BÖ/49

364 54 89
                                    

3 gün önce...

Çağatay'dan...

Şirket odasında oturmuş sıkıntıdan patlamak üzereydim. Ayağa kalkıp büyük camın önüne doğru adımlayıp denizi izlemeye başladım. Bugün Olga İstanbul'a geliyordu. Yıllar öncesinde yaptığım bir hata yüzünden bugün son kez görüşecektik. Olga'yla üniversiteye gittiğimizde tanışmıştık, üniversitede de Ömer'le aynı bölümde okuyunca da ister istemez daha fazla görüşmüştük.

Kendime yalan söylemenin bir mantığı yoktu görüşmüştüm, Ömer'in milyon kez uyarmasına rağmen görüşmüştüm. Tabi bir ara da Ömer'e görüşmüyorum deyip yalan da söylemiştim.

Eylül'le nişanlandıktan sonra aramız biraz bozulmuştu, ayrılma noktasına gelmiştik hatta belli bir süre görüşmemiştik bile. O belirli bir sürede ben Olga'yla görüşmüştüm, arkadaş olarak değil ama sevgili olarak da değil, karışık bir şeyler olmuştu ama Olga'ya göre biz o zaman sevgiliydik. Daha sonrasında Eylül'le barıştığımızda Olga'yla bütün irtibatımı kesmiştim, herkes bizi hala arkadaş olarak bilse bile asla görüşmüyorduk. Ama Olga o dönem yaşadığımız her şeyi Barika'ya anlatmıştı. Barika'da üç dört hafta önce Ömer'e...

Eğer ki Olga Barika'ya anlatmış olmasaydı belki de yollarımız ebediyen ayrılmış olacaktı ve bu sadece ikimizin arasında kalacaktı.

Ömer her şeyi Eylül'e anlatacaktı, artık hayatımda Eylül'de olmayacaktı. Belki doğmamış çocuğumu da Anıl'ı da daha göremeyecektim.

Masanın üstündeki telefonumun çalmasıyla masaya yöneldim. Ömer arıyordu.

"Efendim."

"Olga geliyormuş."

"Evet geliyor."

"Ne yapacaksın sus payı mı vereceksin!"

"Şirkete gelsene konuşalım."

"Ben senin gibi biriyle ne konuşabilirim! En fazla Eylül'e bir şey söylemeyeyim diye beni ikna etmeye çalışırsın."

"Gel işte konuşalım." dememle dıt dıt sesini duymam bir oldu. Ömer'le dostluğum da bitiyordu. Bana daha güvenmeyecekti, yüzüme bile bakmayacaktı! Telefonuma gelen mesajla düşüncelerimden sıyrılıp tuş kilidini açtım. Mesaj Eylül'dendi.

Hayatım: Hayatım ne zaman eve geleceksin?

Saat beşe geliyordu, bu akşam eve erken gidecek gibi değildim.

Çağatay: Dokuz on gibi, neden sordun?

Hayatım: Canım kestane şekeri çekti de erken gelirsen al diyecektim

Çağatay: Adamlardan biriyle göndereyim istersen?

Hayatım: Yok boş ver evde olanlardan başka bir şey yerim şimdi

Çağatay: Tamam sen nasıl istersen

Hayatım: Akşam görüşürüz

Çağatay: Görüşürüz

Telefonu masaya bırakıp ellerimi saçıma geçirdim. Nasıl bir insandım ben? Resmen Eylül'ü kandırıyordum! Ama bu geçmişte yaşanan bir şeydi ve o zaman hayatımda Eylül yoktu.

Kapının birden açılması beni hafiften korkutup yerimde zıplattı.

Ömer ifadesizce masamın karşındaki tekli koltuğa oturdu. Kapıyı kapatıp sandalyeme oturdum. "Bir şey içer misin?"

"Ne diye çağırdın beni?"

"Ömer tamam bazı hatalar yaptım ama artık pişmanım, yani şimdi boşu boşuna suyu bulandırmanın mantığı yok."

Burslu ÖğrenciDonde viven las historias. Descúbrelo ahora