22. Bölüm

801 60 42
                                    

Eve kadar sessizliğimizi korumuştuk. Arada konusu geçmeyen bir gerginlik vardı. Sebebini bilmiyordum. Akina yüzünden ya da başka bir şey yüzünden, emin değildim. Evin kapısına geldiğimizde kıvrak hareketlerle anahtarı çıkardım- Şaka şaka. Kış gelmişti sonuçta. Ortalıkta lahana gibi dolaşıyordum ve bu da aradığım şeyleri bulmamı zorlaştırıyordu. 

Yere düşen atkımı alırken şemsiye merdivenlerden biraz aşağı yuvarlandı ve çantam hareketlerimi kısıtlayacak şekilde önüme geldi.

Ben can çekişirken sonunda Sasuke yardım girişiminde bulunmuştu. Çantamı ve atkımı hızlıca aldı. 

''Nerede?'' diye sordu anahtarı kastederek. Önüme gelen saçlarımı çekmeye çalışırken ona boş boş baktım. 

''Bilmiyorum.''

Sinirle nefes aldı. Arama çalışmalarına oda katılmıştı. Ben çantamı deli gibi karıştırırken Sasuke şemsiyeyi ve atkıyı elime tutuşturdu ve ceplerime yöneldi. Hareket edemez halde kalmıştım.

''Ceplerime bakmayacak kadar aptal mı görünüyorum,'' desemde beni dinlemedi ve iki elini de ceplerimi attı. Tam önümdeydi ve ceplerim hafif aşağıda olduğu için azıcık ağilmek zorunda kalmıştı. Bu da boylarımızı eşitlemişti. Parfümünün kokusu ciğerlerime doldu ve kendimi derince nefes alırken buldum. Fazla çaktırmış olmalıyım ki, ya da sadece ne yaptığıma bakmaya çalışıyordu, kafasını kaldırdı ve tahmin edin bu hareketiyle hangi pozisyonda bulunmamızı sağladı. Evet, yüzlerimiz karşı karşıyaydı. 

Ben onun yüzüne şaşkınca bakarken onunki alaylı bir ifade aldı. ''Gerçekten aptalsın.''

Kaşlarım çatıldı. ''Aptal mı? Ne-''

Anahtarın şıngırtısını duyunca kafamı Sasuke'nin elindeki o lanet olası şeye çevirdim. Gerçekten cebimde miydi? 

Anahtarı elinden kaptım ve homurdandım. ''Tamam, aptalım. Oldu mu?''

Kapıyı yönelecektim ki bir kaç şey daha yere düştü. İç çekme sırası bendeydi. Sasuke elimden anahtarı aldı ve içeri girdi. Arkasına bile dönüp bakmadı. Ona saydırırken bir yandan gelişi güzel bir şekilde yere saçılan eşyaları topluyordum. İçeri girip üstümde ne var ne yok yere attım. Sonra kendimi atıp çizmelerimi çıkardım. 

Kışı ne kadar sevsemde soğuk beni mahvetmişti. Kıpırdayacak halim kalmamıştı. 

''Sasuke,'' diye mızmızlandım. ''Yardım et!''

Siyah saçlarıyla ve rahat kıyafetleriyle odasından çıktı. Ne ara giyinmişti? Bana neredeyse acıyan gözlerle baktıktan sonra yanıma geldi. 

''Şu montu şuraya as, atkıyı da oraya koy. Dur dur! Eldivenleri de al.''

Sasuke bir müddet bana boş bakışlar attıktan sonra kıyafetleri umursamadan, hatta neredeyse üstlerine basarak yanıma geldi. Eğildi ve belimden tutarak beni kaldırdı. Bırakacağını düşündüm ama ayaklarım yerden kesilince bunun olmayacağını anladım. Beni omzuna atmıştı. Üçlü koltuğa gelip beni bıraktı ve sonra umursamadan yerdeki eşyalara yöneldi. Hepsini yerleştirdi ve telefonumu da gelip sehpaya koydu. Sonra bana baktı. Bakışlarından hiçbir şey anlamıyordum. 

Saf saf koltukta otururken eliyle beni itti ve uzanır pozisyona gelmemi sağladı. Ne yapmaya çalışıyordu? Şu an sevgili olabilirdik ama bir anda gelip böyle yapması kabul edebileceğim bir şey değildi. 

Tepkisiz kalarak hareketlerini izledim. Ben uzandıktan sonra hafifçe beni koltuğa yapıştırdı ve hemen yanıma uzandı. Koltuk normal boyutlara göre büyük olduğu için sığmıştık ama sığmış olmamıza en büyük etken Sasuke'nin yer kaplamayarak başını göğsüme koymuş olmasıydı. Elleri belimi sardı. 

Farklı HislerWhere stories live. Discover now