20'

251K 13.6K 54.3K
                                    

Ellerim montumun cebindeyken olduğum yerde ayak uçlarım üstünde tepinerek büzdüğüm dudaklarım arasından soğuk havaya derin nefesler üflüyor, kırmızı dudaklarım arasından çıkan buharın havaya karışıp gitmesini  izliyordum.

Taehyung'un dediği yerde, yürüyüş yolunda kiraz çiçeklerinin altında  bekliyordum. Kışın sonu baharın başı olduğu için iki üç ağaçta tek tük vardı çiçekler ve onlar da sert esen rüzgar etkisiyle uçuşuyordu.

Gergindim. Bu gerginliğin yanında heyecanlıydım da. Dün akşam fazlasıyla kabullendiğim gerçeklerle ve pişmanlıklarımla deli gibi ağlamış, o anın verdiği çaresizlikle ne yapacağımı bilemeyip Taehyung'a yazmıştım. Buluşma öncesi yapmamam gerekirdi belki çünkü şu an yanıma geldiğinde nasıl olacağını, nasıl davranacağını bilmiyordum. Ondan gergindim. Her ne kadar bana 'iki gece önce kucağımdaki tavşan gibi mutlu ol' dese de onun nasıl bir halle geleceğini bilmiyordum ama her ne olursa olsun, ne hissedersem hissedeyim mutlu olacak, eğer o mutsuzsa bile onu mutlu etmek için uğraşacaktım tüm gün.

Sonuçta ilk randevumuzdu bu.

Bu düşünceyle gülümserken kafamı kaldırıp göğe baktım ve dudaklarımı birbirine bastırdım.

Kim Taehyung, aşkım.

Pişmandım. Yemin ederim her zerreme kadar onun için düşündüğüm kötü düşüncelerle, onun için bilinçsizce yaptığım kötü davranışlarla ve daha birçok şeyle pişmandım. Bu uykularımı kaçırıp sabahlara kadar deli gibi düşünmemi, hissettiğim kalp sıkışmalarımı ve gözyaşlarımın hiç durmadan akmasını sağlıyordu.

Bu düşüncelerim garip bir şekilde onunlayken geçiyor, sanki gerçek bir ilişki içerisindeymişçesine kalp sızımı hafifletiyordu.

Garipti. Çok garipti. İlk zamanlar zorla yanına gidiyor, yemeklerde onu izleyerek gerekli gereksiz bir sürü şey anlatıyordum. O mesafeden ne kadar yapabilirsem yüzünü ezberlemiştim. Biliyordum, çirkin değildi, aksine kusursuzdu o zamanlar bile ama ya kıskançlığımdan ya da hırsımdan bizimkilere her fırsatta çirkin diye belirtmekten geri durmamıştım. Bizimkilerin de dikkatini çekmesini istememiştim açıkçası. Biraz zaman geçmiş aramız yumuşamış ve bana söylediği ani şeylerle kalbimi deli gibi attırır hale gelmişti. Kalbimin hızını ve midemdeki kamaşmaları geçirmek için odamı dağıtıyor, bizimkilere bir şey belli etmemek için kaçıyordum.

Farkındaydım, Kim Taehyung'a yavaş yavaş kapılıyordum.

Farkındaydım ve bu beni korkutup dediğim pişmanlıklara itmekten başka bir şey yapmıyordu. Bizimkilere anlatmaktan çekiniyordum çünkü ne tepki vereceklerini bilmiyordum. Her şeyi kendi içimde yaşayıp mahvolmaya başladım.

Taehyung'un yanına gitmek, onun yanında durmak, saatlerce onu izlemek gibi bir sürü şey istiyordum.

Sonra gerçek Taehyung'u gördüm; kimseye kendini göstermeyen içinde bir yerlerdeki o minik çocuğu ve kocaman acılarını gördüm, bütün acılarını üstlenmek onu mutlu etmek istedim. Gerçekten, Taehyung'un acılarını kendi acılarım gibi dert edindim. Ve bu acıları, acılarımızı bitirmek istiyorum. Bunu beraber başaracağız, sadece ikimiz.

Hayatının en güzel yılını, yıllarını başkası ya da başkalarıyla değil benimle geçirmeliydi.

Biz Taehyung'la çok mutlu olacağız.

Yüzümü ve kırmızı saçlarımı yalayan geçen pembe beyaz karışımı minik yapraklar etrafımda uçuşurken titrek bir nefes aldım ve bilmem kaçıncı kez sertçe yutkundum.

bet for freak |taekook ✔️Where stories live. Discover now