Gerçekler - Bölüm 5

527 20 6
                                    

Bodrum'da güzel bir kahvaltı yaptıktan ve etrafı da şöyle bir üstün körü gezdikten sonra kendi arabamı almak için taksiyle Gedizlerin evine geri dönmüştük. İyi ki Sancar'la giderken yolu takip etmiştim yoksa gece gelirken izlediğim yolla farklı bir eve gidebilirdik.

Kapıyı çaldığımda Müge Abla kapıyı açmıştı. Neyse ki o evdeydi.

"Sonunda döndünüz." Rahatlamış bir ifadeyle bize baktı.

İçeriye geçerken Melek'in omzuna dokundum. Bakışlarını bana çevirdi. "Babanla halletmemiz gereken bir iş var anneciğim. Ben dönene kadar Müge Ablanla kalman gerekecek. Uslu bir kız ol, tamam mı?"

Anlayışla başını salladı. "Hadi elini yüzünü yıka." Onu merdivenlere yollarken Müge Abla yaklaşarak sordu.

"Ne oldu Nare?"

Melek'in odaya girdiğinden emin olunca cevapladım. "Sancar işlemi hızlandırdı. Büyük ihtimal sonuçlar elindedir şimdi." Saatime baktım. Biraz gecikecek gibiydim. Pek de umurumda olduğu söylenemezdi.

"Konuşacak mısınız?"

Başımla onayladım. "Yanına gitmem gerek. Melek sorun olmaz değil mi?" Emin olmak için sordum. Bunların hiçbirini yapmak zorunda değildi.

"Saçmalama, tabii ki de değil." Koluma dokundu. "Zaten bugün de Gediz'in marinada kalacağını sanmıyorum. O da gelir birazdan." Gülümsedi. "İçin rahat etsin. Siz gidip konuşun, sorunu halledin."

Emin olamayarak başımı salladım. "Sancar ve konuşup sorun çözmek mi? Hiç sanmıyorum ama şansımı deneyeceğim."

Müge Abla anlar gibi gülümsedi.

"Senin numaran hiç değişmedi, değil mi?" Ona bakarak sordum.

"Hayır, uzun süredir aynı numaramı kullanıyorum."

"Sana numaramı mesaj atayım." Çantamdan hem telefonumu hem de arabanın anahtarlarını çıkardım. "Eğer bir şey olursa beni ararsın." Başıyla beni onayladı.

Melek hızlıca merdivenlerden inerken söyledi. "Ellerimi yıkadım anne."

"Aferin anneciğim." Gülümseyerek ona baktım. "Ben gidiyorum. Müge Ablanı üzme lütfen."

"Merak etme."

Yanağından öpüp sokak kapısına ilerledim ve dışarı çıktım. Arabayı çalıştırmadan önce numaramı mesaj atmak için elime aldım. Şarjı az kalmıştı, birkaç saate kapanacaktı. Kapanması işime gelirdi, bundan sonrasının bir önemi yoktu. Kontağı çevirip yolunu çok iyi bildiğim kulübeye doğru ilerlemeye başladım. Sancar çoktan oraya gitmiştir diye geçirdim içimden. Aslında ona biraz da olsa zaman vermiştim, düşünmesi için. Yaptıklarından pişman olması için, belki aklını başına alırdı. Ona doğruyu söylediğimi, en başından beri yalan dolanın olmadığını görürdü.

Toprak yola girdiğimde biraz ileride onun arabasını gördüm. Çıkışımın kolay olabileceği bir yerde arabayı park ederken onun isimlerimizin kazılı olduğu ağacın dibine çöktüğünü gördüm. Sessizce yanına geldim. Ayak seslerimin üzerine kafasını kaldırıp bana baktı. Yüzünde görmek istediğim ifade vardı, hayal kırıklığı.

Ağacın gövdesinden yardım alarak ayağa kalktı. Ceketimin cebine ellerimi sokarak ne yapacağını beklemeye başladım. Pantolonun cebinden beyaz bir kâğıt çıkardı.

"Benim bakmama gerek yok." Başımı hayır dercesine salladım. "Sen baktın mı?"

Elinde sıktığı kâğıdı aramızda tuttu. "Sekiz yıl. Sekiz yıl saklamışsın benden." Kırışmış kâğıda bakıyordu.

Tamam Mı, Devam Mı?Where stories live. Discover now