Bölüm 1: Karşılaşma

363 12 3
                                    

Günümüz...

Adım. Bir adım. Bir adım daha. Sonra bir adım daha. İçki şişesini kaldırıp dudaklarına götürdü. Sonra ilerlemeye devam etti. Çatıya çıkınca en köşeye doğru ilerledi. En köşeye geldiğinde aşağıya doğru baktı. İnsanlar ne kadar küçüktü. Küçücük ve değersizdiler. O, hayatında değerli olan her şeyi kaybetmişti. Şimdi yaşamanın ne anlamı vardı? Tekrar içki şişesini dudaklarına götürdü ve aşağıya baktı. İnsanlar, ışıklar, arabalar, binalar... Her şeyden nefret ediyordu. Sahip olduğu her şeyi kaybetmişti. Neyi kalmıştı ki şimdi geriye? Bu değersiz canı mı? Canın ne kıymeti vardı ki bu saatten sonra? Yavaşça ayağı kalkıp aşağıya doğru yaklaştı ve tekrar aşağı baktı. İnsanlar... İnsanlar her şeyden habersiz nasıl da yaşıyorlardı. İçki şişesini son bir kez dudaklarına götürdükten sonra içki şişesini aşağı fırlattı. İçki şişesinin uzaklaştıkça noktaya dönüşünü seyretti. Birazdan o da öyle olacaktı. "Bu değersiz hayatı sonlandırma vakti." Diye mırıldandı. Son bir nefesi ciğerlerine çektikten sonra gözlerini kapadı.

...

2011...

Kulağında telefonu bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu genç adam. Karısını sabahtan beri arıyor ama bir türlü ulaşamıyordu. Çok meraklanmıştı. Başına bir iş geldiği düşüncesi bir türlü aklından çıkmıyordu. Ona bir şey olursa nasıl yaşayabilirdi ki? En sonunda kapıdan gelen anahtar sesiyle hızla kapıya koştu ve kapıyı açtı. Karşısında kapıyı açmaya çalışan karısını gördü. "Nefes..." dedi hızla. Karşısındaki kadın ona mahcup mahcup bakıyordu. Tebessüm eden karısına kaşlarını çatarak baktı. En sonunda kapının önünden çekilip karısının içeri girmesine izin verdi. Sessizce salona geçtiler. Karısı en sonunda ona doğru dönmüş suçlu bakışlarla bakıyordu. "Barış ben..." diyebildi sadece. Genç adam hızla sözünü kesip konuşmaya başladı. "Sabahtan beri seni arıyorum. Neredesin sen? Aklım çıktı sana bir şey oldu diye! Beni nasıl habersiz bırakabilirsin, Nefes? Umarım mantıklı bir açıklaman vardır gerçi açıklaman ne olursa olsun bir cezayı hak ettiniz Nefes Demir!" dedi genç adam sinirle. Karısı ona bir adım yaklaşıp elini tuttu. Kocaman bir gülümse hediye etti kocasına. Bu genç adamın sakinleşmesine yetmemişti ama. Gerçekten çok korkmuş ve çok telaşlanmıştı. Ya başına bir iş gelseydi? O zaman ne yapabilirdi? "Evet mantıklı bir açıklamam var. " dedi genç kadın. "Dinliyorum. Merak ediyorum nedir acaba sizi beni saatlerce habersiz bırakan şey." Dedi. Karşısında duran karısı daha çok gülümsedi. Genç adam şu an bu kadar komik olan şeyin ne olduğunu çok merak ediyordu. "Hamileyim ben." Dedi genç kadın ve elini karnına götürdü. "Tamam anladım hamilesin ama bu mantıklı bir sebep değil." Dedi hızla genç adam. Daha sonra karısının dediği ile duraksadı. Ne demişti o? Hamileyim mi demişti? Hamile miydi? Zamanın durduğunu hissetti genç adam. Onun Nefesi hamileydi. Onun karısı onlardan bir parça taşıyordu. Bu öyle mucizevi bir şeydi ki genç adam göz yaşlarına engel olamadı. "Hamile misin?" diye fısıldadı. Nefes onun göz yaşlarını silip olumlu anlamda başını salladı. "Bir bebeğimiz olacak." Dedi. Genç adam hızla karısını kucağına alıp döndürmeye başladı. "Ben baba olacağım!" diye bağırmaya başladı. Kahkahaları birbirine karıştı genç çiftin. Karısını kucağından indirip öpücüklere boğdu genç adam. "Seni çok seviyorum." Diye tekrarladı. Genç kadın kahkahalar atıp eşinin yüzünü ellerinin arasına aldı. "Ben de seni çok seviyorum sevgilim" diye fısıldadı. Genç adam karısının ellerine öpücük kondurup gülümsedi. "Sana benzeyen bir kız çocuğumuz olsun istiyorum." Dedi.

2019...

Genç adam hatırladığı anıyla gözlerinin dolmasına engel olamadı. Yanında oturan küçük kızı izlerken karısının aklına gelmemesi elinde değildi. Her şeyiyle o kadar çok karısına benziyordu ki... İstediği gerçek olmuştu işte. Karısına benzeyen bir kızları olmuştu. "Bar...ış." Dedi küçük kız. Genç adam ismini duyması ile küçük kıza doğru döndü. Küçük kız ona defterini uzatmış heyecanla bakıyordu. "İsmini doğru yazmış mıyım baba?" diye sordu. Genç adam deftere bakıp başını olumlu anlamda salladı. "Evet." Dedi. Küçük kız defterini tekrar masanın üstüne koyup bir şeyler yazmaya devam etti. Sonra başını kaldırıp babasına baktı tekrar. "Benim annemin adı ne, baba? Neden benim annem yok?" diye sordu küçük kız. Genç adam duyduğu soru karşısında donup kalmıştı. Ne cevap verebiliyordu ne de susabiliyordu. Sanki bu soru onu cehennemin içine atmıştı. Gizlediği tüm acıları gün yüzüne çıkmıştı bir soruyla birlikte. Acı hiç geçmiyordu değil mi? Orada bir yerde gizleniyordu sadece ama geçmiyordu. Nefesin yokluğu aldığı hayat kadar gerçekti ve aldığı her nefeste batıyordu. "Çok konuşma Hayal. Ödevini yap sonrada uyu sabah okula gideceksin." Diyebildi sadece genç adam. Küçük kız başını sallayıp tekrar ödevine döndü. Hayal ödevini yapıp uyumaya gittikten sonra kendine bir kahve yaptı genç adam ve pencerenin yanındaki koltuğuna oturup dışarıyı seyretmeye başladı. Her gece kızı uyuduktan sonra kahvesini alıp bunu yapardı. Dışardaki sessizliği izlemek ona iyi gelirdi. Dışardaki sessizlikle birlikte düşüncelerinin de susacağını düşünürdü her zaman ama bu hiçbir zaman böyle olmazdı. Düşünceleri hiçbir zaman onu yalnız bırakmayıp Azrail gibi peşinden gelirdi. Bu duruma alışmıştı genç adam. Acıları ile yaşamayı öğrendiği gibi düşünceleri ile de yaşamayı öğrenmişti. Çok zordu ama elinden geleni yapıyordu. Tüm gece öylece dışarıyı seyretti.

Güneş doğmaya başlarken oturduğu koltuktan kalkıp kahvaltı hazırlamaya başladı genç adam. Kahvaltıyı hazırladıktan sonra Hayali uyandırdı ve birlikte kahvaltı yaptılar. Kahvaltıdan sonra Hayali servisine bindirdi ve kendi de işe gitmek için evden çıktı. Sessizce durağa doğru yürüyordu genç adam. Düşünceleri aklına yine akın etmeye başlamıştı. Hayalin dün gece sorduğu soru aklından çıkmıyordu. Hayal hiçbir zaman annesini soran bir çocuk olmamıştı. Bir anda ne olmuştu da annesini sormuştu? Hayal her zaman her şeyi kabullenen, sorgulamayan bir çocuktu. Babasının sevgisizliğini bile hiçbir zaman sorgulamamış öylece kabullenmişti. Annesinin yokluğunu da hiçbir zaman sorgulamamıştı. Şimdi neden anne lafı ediyordu? Genç adam bunu ona nasıl açıklayabilirdi ki o daha küçücük bir çocuktu. Otobüsün durakta durmasıyla otobüse bindi genç adam ve cüzdanını çıkarıp cüzdanından basmak için kartını çıkardı. Kartını basması ile 'Yetersiz Bakiye' sesi duyulmuştu. Sessiz otobüsteki herkes bir anda ona bakmaya başlamıştı. Kahretsin diye düşündü genç adam. Nasıl kartını doldurmayı unutabilmişti? Şimdi ne yapacaktı? Nefret ettiği işine de geç kalıyordu, ne yazık ki. "İzin verirseniz ben sizin yerinize basabilirim." Dedi bir ses.

Duyduğu sesle arkasını döndü genç adam. "Hayır. Hiç gerek yok." Diye mırıldandı. Biri ona yardım etmek mi istiyordu? İnsanlar ve gereksiz yardımları... Nefret ediyordu. Genç kadın onu duymuşa benzemiyordu. Kartını basıp ona döndü ve kocaman gülümsedi. "İşte halloldu." Dedi gülümseyerek. Genç adam kaşlarını çatarak ona baktı. "Gerek yok demiştim." Dedi. "Ama ben gerek var diye gördüm." Dedi genç kadın. Onu daha fazla dinlemeyip otobüsün arkalarına doğru ilerlemeye başladı. İnsanlar ve başlarına buyruk davranışları diye düşündü. "Hey!" diye seslendi arkasından bir ses. "Teşekkür etmeyecek misin?" dedi genç kadın. Ona doğru dönüp kısa bir bakış attı genç adam. "Gerek yok dediğim gibi teşekkürlük bir şey de yok. Sırf bir teşekkür alıp egonu tatmin etmek için bana yardım ettin değil mi? Ah, ne sevimli!" dedi genç adam alayla. Kız ise ona şaşkınlıkla bakıyordu. Otobüsteki herkes sessizce onları izliyordu. Kızın yüz ifadesine bakılırsa ne diyeceğini tam olarak kestiremiyordu. "Bu ne kabalık! Teşekkür etmediğiniz gibi kabalık yapmanıza da gerek yoktu. Ben insanlık yaptım sadece." Dedi genç kadın en sonunda. Ona bakıp alayla gülümsedi Barış. "İnsanlığınıza da yardımınıza da ihtiyacım yoktu hanımefendi." Diyip genç kadına arkasını döndü ve otobüsün arkasında bir yere oturdu. Genç kadın bir süre duyduklarının şokuyla öylece ayakta durdu en sonunda herkesin ona bakışını fark edip bir yere oturdu. Barış, genç kadının üzerindeki bakışlarını hissedebiliyordu ama daha doğrusu umursamıyordu. İneceği durağa geldiği zaman otobüsten indi ve otobüs camından içeri baktı. Göz göze geldiler o an. Otobüsün ilerlemesi ile otobüsün arkasından baktı ve daha sonra iş yerine doğru ilerlemeye başladı.

NAMÜTENAHİ Where stories live. Discover now