8. Bölüm

202 34 2
                                    







O günden sonra Yüzbaşı Wentworth ile Anne Elliot sürekli aynı çevrede bulundular. Çok geçmeden Musgrove'larda hep birlikte akşam yemeği yiyorlardı çünkü küçük Charles'ın sağlık durumu artık teyzesinin onun arkasına saklanamayacağı kadar düzelmişti; bu da başka akşam yemeklerinin ve görüşmelerin ilki oldu.

Eski duyguların canlanıp canlanmayacağını yaşayıp görmek zorundaydılar; eski günler her ikisine de hatırlatılacaktı hiç kuşkusuz, onların o günlere dönmemeleri olanaksızdı, konuşmalar sırasında yeri geldiğinde Yüzbaşı, nişanlandıkları yıla değinmeden geçemezdi. Mesleği ona konuşma hakkını veriyor, yapısı da bu hakkı kullanmasına neden oluyordu. Birlikte geçirdikleri ilk gece boyunca, "Bu, 1806'da olmuştu", "Bu, 1806'da, ben denize açılmadan önce olmuştu," gibi cümleler kurdu; sesi titremese de, konuşurken hafifçe kendisinden yana baktığını varsaymak için ortada hiçbir neden olmasa da Anne, onu iyi tanıdığı için kendisi gibi onun da geçmiş günleri anmadan edemeyeceğini biliyordu. İkisinde de aynı anılar canlanıyor olmalıydı ama Anne, bu anıların ikisine de aynı acıyı verdiklerini hiç sanmıyordu.

Birbirleriyle hiç sohbet etmediler, aralarında en sıradan nezaketin gerektirdiğinin ötesinde bir konuşma geçmedi. Bir zamanlar birbirlerinin her şeyiydiler! Şimdiyse hiçbir şeyi! Eskiden olsa, şu anda Uppercross'taki salonu dolduran bu kalabalık topluluğun içinde, birbirleriyle konuşmadan duramayanlar onlar olurdu. Başka kimselerde onlarınki kadar temiz iki kalp, bu kadar benzer zevkler, bu denli uyumlu duygular, bu kadar sevilen çehreler olamazdı, belki yalnızca birbirlerine çok bağlı ve mutlu görünen Amiral ile Mrs. Croft'un dışında. (Anne evli çiftler arasında bile istisna sayabileceği kimseyi göremiyordu.) Şimdiyse iki yabancı gibiydiler, hayır, bu yabancı olmaktan da beterdi, çünkü asla yeniden tanışamazlardı. Sonsuza dek sürecek bir yabancılıktı bu.

Yüzbaşı konuştuğunda, Anne onun eski sesini duyuyor, eski düşüncelerini seziyordu. Topluluk içinde donanmayla ilgili her konuda bir bilgisizlik yaygındı; herkes, özellikle de gözleri Yüzbaşı'dan başkasını pek görmeyen genç Musgrove hanımları ona gemideki yaşam, günlük işler, yemekler ve saatlerle ilgili bir sürü soru soruyorlardı; yaptığı açıklamaları dinleyip gemide ne kadar pratik düzenlemeler yapılabileceğini öğrenince şaşıran hanımlara tatlı tatlı takılıyordu Yüzbaşı, bu da Anne'in bu konularda kendisinin de bilgisiz olduğu o ilk günleri hatırlamasına neden oldu; Yüzbaşı, onu da denizcilerin gemide aç yaşadıklarını ya da yiyecek bir şeyleri varsa bile onu pişirecek aşçıları, servis yapacak uşakları, yiyecek çatal bıçakları olmadığını sanmakla suçlamıştı.

Anne bunları dinleyip, bunları düşünürken Mrs. Mus-grove'un, duyduğu büyük üzüntünün etkisiyle kendini tutamayıp kulağına fısıldamasıyla daldığı düşüncelerden uyandı:

"Ah Miss Anne! Tanrı oğlumu bağışlamış olsaydı o da şimdi böyle bir adam olacaktı."

Anne gülümsemesini bastırıp Mrs. Musgrove'un biraz daha içini dökmesini nazikçe dinledi, bu yüzden de birkaç dakikalığına diğerlerinin ne konuştuklarını kaçırdı.

Dikkatini yine ilgilendiği konuya verdiğinde genç Musgrove hanımlarının, Donanma Listesini (Uppercross'a ilk giren liste olan kendi Donanma Listelerini) getirdiklerini ve incelemek için hep birlikte onun başına oturduklarını gördü, sözde Yüzbaşı'nın kumanda etmiş olduğu gemileri bulacaklardı.

"İlk geminiz Asp idi, hatırlıyorum; hadi Asp'ı bulalım."

"Onu burada bulamazsınız. Hayli yıprandı ve zarar gördü. Ona kumanda eden son kişi bendim. O zaman bile pek yola çıkabilecek durumda değildi. Bir-iki yıl yurtiçinde kullanılabileceğine dair rapor verilmişti, işte bu nedenle beni Batı Hint Adaları'na gönderdiler."

İknaWhere stories live. Discover now