Bölüm 4

30 5 0
                                    

          Sıçrayarak uyandım. Sanırım kabus görmüştüm. Uzun bir süre gözlerimi ovarak ne gördüğümü hatırlamaya çalıştım ama hatırlayamıyordum.

          Hava yavaş yavaş aydınlanıyordu bununla birlikte soğuktu. Üzerimdeki battaniyeyi ben uyuduktan sonra halama örtmüş olmalıydı. Battaniyeye sarılarak eve girdim. Direkt odama çıktım. Eşyalarımı dün odama getirmişlerdi. Önce yatağa uzanıp uyumaya çalıştım. Sağıma, soluma döndüm ama uykum gelmiyordu. Ben de odamı düzenlemeye karar verdim.

          İlk olarak kıyafetlerimi dolaba yerleştirdim. Ayakkabılarımı alt kısma koymuştum ve sonra valizimi dolabın üzerine koydum. Daha sonra kitaplarımı kitaplığıma yerleştirdim. Üste karton kapaklıları ve alta da ciltli olanları... İşim bittiğinde karton koliyi kapının dışına koydum. Başka bir kutudan içinde annemin benim ve babamın fotoğrafının olduğu çerçeveyi alıp masamın üstüne koydum. Kutunun içindeki diğer eşyaları da dizmeye başladım. Bu işim de bittiğinde tek yapmam gereken yatağıma nevresim takımımı örtmekti. En sevdiğim mavi, Mickey Mause'lu takımımı örtecektim ama yerini bilmiyordum. Bu yüzden bunu halam uyandığında yapmaya karar vererek dönen sandalyemi pencerenin önüne götürdüm. Ayağımı pencerenin dışına çıkacak şekilde üst üste attım ve kulaklığımı taktım. Telefonda Post Malone grubunun Sunflower  şarkısı çalıyordu. Gözlerimi kapatıp geriye yaslandım.

          Bir süre sonra birinin omzuma dokunmasıyla irkildim. Halam arkamda durmuş gözlerini ovuşturuyordu.

         "Günaydın güzellik." dedim gülümseyerek. Aynaya doğru yürüdü ve kendine baktı. Bu halde komik görünüyordu.

         "Şu an pek de güzel sayılmam. Sen niye bu saatte uyanıksın?"

         "Bilmem, uyku tutmadı."

         "Hmm, peki fırından ekmek ve simit almaya ne dersin? Ben de bu sırada kahvaltıyı hazırlarım."

        "Çok güzel olur derim." Hemen dönen sandalyemden kalkıp hırkamı giydim. Zaten dün kıyafetlerimle uyuduğum için üstümü değiştirmeme gerek yoktu. Koyu kahve saçlarımı yukarıdan dağınık topladıktan sonra aşağıya indim. Halam bu sırada çoktan aşağıya inmiş elini yüzünü yıkıyordu.

        "Parayı masanın üstüne bıraktım Deniz."

        "Gördüm hala. Ben çıkıyorum."

         Parayı alıp arka cebime koydum ve evden çıktım. Ellerim hırkamın cebinde kapının önünde öylece durdum. Çok güzel, fırın neredeydi?

        Sanırım bulabilirdim. Sağ yoldan gitmeye karar verdim ve yürümeye başladım. Sokakta kimse de yoktu, kime sorabilirdim ki? Az sonra arkamdan birinin bağırdığını duydum.

         "Denizz!"

          Arkama döndüğümde Aras tek ayağının üzerinde sıçrayarak ayakkabısını giymeye çalışıyordu. Bu haline gülmeye başladım. Ona doğru yürüdüm ve o da sonunda ayakkabısını giymeyi başardı.

           "Günaydın." dedi yanına gittiğimde.

           "Günaydın." diyerek ona karşılık verdim ben de aynı tebessümle.

           "Az önce pencereden seni gördüm, hemen aşağıya indim. Nereye gidiyorsun?"

          "Aslında fırına gitmem gerekiyordu ama bulamıyorum."

          Aras gülerek bana az önce geldiğim yoldaki bir yeri gösterdi. Ben de elimle kafama vurdum.

          "Kim ışınladı bu fırını buraya?"

Kara DelikWhere stories live. Discover now