son'

55 15 0
                                    

▪︎F İ N A L▪︎

    Sana nasıl sesleneceğimi dahi bilmiyorum. Çirkin el yazım ve bitti bitecek gibi duran silik mürekkepli kalemimle bir şeyler yazmak istiyorum sadece. Hiçbir  dakikasına tutunamadığım hayatımın her günü bir öncekinin tekrarı gibiydi. Milyonlarca insan ölse, dünyada ekonomik kriz başlasa ben ertesi gün aynı saatte kalkar, sahile giderdim. Tekdüzelik değildi bu. Yeniliğe alışık değildim. Kahvaltıda yediğim şeyler  aynıydı yıllardır, dinlediğim müzikler, attığım adımlar... Birçok şeyi allak bullak ettin karşıma çıkarak  fakat bunun için sana kızamıyorum. Konuşman, tavırların hep tanıdıktı. Ruh eşim olduğunu ve sensiz devam edemeyeceğimi düşündüm. Doğru hissediyordum dünyanın en saçma şeyini yapıyor olsak dahi. Adın Aysel, Müzeyyen veya Rıza bilmiyorum. Bu umrumda da değil zaten. Sen benim için vazgeçilmezdin. Ben senin seçeneğin bile değildim, farkındayım. Kanadı kırık kuş merhamet ister, Garipsi. Bunu biliyorsun. Ben yanlış anladım seni. Sadece yardım etmek istedin bana. Bunu kurup durdum zihnimde. Beni sevebileceğini söylediğinde kelimeleri tutup kulağından, başka anlamlar peşinde sürükledim. Tanrı biliyor ya o gün senden giderken dur demeni bekledim. Attığım her adımda sanki kalbimden damla damla kanlar döküldü gömleğime doğru.  Eve gidene kadar kıpkırmızı olmuştu ak gömlek.

Bir şaire sorsam seni ellerinden başlardı mısralamaya. Ellerin ve parmakların, bu gece boğazıma dolanmış gül kokan ellerin ve parmakların... Boğuyorsun beni. Önce suyun dibine götürdün, sıcaklığına alıştırdın. Şimdi en derin yerine bırakıp kaçıyorsun. Bana kuşlar nereye gidiyor diye soruyorsun ya. Kuşlar sana göçüyor, Garipsi. Benden çok uzağa, sana göçüyor. Tutamıyorum onları. Neyim var neyim yoksa toplayıp gidiyorlar.

Sana şiirler yazmak istedim. Satır satır, sayfa sayfa. Elim bin defa gitti köşedeki yeşil deftere. Birkaç harf karaladım rastgele. Demek ki ben seni ufak mısralara sığdıracak kadar büyümemişim, Garipsi. Çok gelmiş bu aşk bana. Boyumu aşmış. Ben nelere kalkışmışım bilmeden, fark etmeden. Yürümeyi öğrenmeden sana koşmak istemişim.

Kirpiklerim düşüyor şimdi bir bir. Yanaklarım mütemadiyen nemli. Senden gittiğimden beri buralar hep yağışlı. Bir gün yoktur ağaçların çiceklendiği. Özlüyorum seni. Yüzyıllardır. Yatakta yatarken beyaz tavan gözümde daralıp duruyor. Dört duvar arasında sıkışıyorum. Göğüs kafesim bana yetmiyor, anlıyor musun? Kapımı çal, ben geldim diyip bağır istiyorum. Açıklama dahi yapmadan yat yanıma. Uykularım bölündü bin parça oldu. Gel ki onları birlikte toplayalım. Söylesene, ben yine çok mu konuşuyorum?

Söylediğin her sözü öylesine kazımışım ki kafama Atamıyorum şimdi hiçbirini. Çivi gibi batıyor her harf. Deliyim, diyorsun. Kulağımda çınlıyor ses rengin. Bilmiyorsun şimdi ben bu hapishanede deliriyorum. Perdeler sen oluveriyor kimi zaman. Yemek yaparken hayallerinle dertleşiyorum. Çiçek sularken yanımda beliriyor siman. Halisünasyonları kovalıyorum evin içinde. Pikaptan şarkıların yükseliyor. Sabahı onlarla selamlayıp geceyi onlarla uğurluyorum. Balkona çıkmıyorum artık. Mezara çiçekler gömmüyorum. Senden sonra denizi de semayı da sevemiyorum. Nerede mavilik görsem kaçıp saklanmak geliyor içimden. Bana ne yaptın?

Adını mektup koyduğum fakat adının hakkını veremeyen bu kelime birikintisi; sana ulaşamadan kendini yok edecek, biliyorum. Ben senin için yeni kitaplarının arkasında unuttuğun o günlük olacağım sadece. Yıllar sonra aklına geldiğimde ne saçma şeyler yazmışım diyerek yakacaksın beni. Her şeye rağmen bana bir amaç verdin. Sayende sabahlarıma gülerek uyandım. Yürürken dahi zevk aldım hayattan. Şiir gibi kısa ve üzdün. 

Seni daima ve çok'



14 temmuz
2020
SALI

• ᴍᴇʀᴅüᴍɢɪʀɪᴢHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin