❌ 27. BÖLÜM ❌

2.7K 206 61
                                    

İçim gidiyor, için başkasına gidecek diye.

GAZEL'İN ANLATIMINDAN;

Cem Adrian diyor ya; hep bir şey eksik gibi ve hep bir şey yarım gibi ve hep bir şey yok artık sanki.

Benim şu anda hissettiğim şey de tam olarak da buydu. Aslında dünyadaki herkesin hissettiği şey buydu sadece benimki bu aralar fazla ağır basıyordu. Ne kadar paranız olurda olsun hep bir şeyler eksik oluyor. Yanınızda kim olursa olsun o yoksa hep bir yarım kalınmışlık oluyor. Ve ne kadar şeyiniz olursa olsun yine de hiçbir şey yok gibidir.

Barış'ın evinde kalıyordum. Şu anda ise bana verdiği odada pencerenin önünde oturmuş dışarda bardaktan boşalırcasına yağan yağmuru izliyordum. Telefonuma arada gelen mesaj bildirimleri haricinde ses yoktu. Barış'ın teklifini kabul etmiştim çünkü artık tekrar tek tabanca olmanın zamanı gelmişti de geçiyordu. Tek sorun Barış'ı tanımıyor oluşumdu. Cebimdeki telefonu çıkarıp Osman'ı aradım.

"Gazel nerdesin sen Tanrı aşkına?!"

Onun bu hâline göz devirmek istesemde benim için endişelendiğini ve o yüzden  böyle yaptığını biliyordum.

"Güvenli bir yerdeyim. Osman onu bunu boşver şimdi. Sana bir isim vereceğim onu araştırıp bana bilgileri mesaj at. Barış Atasoy. Biraz acele et."

"Kim bu Barış? Giray biliyor mu?"

Osman'ın sorusu ile aniden tüm vücudumu sinir kapladı. Tam ona cevap verecekken odanın kapısının açılması ile oraya baktım. Barış yüzündeki kocaman gülümsemesi ile gelmişti.

"Giray umrumda bile değil. Onlar ile ilişkim bitti. Şimdi daha fazla konuşma da sana dediğimi yap. Acele et."

Başka bir şey demeden telefonu kapatıp Barış'a yöneldim.

"Ne oldu? Ne bu neşe?"

Barış bana doğru gelip odadaki koltuklardan birine oturup iyice yayıldı.

"Giray'a olan tazminatını ödedim. Biraz fazlaymış ama senin için değer diye düşünüyorum. Neyse eğer yeterince dinlendiysen semt için plan yapmaya başlayalım. Bu arada Giray biraz sorun çıkara-"

Barış cümlesini bitirmeden dışardan silah sesleri gelmeye başladı.

"Lan şerefsiz Barış, çık lan dışarı puşt!"

Gözlerimi kocaman açıp Barış'a baktım.

"Cidden şom ağızlısın."

Bana kısaca gülüp hızla ayağa kalkarak odadan çıktı, tabi peşinden bende. Ben merdivenlerde oturup arkama yaslandım ve birazdan olacaklar için sıkıntıyla ofladım. Barış'ın kapının yanına gitmesi ile ona baktım.

"Hakkını helâl et Gazel. Bu adam beni kesin öldürecek."

Onun bu hâline gülüp kafamı aşağı yukarı salladım. Barış'ın kapıyı açması ile yere yığılması bir olmuştu. Dağ ayısı kafa atmıştı çocuğa. Barış yerde kanayan burnunu tutarken Giray, beklemeden yerde yatan Barış'ın üzerine çıkıp onu yumruklamaya devam etti.

"Nerde lan Gazel he, nerde?"

Hem bağırıyor hem de vurmaya devam ediyordu.

"Bağırıp durma ayı gibi, burdayım."

Giray sesimi duyduğu gibi yumruğu havada kalmıştı. Büyük bir sakinlikle önce havadaki elini indirdi daha sonra da Barış'ın üzerinden kalkıp bana döndü. Merdivenlerden kalkıp ona doğru yürüdüm ama ona bakmadan yanından geçip Barış'ın yanına gittim. Elimi ona doğru uzattım. Uzattığım elimi tutması ile onu kaldırıp salona doğru yürümeye başladık. Onu büyük deri koltuğa oturttuktan sonra mutfağa gidip buz dolabından buzu aldığım gibi içeriye tekrar döndüm. Giray Barış'ın tam karşısındaki koltuğa oturmuş ona bakıyordu. Alt katta gördüğüm lavaboya doğru gidip dolapta mutlaka bulunan ilk yardım çantasına aldım ve tekrar salona geçtim. Barış'ın yanına geçip elimdekileri masaya koyduktan sonra lazım olanları çantadan çıkarıp sırayla masaya koydum. Batikonu pamuğa döküp tam yarasına bastıracakken Giray'ın sesi ile durdum.

SOĞUK SEMT   Where stories live. Discover now