersine yetişmek adına sabah erkenden hazırlanıp evinden çıkarak ilk iş aşağıdaki caddede bulunan fırına doğru hızlı adımlarla adımladı.

Fırın bugün her zamankinden biraz daha kalabalıktı, daha fırına varmamıştı gakat vitrinden içeriyi rahatça görebiliyordu. Fırının cam kapısına vardığında kapıyı ittirerek açtı ve böylece kapının üstündeki küçük zili sallandırarak öttürmüş oldu.

Tezgahın ardındaki orta yaşlı şirin kadına sipariş veren çocuğun yanında dikilerek sipariş vermesini bekledi.

Yanında duran kumral kıvırcık saçlara, ela gözlere ve etkileyici ses tonuna sahip çocuk da kendisinin sipariş edeceği böreği sipariş etmişti, çocuğun siparişini bitirmesiyle tezgahtar kadın gözlerini çocuktan çekip gülümseyerek kıza döndü.

Naomi hemen söze atladı "Ben de bir sosisli börek alacağım ve bir de filtre kahve." dedi ardından yanında dikilen çocuk ile göz göze geldiklerinde bu tuhaf durumdan sıyrılmak adına birbirlerine gülümsediler.

Tezgahtar kadın siparişleri aldıktan sonra paketleri hazırlamak için böreklerin olduğu tezgaha gitmesi ile geri dönmesi bir olmuştu. Sadece bir tane sosisli börek kalmıştı ve yeni tepsinin çıkması 5-10 dakikayı bulabilirdi.

Mahcup bir yüz ifadesiyle müşterilerini beklettiği tezgaha geri dönüp durumu belirtti "Sadece bir tane sosisli böreğimiz kalmış. Yeni tepsinin çıkması bir kaç dakika alır." dedi gülümseyerek.

Genç oğlan ve genç kız birbirlerine dönerek aynı anda gülümsediler, Naomi önce davranarak konuştu "Lütfen, siz alabilirsiniz." dedi yüzündeki gülümsemesini daha da genişleterek bu kızın 'cidden benim için bir sorun değil' deme şekliydi.

Oğlan, tezgahın diğer tarafındaki kadına dönerek sordu "Yeni tepsi kaç dakikaya çıkar?" cidden beklemeyi düşünüyordu.

Kadın öncelikle arkasındaki fırınlara baktı ve sonra gence dönüp konuştu "En fazla 10 dakikaya çıkar." dedi yine gülümseyerek.

Oğlan yanındaki kıza döndü ve tezgahtar kadın ile konuştu "Lütfen, böreği hanımefendiye verin. Ben biraz daha bekleyebilirim."

Kibar ve cömert çocuk sayesinde siparişlerini hemen alıp fırından çıkmıştı. Malikaneye gidene kadar yüzünde aptal bir sırıtış oluşmuştu. Malikaneye izinsiz girdiği günden bu yana hiç bu kadar heyecanlanmamıştı ve o çocuğu bir kez daha görmek istediğinden emindi.

Saygı duyduğu ihtiyar için bir gün daha bu kocaman yokuşu çıkarak sahip olduğu anahtar ile malikaneye girdi. Oyalanmadan tavan arasına çıkarak çalışma masasına Marc'ın siparişlerini bıraktı. Adamın odasındaki pencereden tüm mahalleyi izlerken aklına gelen soruyla, bu soruyu nasıl daha önce hiç düşünmediği ile kendi kendini dumura urattı. Daha fazla oyalanmadan bunca yıldır sormadığı soruyu sordu "Neden bu koskoca malikanenin tavan arasında kalıyorsun Marc."

Bay Marc gülümseyerek gözlüklerini çıkardı ve sandalyesini çevirerek kıza döndü "Ben böyle büyüdüm. Zengin doğmadım, yazar olmadan önce annem ağabeyim ben hep aynı odada kaldık, ilk kitaplarım, en iyi kitaplarım böyle bir odadan çıktı. Param oldu ama yaşam tarzım hiç değişmedi. Bazen büyük fikirler için ihtiyacın olan tek şey küçük daracık bir odadır." dedi, adam için karşısındaki kız sanki hiç büyümemiş hep 9 yaşında evine giren o küçük kızdı.

O küçük kız bir kez daha Bay Marc'ın kelimeleri tarafından büyülenmişti...

Você leu todos os capítulos publicados.

⏰ Última atualização: Jul 06, 2020 ⏰

Adicione esta história à sua Biblioteca e seja notificado quando novos capítulos chegarem!

attic of a mansion : timothee chalametOnde histórias criam vida. Descubra agora