0.5

995 130 36
                                    

"Geciktin." Marinette, elinde tuttuğu telefonu göstererek zamanı belirtti.

Adrien gergince gülümsedi, "O kadar da geç sayılmaz?"

"Daha erken gelmeni bekliyordum."

"Sonuç olarak geldim." Marinette'in trip atma gibi bir huyu olmadığını ve onun bunu neden yaptığını biliyordu, bu yüzden gülümsedi. "Beni içeri almayacak mısın," diye sordu dudak büzerek.

"Seni affediyorum," dedi Marinette, bir kraliçe edasıyla. "Şimdilik."

Adrien'a geçmesi için yol verdi ve onunla birlikte salona ilerledi. Mutfağa baktı, annesi oradaydı. Hemen ona seslendi ve Adrien'ın geldiğini belirtti. Sabine güler yüzle salona geldi, onları selamladı. "Geçmiş olsun," dedi aynı zamanda.

"Teşekkür ederim, efendim," diye mırıldandı Adrien sakin bir sesle. Çok üzgün olmasına rağmen kendini toplamıştı; ona göre, Marinette olmasaydı bunu yapamazdı. "Beni evinizde misafir ettiğiniz için teşekkür ederim, umarım rahatsızlık vermiyorum."

Marinette karşı çıktı, "Eğer rahatsızlık veriyor olsaydın babanı ikna etmek için bu kadar uğraşmazdım Adrien."

Sabine, gözlerini açarak kızına işaret verdi; bu, sakin olması gerektiğini anlatıyordu. Marinette sustuğunda Sabine devam etti, "İnan bana, benim için hiç problem değil."

Tereddütle sordu Adrien, "Ve Bay Dupain?" Ardından etrafı kaplayan ölüm sessizliğiyle Adrien da dondu. Yanlış bir şey söylediğini yeni farketti, içinden kendisine defalarca hakaret etti. Kızına şiddet uygulayan birini neden sorardı ki? Sadece onun da bu evde bir emeği olduğunu düşünmüştü. Mırıldandı, "Üzgünüm."

İlk toparlanan Marinette oldu, "Sorun yok, Adrien. O... Sadece birkaç gün burada olmayacak."

Sabine gülümsemesini kontrol etti, "Sana ayarladığım odayı görmek ister misin?"

Adrien başını yere eğdi ve onayladı. Sessiz bir şekilde köşedeki odaya ilerlerken fısıldadı, "Üzgünüm-"

"Hayır, Adrien," diye geri fısıldadı Marinette. "Özür dilemeni gerektirecek bir durum yok. Şimdi, mutlu ol ve devam et."

Gülümsedi. Marinette gerçekten çok anlayışlıydı ona göre. Köşedeki odaya girdiklerinde gülümsemesi daha da belirginleşti Adrien'ın. Burası biraz küçüktü ama sonuçta onun için ayarlanmıştı. Bundan daha hoş bir şey olamazdı.

"Sana bu odayı ayarladım Adrien, misafir odasıdır. Yan oda benim odam ve üst katta Marinette'in odası var, bunu zaten biliyorsun. İstediğin zaman mutfağa girmekten de çekinme, canım. Bir şeye ihtiyacın olursa da mutlaka söyle."

Marinette devam etti, "Şey, senin odana göre biraz... Küçük. Ama-"

"Zaten birkaç gün kalacağım, Marinette. Lütfen endişelenmeyin, her şey için teşekkür ederim ikinize de."

"Önemi yok canım," dedi Sabine gülümseyerek. "Üzgünüm, sormadım bile. Aç mısın?"

***

Henüz kahvaltı sofrasından yeni kalktıklarında ikisi de birer tabak kaldırdı. Üç kişilerdi ama ev yine de sessiz değildi, Adrien'ın her zamanki hayatı gibi değildi; burada her şey çok güzeldi. Uzun zamandır ilk defa böyle güzel bir yemek sofrasına oturmuştu.

"Adrien, yorgun musun? Belki ödevi bugün bitirebiliriz diye düşündüm. Metni hazırladım ve birlikte gözden geçirmemiz gerekebilir. Bunu İngilizceye bile çevirdim. Belki sadece ezberlemek kalır Pazartesi gününe kadar!"

Marinette'in neşeli tonuna karşı gülümsedi. Onun bu huyunu seviyordu; olaylar karşısında olumlu tepkiler veriyordu ve içten içe üzülse bile bunu karşısındakine belli etmiyordu, onu asla üzmüyordu. Dünya'da gördüğü en harika kız olmalıydı o, zaten mucizeyi de taşıyabilecek en iyi kişi o olurdu.

"Odanda yapabiliriz, değil mi," diye sordu Adrien yavaşça. Orası bir genç kızın odasıydı, haliyle her zaman müsait olmayacaktı.

"Evet," diye yanıtladı onu genç kız. "Hadi gidelim."

Odaya gittiklerinde Adrien tekrar odayı inceledi. Birkaç ay önce buraya girdiğinde, Marinette yatağında oturuyordu ve en yakın arkadaşı sandığı kişinin ihanetini kabullenmeye çalışıyordu. Şimdi ise neşeli bir şekilde, kendi isteğiyle, Adrien'ı odasına alıyordu. İnanamadı Adrien, zaman su gibi akıp geçmişti.

En garip olanı ise oda daha bir renkli olmuştu, sanki Alya onun hayatından çıktığı için mutlu gibiydi. Aslında Marinette, Alya onun hayatından çıktığı için değil, Adrien onun hayatına girdiği için mutluydu.

Birkaç dakika sonra metni okumaya başlamışlardı. Adrien iyice okudu ve inceledi. Rezervasyon temalı kolay bir ödev olabilirdi ama taslağı da emek verilmeden yapan birçok kişi olacaktı. Fakat Marinette öyle değildi, her şeyi tamamıyla kusursuz planlamıştı ve Adrien bunun hakkını verecekti.

Dün, söylemek istediği şey babasının hastanede olması değildi; ona duygularını itiraf edecekti ama nasıl oldu bilmiyordu, bir anda konu babasına gelmişti. Bunu bir an önce yapmalıydı çünkü o kusursuzdu, eğer onunla bir şansı yoksa önceden bilmeliydi. Peki, ya onu kaybederse?

"Adrien," dedi Marinette, onun sesi de Adrien'a kendine getirmişti. "Yorgun olmadığına emin misin? Daldın yine."

Adrien başını aşağı yukarı salladı, dalmasının sebebi yorgunluğu değildi. Bunu gizlemeyi tercih etti. "Beğendim bunu, evet bu metni yapabiliriz."

"Madem bunu beğendin, telaffuzumuzu da kontrol edip ödevi tamamlayalım. Olur mu?"

Adrien tam cevap verecekken etrafta bir gürültü duyuldu. Ardından kocaman bir sessizlik oldu ve sonra da sokaktakilerin bağırışları... Adrien anlamıştı; bu, Plagg'in bahsettiği durumdu. Akuma zamanı başlamıştı.

Trouvaille 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin