Suikast

200 10 0
                                    

Cariye Gülnaz, Harem'e gelir gelmez Sultan Mustafa'nın gönlünü çelmeyi başardı. İşveli, güzel bir kadındı ve etkileyemeyeceği pek az erkek vardı.
Mustafa Han, devlet işlerinden hayli yorulduğu günlerde, kardeşinin gönderdiği cariyeyi görünce pek sevindi. Cariyenin masmavi gözleri Hünkâr'ın aklını başından almıştı.

Gülnaz'a ağır ağır tesir eden bir zehir verilmişti ve bu zehrin bir dermanı yoktu. Saraya geldiği ilk haftanın sonunda Gülnaz, Mustafa Han'ın gözdesi olmuştu bile. Mustafa Han, bazı vakitler ailesi ile yemek yerken, bazı vakitler sofrasında yalnızca Gülnaz Hatun olmaktaydı. Sultan, muhabbet aralarında Şehzade Beyezid ile ilgili sorular sorarken, bazen de geçmişi ve ailesi ile ilgili sorular sormaktaydı.

"Rus kökenliyim Hünkârım." diye anlatıyordu Gülnaz. "Asıl adım Katerina'dır. Ailem çiftçidir. Kırım Han'ının adamları bir gün köyümüze baskın yaptılar. Beni ve köyün diğer genç kızlarını tutsak ettiler. Önce Bahçesaray'a, sonra Manisa'ya satıldım. Manisa'da bir tüccar beni alıp saraya sattı. Korkuyordum. İlk kez tanımadığım bir diyara gelmiştim. O nedenledir ki kimsenin gözüne batmamaya özen gösterdim. Şehzade Bayezid hazretleri benimle yakinen ilgilendiler. Benim eğitimimle alakadar oldular. Sonra da beni siz yüce Hünkârımıza layık gördüler. Şimdi buradayım. Alemin merkezi olan sarayınızda, sizin cariyeniz olma bahtiyarlığına eriştim. Daha ne isterim?"

Mustafa Han, Gülnaz'ın deniz mavisi gözlerine uzun uzun bakardı. Gülnaz, fırsat bulduğunda sakladığı zehir şişesinden azar azar Hünkâr'ın yemeğine dökmeye başladı. Zehir, etkisini bir iki ay içinde gösterirdi. Zehre maruz kalan kişi, hiçbir belirti göstermeden aniden ölürdü ve zehirlendiğine dair en ufak bir emare bile göstermezdi.

Gülnaz, eğer yakalanırsa canından olacağını biliyordu. Fakat görevini tamamlamazsa da ailesi ölecekti. Zehri verdikten sonra bir yolunu bulup saraydan kaçmalıydı. Güzel cariye, bunları düşünürken, başına geleceklerden haberi bile yoktu.

İki ay önce...
"Bayezid durduk yere niye sana cariye göndersin Mustafa?" dedi Valide Sultan. "Muhakkak bir dalavere karıştırıyordur. Fatma Sultan ile kurdukları ihanet planlarının ortaya çıkmasından sonra kellesini kurtarmak ister belli ki."

"Sakin olun validem!" diye karşılık verdi Hünkâr. "Bayezid hainlik etmez. Mektup meselesine gelince, Ahmed Paşa'ya yazdığı mektubu gördüm. Bana isyan etmek şöyle dursun, en doğrusunu Hünkârımız bilir, demiş. Bu cariyeyi kendine değil, bana layık gördüğünü yazmış mektubunda. Karındaşımın hediyesi sizi niye bu kadar endişelendirir?"

"Oğlum, sen artık bir Şehzade değilsin, koskoca bir padişahsın. Devletin yegâne sahibisin. Unutma ki, sen onun abisi olmandan önce, Hünkârısın. Seni defaatle ikaz ettim. Kanun-i Kadim'e riayet edip onları ortadan kaldırmalıydın. Onlar senin kardeşin değil, rakibindir. Mutlak iktidarını tehlikeye sokan gölgelerdir. Ayrıca Hürrem'in oğullarıdır. Bunu unutma. Hanedan artık senden devam edecek. Onları katletmediğin gibi, üstüne bir de sancakbeyi tayin ettin. Allah korusun, eğer bir gün isyan ederlerse bir sürü masum insanın da kanına girerler. Sana bunları kaç kere söyledim. Sen onlar için tehlikesin. Eğer sana bir şey olursa tahta yürümek için bir an bile tereddüt etmezler. Bahşettiğin güç sayesinde Bayezid kendini taht namzedi olarak görür. Ya kirli oyunları Fatma Sultan ve Ahmed Paşa ile sınırlı değilse? Ya Bayezid senden kurtulup tahta çıkma sevdasına düşmüşse o vakit ne olacak? Derhâl cariyeyi geri göndermen lazım." diye devam etti Mahidevran Sultan.

"Bu kadar kâfi validem. Siz Harem ile alakadar olun. Dediğim gibi, Bayezid benim karındaşım. Onu böyle kirli ittifaklar ve hain planlar içinde katiyyen görmem. Siz gönlünüzü ferah tutun." dedi ve konuyu kapattı Mustafa Han.

Valide Sultan, bu işten iyice huylanmıştı. Has Oda'dan çıktıktan sonra Taşlıcalı'yı buldu.
Ona korkularını anlattıktan sonra "Bir işler dönüyor Taşlıcalı. Oğlumun merhameti gözüne perde olmuş. Bayezid'e fazla güvenir. Merhametinin başına bir felâket getirmesinden korkarım. Bu cariye meselesi beni ziyadesiyle endişelendirmekte. Şu cariyeyi iyice bir araştır. Anlattıkları doğru mu tetkik et." dedi.

Cellattan Saltanata - Mustafa HanWhere stories live. Discover now