some troubles

5.2K 331 71
                                    

"Tükendi mi hiç umutların çalındı mı elinden? Nefret ettin mi hiç en çok sevdiklerinden? Yıldızların söndü mü hiç, karardı mı dünyan? Suya düştü mü hiç her gece gördüğün rüyan? Haykırdın mı gecelerce, oldu mu sesini bir duyan? Tutunacak dalların k...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Tükendi mi hiç umutların çalındı mı elinden? Nefret ettin mi hiç en çok sevdiklerinden? Yıldızların söndü mü hiç, karardı mı dünyan? Suya düştü mü hiç her gece gördüğün rüyan? Haykırdın mı gecelerce, oldu mu sesini bir duyan? Tutunacak dalların kırıldı mı hiç? Başını koyduğun yastık diken olup battı mı hiç?"

Yeri'nin kırık sesinden bu sözler dökülürken gülmüştüm, şimdi kan ağlar gibiydim.

Uyanıktım ama gözlerim kapalıydı, boğazım düğümlenmişti. İçimi cayır cayır yakıyordu, yaptıklarımın bedelini masum bir beden ödemişti. Fakat suçlu olup olmadığıma karar veremiyordum, bilmiyordum. 

Gözlerimi araladığımda aynı yerdeydim, başım onun kucağındaydı. Ellerim beline sarılmış bedenim geniş koltukta duruyordu.

Yarım yamalak uzanmıştı koltuğa, ne oturuyor ne yatıyordu. Ellerimi çekip belini boşta bıraktım, hafifçe doğrulduğumda anlamadığım bir şey mırıldandı. Ve uyumaya devam etti.

Koltuktan kalktım ve açık olan camı kapattım. Sabah olmuş, havanın rengi gittikçe açılmıştı. Hafif bulutluydu.

Koltuğun yanına gidip dizlerimi büktüm ve yere çöktüm.

Yüzünü inceledim, uyurken normalde olan alaycı tavırı yoktu yüzünde. Bebek gibi hiç bir kusur yoktu. Yüzündeki yumuşak geçişler Tanrı'nın güzel bir lütfu olmalıydı. Dudakları kiraz gibiydi, elimi saçına değdirecektim ki yüzünde küçük bir kıpırtı oldu.

"Ne yapıyorsun?" Hızlıca geri çekildim. Kalbim küt küt atmaya başlamıştı.

"Hiç." Ayağa kalkıp tepsiyi aldım ve hızla odadan ayrıldım, bir şey demesine izin vermemiştim. Birazdan gelip neden yaptığımı sorsa cevap veremezdim, çünkü bunu ben de bilmiyordum. İçimden geldi desem inanır mıydı?

Merdivenlerden indim ve mutfağın kapısını ayağımla ittim. Zaman kazanmak için bulaşıkları bulaşık makinesine koymaya başladım.

"Yakışıklı olduğum gerçeği senin beni uyurken incelemeni gerektirmiyor." Son tabağı da koyduktan sonra arkamı döndüm.

Saçları dağılmıştı. 

"Ben seni incelemiyordum, garip sesler çıkarıyordun ne olduğuna bakıyordum." Suyu açıp elimi yıkadım ve kağıt havluyla kuruladım.

"Çok kötü bir yalancısın Lisa." Tıslar gibi söylemişti, uyanır uyanmaz bu enerjiyi nereden alıyordu böyle?

Ağzının içinde bir şeyler homurdandı ve ben de hafif kabarık saçlarımı indirmekle uğraştım. Öfkem, nefretim ve zayıflığım birbirine karışıp yanaklarımdan hızla süzülüyordu. Elinden şekeri alınmış bir çocuk gibi hissetmeye başladım.

"Kahvaltı yapmayacak mısın?" dedim ve başımı çevirip ona baktım.

"Hayır."

Dolaba gidip süt şişesini aldım, yirmi bir yaşındasın Lisa, yirmi bir. Hala ve hala süt içen bebek misin sen? Ama sebepsizce hoşuma gidiyordu.

show your body | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin