tactix

481 65 45
                                    

Kutlama, sevdiğin kişilerle yapılır. Yoksa bir anlamı yok. Ben onu seviyorum ama... buna kutlama denilebilir mi ki?

Küçük yudumlarına televizyondaki bir yarışma programının kısık sesleri eşlik ediyordu. İzlemek için açmışlardı ama ikisi de izlemiyordu, dışarıdan bakınca ikisi de bir şey yapmıyordu denilebilirdi. Sessizlerdi, aralarında arkadaşlık denilebilecek bir ilişkinin bile olmamasından kaynaklanmaktaydı belki de fakat Osamu ilk defa bundan rahatsızdı. Chuuya, sarhoş oldukça konuşurdu, bu sefer ona inat konuşmuyor gibiydi.

"Chuuya~?" Önce onu yoklar gibi seslenmişti adını. Kadının başını hafifçe sallaması ve küçükçe mırıldanması ile gülümseyerek kırmızı yüzünü izledi. "Dün ne yedin?"

Cevabı mırıltı halinde de olsa vermişti. "Hazır ramen..." Yüzüne düşen saçlarını elinin tersiyle itekledi, yine de yüzüne düşmüştü.

Genişçe sırıtarak bir soru daha sordu ardından. "Fedorayı başka bir modele değişir misin?"

"Hayır." Bu cevabı daha hızlı vermişti.

Küçükçe kıkırdadı Osamu. Chuuya oldukça dürüsttü. Osamu ayaklarını kendine çekerek bedenini hafifçe sağa sola sallandı. "Kaç beden giyiyorsun?"

"Seksen beş." Verdiği bu cevaptan sonra bir süre beklemişti kendi kendine. Osamu aldığı cevaba ıslık çalmıştı. Chuuya'nın kaşlarını çatıp kendi kendine bir şeyler mırıldandığını görmüştü, anlaşılan biraz da olsun bu dünyadaydı.

"Pembe dantel--"

"Hayır, ne renk giydiğimi söylemeyeceğim." Yüzünün olduğundan daha da al olmasıyla beraber yorgun gözlerini güçlükle kaldırarak kötücül bakışlarını ona yöneltti. Osamu'nun doğru tahminde bulunmuş olması da sinirlerini bozan ayrı bir konuydu.

Kambur oturuşunu düzelterek hafifçe Osamu'ya doğru eğildi. "Ne istiyorsun? Öldüreyim mi seni?"

Osamu, üzerine eğilen kadına gülümseyerek duruşunu dikleştirdi. İnce, uzun parmaklarını kadının çenesine koyarak nazikçe tuttu. "Bana uyar güzelim." Tavırlarına yansıtmıyor olsa da kadının utanan yüzünü görebiliyor olmayı seviyordu.

Geri çekilerek yerine tekrar oturdu Chuuya. Sarhoş olduğunda sinirli bir ruh haline bürünürdü genelde, yine sinirliydi elbet, fakat bu sefer daha çok sinirli olduğunun farkındaydı. Dazai Osamu, bu herif daha ne kadar kendini alçaltmayı planlıyordu? Düşmanı olmasına ek olarak kendisine duygularını açan bir kadınla alay eder gibi hiçbir şeyi umursamadan karşılıklı içecek yüzü vardı.

"Eh, sanırım henüz tamamen buradan ayrılmadım." Kaşlarını çattı. Düşüncelerini seçebilecek bir haldeydi. "Şu an suratının ortasına sağlam bir yumruk geçirmek istiyorum, biliyor muydun?"

Osamu yavaşça ifadesini yumuşattı, gülümseyerek gözlerini kapattı. "Hep istemiyor muydun zaten?"

"Sen yaptığın hiçbir şeyi boş yere yapmazsın." Kadın küçük yumruğunu sıkarak elini dizinin üzerine koydu. "Eğer ağzımı yoklayıp benimle dalga geçmeye geldiysen dümdüz ederim seni."

Kahverengi gözleri hafifçe aralanarak dudakları o şeklini aldı, iki elini kendini savunurcasına kaldırdı. "Oh, hayır." Kızılın içinde bulunduğu durumu analiz yeteneği eskiden olduğu gibiydi. "Sadece konuşmaya geldim."

Bardağını bıraktı kızıl, koltuktan düşen yastığını alıp sarıldı, yüzüne kadar kaldırdı karşısındakini görmemek için. "Kafam güzelken mi?" Gözlerini kıstı. "Ne konuşacaksın benimle Tanrı aşkına?"

"Dediğin gibi, hala buradasın." Kumandayı alarak televizyonu kapattı. Oda sessizleşmişti bununla, Chuuya Osamu'yu dinlemek istemiyor olmalıydı. "Chuuya, bu bencilce gelebilir, hayır, gerçekten bencilce... Ama öğrenmek istediğim şeyler var. Doğmak, büyümek ve ölmek... Sevmek, nefret etmek... Bunlar benim için karışık şeyler. Sen peki? Sen niye beni sevdiğini söylüyorsun ki? Ne diye benim gibi birini sevesin?"

Yastığına daha sıkı sarıldı Chuuya. Osamu'ya karşı kendisi bencilce davranmıştı, bu yüzden şimdi ona bencilce davrandığı için kızamazdı. "Nereden bileyim ben?" Chuuya bu yetersiz cevabının üzerine söyleyecek bir şey aradı, bu sırada Osamu da susup onu beklemişti, oluşan küçük sessizliğin ardından Osamu dirseklerini bacaklarının üzerine koyarak elleriyle yüzünü kapattı.

Chuuya yastıktan başını hafifçe kaldırmış onu izlerken üzüldüğünü fark edince, bir şeyler söylemesi gerektiğini hissetmişti. "Şöyle..." Parmaklarıyla oynamaya başladı. "Bana göre sevmek için bir neden olmasına gerek yok. Bu yüzden seni şu sebeple seviyorum diyemem... Fakat şunu söyleyebilirim ki seninle geçirdiğim vakit kavga gürültüden başka bir şey olmasa da zamanla bu beni bir bakıma keyiflendiriyordu. Yani... eğlenceliydi. Sonra... daha fazlasını istedim."

Yanındaki adam ona bakmıyor olsa da gözlerini kaçırmıştı, onunla bu konuyu konuşuyor olmak onu heyecanlandırıyordu. Elini göğsünün üzerine koydu, kalbi çok hızlı çarpıyordu. "Ama sen gittin. O zaman anladım ki hiçbir önemim yoktu senin için. Sen sadece... sadece onu düşünüyordun, arkadaşını."

Osamu, yüzündeki ellerini aralayarak hafifçe kaldırdı başını. Oda'dan bahsetmesini beklemiyordu. İstemese de kadının sözleri son bulmuş gibiydi, kelimelerini arıyordu. Bekledi Osamu. Şu ana kadar bekleyen bu kızıl kadındı ne de olsa...

Into Your WorldHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin