fourteen

13.2K 692 252
                                    

"Taehyung, bak bundan da ye sonra bırakacağım seni söz." Jungkook ısrarla önündeki çorbayı birkaç kaşık da olsa Taehyung'a içirmeye çalışıyordu. Taehyung ise midesinin bulandığını söyleyip duruyordu.

"İstemiyorum, Jeon!" diye bıkkınlıkla konuşup arkasına yaslandı. Jungkook ise ısrarla hâlâ daha vermeye çalışıyordu.

"Belki de bu kadarı yeter Jungkook. Daha iyi bile yedi. Sen geldiğinden beri sonunda boğazından birkaç yudum geçirebildik." dedi Jimin.

"Ha, ha ve ha. Ne komiksin Jimin!" dedi Taehyung. Jungkook da Jimin'e döndü.

"Hiç mi bir şey yemiyordu?" diye şaşkınlıkla sordu Jungkook.

"Abartmayalım." dedi Namjoon.

"Ah abi, sen de olmasan!" diye araya girdi Taehyung.

"Sus be!" Jimin konuşunca Jungkook ayaklandı ve Taehyung'ın önündeki tabldotu toplamaya başladı.

"Midem bulanmasa yerdim, aşkım. Biliyorsun." Jungkook bir süre durdu. Dolan gözlerini sımsıkı kapattı ve yaş akmaması için kendini sıkmaya başladı. Taehyung'ın karşısında ağlamak istemiyordu. Ona destek olabilecekken karşısında ağlayıp onu da üzerek köstek olmak istemiyordu.

Derin bir nefes alıp kafasını kaldırdı yavaşça. Sağ elini Taehyung'ın yanağına koyduğu anda Taehyung da sanki bunu bekliyormuş gibi kafasını sola doğru yatırdı.

"Biliyorum aşkım. Sorun etme, sadece önünde fazlalık olmasın diye kaldırıyorum." Sonra eğilip sağ yanağına bir öpücük kondurdu.

"Iyy, ne vıcık vıcıksınız böyle, biz Joon'umla öyle miyiz? Hıh!" Arkada duyulan Jimin'in sesi Taehyung ve Jungkook'u güldürdü. Jungkook doğrulup arkasını döndü ve hemen, tekrar gözlerinde biriken yaşları hızlıca sildi ve burnunu çekti.

"Ben gidip bunları bırakayım, geliyorum hemen." Hızlıca Taehyung'ın önündeki tabldotu alıp dışarı çıktı.

Yemekhaneye bıraktıktan sonra merdivenlerden yukarı çıkarken biri ona seslendi.

"Kim Taehyung'ın yakını siz misiniz?" diye sordu. Jungkook hızlıca arkasına döndü ve doktorla karşılaştı. Eğilip konuşmaya başladı.

"Ah, evet. Yakın bir arkadaşıyım." Sevgilisiyim diyemiyordu.

"Sizinle Bay Kim'in durumu hakkında konuşmalıyım." dediği anda Jungkook'un başından aşağıya kaynar sular boşaldı.

"T-tabii. Ama, umm, bir şeyi mi var?" diye endişeyle sordu Jungkook, gözlerinin dolmasına ve sesinin titremesine de engel olamamıştı.

"Odamda konuşalım bunları isterseniz." deyince Jungkook hızlıca başını salladı. Odaya gidene kadar kötü bir şey düşünmeyeceğine dair kendine söz verse de engel olamıyordu işte. Ya bir şey olduysa, ya durumu daha da kötüyse... Hiçbirine engel olamıyordu.

Doktorun odasına geldiklerinde Jungkook stresten parmaklarıyla oynuyordu.

"Bay Kim'in durumu maalesef gittikçe kötüye gidiyor. Artık önerdiğim hiçbir tedavi yöntemine olumlu bakmıyor." Jungkook hızla başını kaldırdı.

"K-kurtulma şansı yok mu?" diye sordu tereddütle. Doktor suyundan bir yudum aldı.

"Var elbette. Ancak, bu tedavi yöntemini uzun zamandır hiçbir doktor kullanmadı, biraz riskli bir yöntem diyebiliriz." deyince Jungkook durdu.

"Siz, daha önce bu yöntemi denediniz mi?" Ellerini sımsıkı sıkıyordu. Ellerinin acıdığını hissedebiliyordu ama hiçbir şey umrunda değildi şu an. Şu an sadece Taehyung'ın sağlığı umrundaydı.

"Evet, çoğunda da başarılı oldum diyebilirim." deyince, Jungkook bu tedaviyi daha ayrıntılı anlatmasını istedi. Biraz daha konuştuktan sonra Jungkook her şey için teşekkür edip eğildi ve odadan çıktı.

Koridorda sessiz bir şekilde ilerliyordu. Eğer Taehyung da isterse tedaviye başlayacaklardı, ama istemezse işte o zaman ne yapacağını bilmiyordu. Ellerini yumruk yapmıştı, ağlamamak için kendini sıkıyordu yine. Çok zordu.

Sol gözünden bir damla yaş düştü ama Jungkook ilerlemeye devam etti inatla. Taehyung'a sarılıp ağlamak istiyordu ama Taehyung'ı üzecek diye de korkuyordu. Elinden bir şey gelmiyordu. Taehyung'ı ikna etmeye çalışmaktan başka elinden hiçbir şey gelmiyordu.

Odanın önüne geldiğinde sertçe yutkundu ve yüzündeki yaşları hızlıca sildi. O, Taehyung'ın her şeyiydi, eğer karşısında üzgün görünürse Taehyung üzülürdü. Sürekli Jungkook'u üzdüğünü düşünür, kendine kızardı. Bu yüzden sakin olmalıydı Jungkook. Hiçbir şey yokmuş gibi davranmalıydı belki de. Yine yüzüne gülüp eğlenmeliydi. Onu da güldürmeliydi. En çok onu mutlu etmeliydi. En çok onunla vakit geçirmeliydi çünkü zamanın ne zaman biteceğini bilmiyordu.

Zamanın bitip bitmeyeceğini dahi bilmiyordı.

Kapıyı açıp içeri girdiğinde Jimin, Namjoon ve Taehyung'ı kahkaha atarken buldu. Bakışları Taehyung'ta takıldı. Daha güzel gülebilecek şansı varken, daha fazla kahkaha atabilecek şansı varken neden kabul etmiyordu ki?

Onun gülüşünü izliyorken kendini gülümserken buldu. Sonra Taehyung da ona döndü. Jungkook koşarak sevgilisine sarıldı.

"İyileşeceksin Taehyung. Bunu biliyorsun değil mi?" diye sesini biraz alçaltarak konuştu. Taehyung elini yavaşça kaldırıp Jungkook'un saçlarına daldırdı. Okşarken arada öpücükler kondurarak fısıldıyordu.

"Biliyorum, beni iyileştireceksin Jungkook. İlacım sensin."

▪

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Save Me ➼ TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin