Volunteer 🖐

1.3K 148 78
                                    

Sabah gözlerimi açtığımda kollarım arasında duran Magnus'u biraz daha kendime çekip yüzünün her yerine öpücükler bırakarak onu uyandırmıştım.

"Günaydın." Deyip çekingen bir halde bana bakmıştı. "Kahvaltıyı burada yapabilir miyiz?"

"Çok isterdim ama sarayda bir misafirimiz var ve kahvaltıya katılmak zorundayım." Deyip onun dudaklarına bir öpücük bırakmıştım. "Zaten bugün seninle gezintiye çıkacağız unuttun mu?"

"Unutmadım ama onu başka zaman yapabilir miyiz?" Deyip eliyle saçını kaşıdı. "Şey sanırım... ata binemeyeceğim de."

Dediği şeyi anladığım anda sesli bir şekilde gülmeye başlamıştım. O da utanıp yüzünü yastığa gömdü.

"Tamam haklısın, biraz kendine gelince gideriz."

"Gülme lütfen." Deyip bana tek gözünü açıp bakmıştı.

"Özür dilerim ama komikti. Bu arada canını çok yakmadım değil mi?"

"Hayır yakmadın, zevkliydi de."

"Mutlu oldum. Sık sık yapar mıyım bundan sonra?" Dediğimde çekinerek başını salladı ve beni öperek yataktan çıktı. "Şey... odama gidebilir miyim?"

"Tabii ki gidebilirsin. Akşam yine buradasın ama, hiçbir yere gidemezsin."

"Tamamdır. Tabii ki burada olacağım."

Üstünü hızlıca giydikten sonra odadan çıkmıştı. Ben de bir süre yatakta öylece uzanıp dün geceyi düşündüm.

Her zaman böyle nazik sevişmeler yaşamayacaktık tabii ki ama başlangıç için iyi sayılırdı bu da.

....

Kahvaltı fazla stresli geçmişti çünkü James'in 10 lafından 8'i Clary olmuştu ve Jace masa üstünden ona uçmamak için büyük bir savaş vermiş gibiydi. Yine de kahvaltı olaysız bir şekilde sonuçlandı ben de askerlerin yanına sağ salim inebildim.

Birkaç gün sonrası için küçük bir asker topluluğu göreve gönderilecekti ve askerlerin başındaki görevli ile gideceklerin listesini inceleyecektik. Mecbur kalırsak düzeltmeler yapacaktık.

"Evet Underhill, şu listeyi inceleyelim hadi." Deyip elinde duran kağıdı çekip aldım. İsimleri okurken Magnus'un ismini kağıtta görmemle şoka uğramıştım.

"Magnus'un ismi niye bu kağıtta var? Kim yazdı onun ismini?"

"Prensim, kraliçemiz göreve gidecekleri seçerken gönüllü olacak insanlardan seçmemizi söyledi. Biz de gönüllü olanların isimlerini listeye ekledik."

"Gönüllü?" Dedim tek kaşımı havaya kaldırarak. "İsmini kendi yazdırdı yani?"

"Evet." Dediğinde kağıdı elimde buruşturup yere atmıştım.

"Ne yapmaya çalışıyorsun Magnus?" Deyip sinirle soludum ve yürümeye başladım. Askerlerin antrenman yaptığı yer biraz ilerideydi ve yönümü direkt oraya çevirmiştim.

Askerler beni fark ettikleri anda bana dönmüşlerdi ama ben doğrudan Magnus'a bakıyordum.

"Sen ne yapmaya çalışıyorsun!" Sesim aniden yüksek çıkınca herkesin dikkati üstümüze çevrilmişti. Magnus da aynı şekilde bana bakıyordu ve anlam veremediği kesindi.

"Bir sorun mu var prensim?" Deyip çekinerek bir adım öne çıkmıştı.

"Görev için gönüllü olup adını yazdırmak da ne demek oluyor bana söyler misin?"

"Ben..." deyip etrafta bizi izleyen insanlara küçük bir bakış atmıştı. "Göreve katılmak için ismimi yazdırdım sadece. Bunda kötü bir şey olduğunu düşünmemiştim."

"Bunda kötü bir şey yok ama benden izin almadan bunu yapabileceğini sana kim söyledi?"

Magnus bir şey demeden yüzüme bakmıştı bir süre. Sonrasında yüzünü başka yöne çevirdi.

"Bu şeyin kendi kararım olduğunu düşünmüştüm."

"Yanlış düşünmüşsün. Göreve filan gidemezsin ve bundan sonra benden habersiz böyle kararlar almayacaksın. Anlaşıldı değil mi?"

"Ama ben..."

"Anlaşıldı mı!?" Dememle geriledi ve bir şey demeden başını tamam dercesine salladı. "Güzel. Bana bir şeyi bir daha iki kere söyletme."

Etrafta bize bakan kişilere küçük bir bakış atıp "Herkes işine baksın!" Diye bağırmıştım. Herkes kendini toplarken hızlıca askerlerin bulunduğu alandan ayrıldım ve saraya doğru yürümeye başladım.

Gerçekten benden izin almadan böyle bir kararı nasıl verebilirdi?

...

Magnus:

Alec uzaklaştığı anda ben de ortamdan uzaklaşmak için ters yöne doğru yürümeye başlamıştım. Hemen sonra Raphael de peşimden gelmişti.

"O da neyin nesiydi öyle?" Dedi önüme geçerek. Gözlerim dolduğu için hızlıca gözlerime biriken yaşı sildim ve derin bir nefes aldım.

"Niye böyle yaptığını anlamadım." Deyip arkadaki duvara sırtımı verdim. "Oysa sabah çok güzel ayrılmıştık."

"Göreve gitmeni istemediği için yapmıştır. Her zaman yanında ol istiyordur büyük ihtimalle."

"Öyleyse bile bu şey böyle herkesin içinde mi söylenir Raphael?"

"Adam prens Magnus, isterse çıkarır kılıcı herkesin içinde hepimizi öldürür ve kimse bir şey diyemez."

"Ama... bana herkesin içinde bağırması mı gerekiyordu cidden? Kalbim çok kırıldı ve insanların nasıl baktığını gördün mü?"

"Maalesef gördüm ama onları sorun etme, kimse sana tek kelime bile edemez. Herkes bundan çekiniyor."

"Öyle olsa bile bu arkamdan konuşmayacakları anlamına gelmiyor."

"Bırak arkandan konuşsunlar, yüzüne konuşacak cesaretleri olmasın. Bu olayı da kafana takma, zira prensle birlikte olmanın her zaman olumlu yanları olmayacak. Bu da onlardan birisi."

"Beni kendisine ait olarak görüyor öyle değil mi?"

Raphael bir şey dememişti ama ben cevabını almıştım.

"Bu Krallıktaki çoğu şey ona ait Magnus. Sen ekstra olarak onun ilgilendiği birisin. Yani sırf sana karşı böyle değil ve Alec'ten söz ediyoruz. Fazla katı ve bencil olduğunu düşünüyorum."

"Ben dün geceden sonra... böyle bir şey yaşayınca birden şaşırdım."

"Dün gece ne yaşamış olursanız olun sizi sevişmek değil başka şeyler birbirinize yakınlaştıracaktır. Sevişmek yetseydi ben herkesle çok yakın olurdum. Öyle bir durum yok. Bak Simon'a... beni resmen peşinden sürüklüyor ama asla bana istediğimi vermiyor. Yine de devam ediyorum çünkü gerçekten beni etkiliyor."

"Bu saatten sonra her şey daha mı kötüye gidecek sence? Yani... ben istediğim hiçbir şeyi yapamayacak mıyım?"

"İstediğin şeyleri onun onayı olmadan yapamayacaksın. Yoksa buna benzer çok sahne ile karşılaşırız. Olayın ciddiyetini tam olarak anlamış olduğunu düşünmüyorum Magnus. Alec bir tercih yaptı ve önünde onlarca seçenek varken seninle vakit geçirmek istedi. Ona göre sana sunduğu şey bir lütuf ve senin de ona bir nevi tapman gerekiyor. Yüzyıllardır durum böyledir, kralın seçtiği kişi ona sonsuz kulluk eder."

"Ben öyle birisi değilim, bunu yapamam."

"Biliyorum, o yüzden senin yanındayım ben. Yani... onun huyuna git ama ona bağımlı olmadığını da bilmesini sağla. İsterse senden vazgeçsin ama kendinden ödün verme. Gidip kafana göre işler yapma ama istediğin bir şeyde diretmeye çalış. Çünkü karakterin bu, buna defalarca kez şahit oldum."

"Teşekkür ederim Raphael, bunu duymaya ihtiyacım vardı."

"Önemli değil, dostlar ne içindir?"

....

This is my Kingdom'da Merlin esintileri varken bu hikaye daha çok Muhteşem Yüzyıl gibi oldu snssmsmmsmss

Should See Me in the CrownWhere stories live. Discover now