1#İşaretler

434 64 88
                                    

Multimedya: Aybüke Çetin

İki hafta önceki doğum günüm, 14 temmuz, her şeyin başladığı o tarihti ve ben gözlerimi çevirdiğim her yerde bir halüsinasyon gibi beliren o işaret yüzünden kafayı yemek üzereydim. İlk birkaç gün bu durumu görmezden gelmeyi başarsam da bir haftanın sonunda artık ciddi anlamda korkmaya başlamıştım. Bu durumu direkt olarak aileme veya arkadaşlarıma anlatmayı mantıksız buluyordum çünkü beni yanlış anlayabilir veya hakkımda farklı şeyler düşünebilirlerdi. Bu yüzden bu durumu ilk olarak bir terapiste anlatmanın daha faydalı ve bilimsel olacağını düşündüğüm için iyi bir terapistten randevu almıştım. Delirdiğimi düşünmeyi ihtimal dahilinde bile bulundurmuyordum ve fakat gel gör ki baktığım her yerde bir anda belirip yok olan o saçma işaret canımı ciddi anlamda sıkmaya başlamıştı.

Bu sabah uyandığımda da aynısı olmuştu, gözlerimi açar açmaz tavanda iç içe geçmiş sarı, mavi ve kırmızı halkalardan oluşmuş o garip işareti görmüştüm fakat diğer zamanlar olduğu gibi birkaç saniye içerisinde yok olmuştu. Üzerimdeki pikeyi bıkkınlıkla çektim ve yataktan kalktım. Daha sonra elimi yüzümü yıkayıp hızlı bir şekilde hazırlandım ve aşağıya indim. Annemler kahvaltı yapmışlardı ve küçük kardeşim Enis çoktan okulun yolunu tutmuştu. Ben ise bugün zaten geç uyanmıştım bu yüzden kahvaltı yapmakla vakit kaybetmemek için annemin yanağına bir öpücük kondurup evden çıktım.

Su bugün beni arabasıyla alacaktı. Bu da hayatımın avantajlarından biriydi işte, en yakın arkadaşımın harika bir arabası vardı. Biraz yürüdükten sonra yanımda duran arabaya gülerek baktım. Ön cam yavaşça açılırken Su çapkın bir şekilde konuşmaya başladı. "Gideceğin yere kadar bırakayım bebek."

Yüzüme yapay bir şaşkınlık yayılırken "Neler diyorsunuz siz?" dedim yalandan bir sinirle. "Ben sizin bildiğiniz o kızlara benzemem."

Şu tek gözünü kırparken küçük oyunumuzu hiç bozmuyordu. "Hadi naz yapma güzelim bin şu arabaya da hayatı yaşayalım biraz." Dayanamayıp kahkaha attığımda kapıyı açıp arabaya bindim. "Nedense içimden bir ses bütün o yakışıklı erkekleri bu şekilde tavladığını söylüyor."

"Benim bir şey yapmama gerek kalmıyor güzel kız, varlığım yetiyor erkeklerin tav olmasına." dediğinde kafamı aşağı yukarı salladım çünkü ciddi anlamda haklıydı. Su arabayı ikimizin birlikte okuduğu üniversiteye doğru sürerken ben de kafamı cama doğru çevirip Ankara'nın sıkıcı sokaklarını izlemeye başlamıştım.

Su arabayı park ettiğinde ikimiz de indik ve vedalaşıp kendi fakültelerimize doğru yürümeye başladık. Binaya yaklaştığımda yan tarafımdan Tuna'nın sesini duydum ve gülerek ona döndüm. "Günaydın Aybüke." dediğinde aynı şekilde karşılık verdim. "Günaydın."

"Derse mi gidiyorsun?" diye sorduğunda başımı aşağı yukarı salladım ve "İstersen birlikte gidebiliriz?" diye ekledim.
***
Şuan

Artık kararını vermiştim bu işi araştıracaktım. Bu araştırma için ilk iş olarak Tuna'ya danışmıştım ve şuan Tuna'yla bu konu hakkında konuşuyorduk.

"sence ben deli falan mıyım? neden böyle bir şey görüyorum ki, hem de her yerde?"Tuna asla bana katılmayan bir yüz ifadesiyle "Aybüke saçmalıyorsun sence bunlar birer işaret olamaz mı" dedi. Ama ben ona katılmayarak "Ya da bir şaka" diyerek ona katılmadığımı belirttim.

"Bazen sen de sorun olduğunu düşünüyorum. Hiç mi belki bu bir işarettir diye düşünmüyorsun?" Tuna haklıydı aslında böyle düşünüyordum ama emin değildim. Bu yüzden sessiz kalmayı tercih ettim.

Tuna sessiz kaldığımı fark edince hemen atladı "güzel ben de öyle düşünmüştüm öğle arası kütüphanede buluşalım."

Tuna bizim üniversite de arkeoloji bölümünde okuyan bir çocuk hatta en iyisi. böyle şeylerle ilgileniyor ve bunların birer işaret olduğunu düşünüyor bende bu yüzden ona anlatmayı tercih ettim.

GÜNEŞİN KAHİNİWhere stories live. Discover now