twenty seven

7.6K 591 745
                                    



***

Bu bölüm çoğunlukla düz yazı ve Namjin içerir. Biliyorum, kitap Taekook kitabı ama ben yan shipleri de yazmak istiyorum. So...

Bölüme geçelim, umarım beğenirsiniz.💜

***

Ep.27

"Ağzına sıçtığımın piçleri!" Elime aldığım tahta sehpayı da duvara fırlatıp parçalara ayrılmasını sağladım. Tek temennim gürültüden rahatsız olan komşuların polisi arayıp buradan bizi kurtarmasıydı. Böylelikle o hobbitler tarafından rehin alındığımızı söyleyip onları birkaç gün nezarethanede çürümeye bırakabilirdim. Jimin çişini dışarıda yapamazdı. Eminim 3 gün orada kalsa altına işerdi.

Arkadaşlarım bile normal değildi ki beni ve Jin'i kandırıp bizi bu sikik kutu evine kapatmalarına şaşıramıyordum!

"Yeter artık, dur." Jin'in bıkkın ses tonu ile elime aldığım meyve sebze kesme zımbırtısını tezgahın üzerine bırakmıştım. Bu evi yaşanamayacak hale getirecektim ve Jungkook itini sokağa atacaktım.

"O piçleri ilk ben öldüreceğim, tamam mı?" Jin'e bakıp öfkeyle konuştuğumda gözlerini devirmişti. O nedense bana göre daha sakindi. Kendisinden beklenildiği gibi. Jin çok çabuk sinirlenebilen bir insan değildi. Gerçekten damarına bastığınızda ise bir bombanın pimini çekmiş gibi olurdunuz, puff, patlardınız. Tıpkı 10 gün 8 saat önce beni patlattığı gibi.

"Sen öldürürsen ölürler zaten, bana fırsat kalmaz." diyerek kendince bozuk cümlemi düzeltmişti.

"Üzülme, son hamleyi yapman için sana izin vereceğim." diye alayla konuşup o kesme zımbırtısını yeniden elime almıştım. O ise tam konuşacağı sırada tahtayı salonun ortasında duran cam sehpaya fırlatmış ve camın parçalanmasını sağlamıştım. Jin'e dönüp baktığımda ağzı açık bir şekilde bana baktığını gördüm. "Namjoon, bir sakin ol." diye alçak bir sesle konuşmuştu.

Bunu yapma işte! Bu ses tonu benim sakinleştiricim.

Beni sakinleştirmek için sadece öptüğünü söylemek bana haksızlıktı. Çünkü ben ses tonunla bile hemen yelkenlerimi suya indiren birisiyim...

"Buradan çıkmamız lazım, senin klostrofobin var." diye saçma bir bahane uydurmuştum.

"Namjoon," derin bir nefes aldı. Adımı günler sonra ikinci kez ağzına aldığı için kalbim yine teklemişti. "Burada cam var ve burası bir ev. Nefessiz kalmam endişe etme." Sıkıntılı bir nefes vermişti.

"Telefonum yanımda değil..." Aklıma gelen şeyle gözlerimi irileştirmiştim. "Şerefsizler bunu bile düşünmüşler resmen."

"Bizi evden çıkartmak için bu yöntemi kullandılar ve kullandıkları yöntem sonucu telefonlarımızı almadan evden çıkacağımızı tahmin etmiş olmalılar." Jin kendince mantıklı bir çıkarımda bulunmuştu. Aklını seviyorum...

Her şeyini sevdiğim gibi.

"Eninde sonunda gelecekler buraya, sakinleş." diye devam etmişti. Onlar buraya gelene kadar kim bilir neler olacaktı...

$$$

"GÜNAH"

Soulmate:
Ehehehehehe
Naptınız canikolar

SOULMATE // TaekookWhere stories live. Discover now