8. Bölüm

538 55 12
                                    

Baek nemli saçlarını banyo aynasının karşısında parmaklarıyla tararken bir adam kendisini öpmeden önce yüzünü çevirdiği o eski alışkanlığına lanet etti. Öpüşmeye karşı duyduğu tiksinti büyülü bir şekilde yok olmuş değildi ama otomatik pilota geçmemiş olsaydı en azından adamın dudaklarını başka bir tarafa yönlendirebilirdi. Tanrı yardımcısı olsun ama Baek, Yeol'un dudaklarını teninde hissetmeyi delicesine arzuluyordu. Onun gibi bir adamın -başı belada olan bir yabancıya yardım edecek kadar ilgili birinin- kendisine dokunmasının nasıl bir şey olacağını bilmek istiyordu. Kullanılıp atılacak bir şey gibi değil, onun sevgilisiymiş gibi hissetmenin... Sevilen, saygı duyulan, değer verilen biri gibi. Ve Kat buna çok yaklaşmıştı. Adamın duşta kullandığı jelin baharatlı kokusu Baek'i mıknatıs gibi çekmişti. Yeol ona doğru eğildiğinde midesinde kelebekler uçmuştu. Aralarındaki mesafeyi kapaması beş saniye gibi değil beş yıl gibi gelmişti. Baek gözlerini kapayıp o anın içinde kaybolmuştu. Üzerine ani bir ürperti geldiğinde gözlerini açmış, Yeol'un kendisini bırakarak bir adım gerilediğini ve kendisinden başka her yöne bakmakta olduğunu görmüştü. Hepsi de eski içgüdüsü yüzünden olmuştu. Ama belki de Yeol'un son saniyede aklı başına gelmiş olabilirdi. Tennessee mafyasıyla -tabii kendilerine böyle diyorlarsa- başı belada olan sıradan bir garsonla ilişkiye girmek nereden bakılırsa bakılsın iyi bir fikir değildi. Bu fantezinin ufacık bir parçasına bile sahip olabileceğini asla düşünmemeliydi. 

Aptal, çok aptalsın. 

Baek ödünç aldığı kıyafeti bir kez daha gözden geçirdi. Yeol'un eşofman altı dediği şey aslında siyah, diz altı, hoş bir yoga pantolonuydu. Asıl komik olan, göğüs kısmında beyaz harflerle yazılmış, Baek'in DÖVMELİ VE ÇALIŞKAN olduğunu bildiren genişçe siyah tişörttü. Bu tişört bir adamı dış görünüşüne göre yargılayanlara çaktırmadan nanik yapan bir kıyafetti. Baek bunun, ya endişeli bir akrabadan yanlış bir hediye ya da iyi bir dosttan esprili bir armağan olduğu tahmininde bulundu. Bir şeyi çaktırmadan yapmak pek Yeol'a göre değildi. Baek, adamı kendisine ters ters bakan birine orta parmağını gösterirken hayal etti. Devasa tişörtün fazla kısmını belinde topladı, ikiye katladı ve kumaş içinde yüzmemek için elindeki lastikle de onu bağladı. İç geçirerek kapı kolunu tuttu. Eninde sonunda başarısız öpüşme utancıyla yüzleşmesi gerekecekti. Başını dik tutarak salona girdi ama burası boştu. Yeol'un görememenin verdiği hayal kırıklığı kalan utancını da yok etmişti. Yeol dışarı çıkmış olmalıydı; gerçi bu sıcakta kendi isteğiyle neden dışarı çıktığına dair Baek'in hiçbir fikri yoktu. Bunu öğrenmenin tek yolu vardı. Ayakkabılarını ayağına geçirerek verandaya çıktı ve boğucu neme alışmak için bir an durdu. Uzaktaki sıcak hava dalgaları, gür yosun bitkilerinin sarktığı ağaçların sıralı olduğu çakıl yolu bulanıklaştırıyordu. Garajın olduğu taraftan tıkırtı sesleri geliyordu. Baek gülümseyerek çürük basamaklardan hoplayarak indi, çimenlerin orada gözüne takılan bir şey kanını dondurduğunda garaj yolunu yarılamıştı. Bir buçuk metre ötesinde Baek'in hayatında gördüğü en büyük timsah, ya güneşleniyor ya da şehirli, aptal bir çocuğun oradan geçip öğlen yemeği olması için bekliyordu. Ağzı kocaman açık bir şekilde korkunç bir tıslama sesi çıkaran hayvan ona doğru bilinçli bir adım attı. Baek, bunun bile bir şekilde hayvanı kışkırtabileceğinden korkarak nefesini tuttu. Ne halt etmesi gerekiyordu? Koşmalı mıydı? Yere mi bakmalıydı? Ölü taklidi mi yapmalıydı? Hayvanı bir flütle hipnotize mi etmeliydi? Timsah Avcısı programını hiç izlememişti ve bir kez seyrettiği Timsah Dundee'den de tek bir şey bile hatırlamıyordu. Hayvan bir adım daha attı. Baek o an karşılaşmayacağı tüm canlı türlerinden nasıl korunabileceğini öğrenene dek Animal Planet kanalını izlemeye ciddi bir şekilde yemin etti. Hayatı boyunca karşılaşabileceği ve atta Baek geriye doğru bir adım atmaya kalktığında timsah ona doğru birkaç hızlı adım atarak karşılık verdi. İşte o anda Baek kendini kaybedip küçük bir çocuk gibi bağırmaya başladı. Her daim kurtarıcısı olan Yeol derhâl garajdan dışarı fırladı. 

kafes dövüşü 2 || chanbaek Where stories live. Discover now