squabble

2.4K 155 591
                                    

Giriş, 30 Ekim

Altıncı sınıfın bir Ekim sabahıydı. Sorumlulukların olmadığı bir cumartesi gününün tadını çıkarıyorduk. Yarının Cadılar Bayramı olması nedeniyle ortak salonumuza ürkütücü dekorasyonlar yerleştirilmişti. Şöminenin iki yanında garip sesler çıkaran iki koca balkabağı ve ara sıra duvarlardan geçip salona giren hayalet kuşların acı dolu çığlıkları dışında salon oldukça sessizdi. Hava serin olmasına rağmen herkes tatilini dışarıda geçirme kararı almış gibiydi. Ben ve arkadaşlarım ise boş kalmış bir ortak salon fırsatını değerlendirmeye karar vermiştik, çünkü diğerlerinin aksine Hogsmeade'e istediğimiz zaman gidebilme ayrıcalığına sahiptik —elbette, harita ve pelerin sayesinde.

Kahvaltıdan artan balkabağı suyu ve limon şerbetlerini toplayıp getirmiş, son bir saattir keyifle içiyorduk. Orta sehpanın üzeri boş bardaklarla dolmuştu. Tekli koltuklardan birinde ben, yan bir şekilde oturarak bacaklarımı havada sallandırıyordum. Çiftlide Çatalak uzanmış, ayaklarını Kılkuyruk'un kucağına koymuştu. Karşımdaki tekli koltukta ise Aylak, dirseklerini dizlerine dayayarak öne eğilmişti. Dışarıdan bakıldığında çok eğleniyor gibi görünüyor olmalıydık, bir bakıma da öyleydi de. Üçü de eğleniyordu, ben hariç.

Eğlenemiyor oluşumun nedeni Remus'tu. Her zamanki gibi canımı sıkıyordu. Ne kadar iyi arkadaş olduğumuzun bir önemi yoktu, şu an ona sıkı bir yumruk atabilirdim. Yüzündeki alaylı gülüşe baktıkça ve diğerleri de onun gülüşüne eşlik ettikçe ona vurma isteğim katlanarak artıyordu. Yumruklarımı sıktım, “Siktir git,” diye tısladım. “En azından ben bir kıza açılma cesaretinde bulunabildim.”

“Ah, tabii! 'Hiç sevgilim olmadı, lütfen benimle çık' diyerek bile bile kendini rezil etmek büyük cesaret isterdi sahiden.”

Remus hâlâ sabit bir şekilde sırıtmaya devam ediyor olsa da diğer çocuklar çoktan kahkahalara boğulmuşlardı. Ben ise öfkeden titriyordum. Kabul etmeliydim ki, o gün sahiden salak gibi davranmıştım fakat şu an buna gülecek durumda değildim. Birlikte gülüp geçebilmemiz için şartların farklı olması gerekiyordu, örneğin; Aylak'ın beni bu kadar deli etmediği şartlarda gülebilirdim. Bana bakışlarında tepemi attıran bir şey vardı ve bunun ne olduğunu bir türlü çözemiyordum.

“Götün tekisin,” dedim. Yerimden kalkıp onun oturduğu koltuğun yanından geçerken bacağına bir tekme atmıştım. Sert adımlarımla merdivenlere yöneldiğim sıra James ve Peter'ın gülmeye devam ettiklerini duyabiliyordum, Remus'tan ise hiç ses yoktu. Ardımdan bile bakmadığına emindim. Yatakhaneye girip kapıyı çarparak kapattım. Hâlâ sinirliydim ve sakinleşemiyordum.

Remus ile ne zamandan beri böyle olduğumuzu bilmiyorum, yalnızca geçen yıla dek aramızın çok iyi olduğunu hatırlıyorum. Her nedense bu dönem ilişkimiz saçma bir hâl almaya başlamıştı. Sürekli olarak birbirimizle uğraşıyorduk. Ona laf sokmak beni eğlendiriyordu ama o bana aynısını yaptığında kasıklarını tekmelemek istiyordum. Durum onun için de aynıydı aslında, ne zaman ona laf atsam sinirden köpürüyordu. İyi geçindiğimiz zamanların sayısı o kadar azdı ki, hâlâ nasıl arkadaş olabildiğimize şaşırıyordum. Bazen ondan nefret ettiğimi söylüyordum ama sinirlerim yatıştığında bu hissiyat da kayboluyordu. Yine de bir gün kendime engel olamayıp onu bir güzel benzeteceğimden endişeliydim.

James'in yatağının ayak ucunda duran yeni süpürgeye takıldı gözlerim. Kendimi sakinleştirmek adına aldığım derin nefeslerin hiçbir faydası yoktu. İlerleyip süpürgeyi aldım. James onu süpürge dolabına bırakamıyordu bile, son modeldi ve şimdilerde bizimkinin en kıymetli şeyiydi. Bana bir istisna yapacağını düşünüyordum, sahada birkaç tur atmaktan ne zarar gelirdi ki? Hem belki biraz sakinleşirdim. Süpürgeyi kolumun altına sıkıştırıp aynanın karşısına geçtim. Bileğimdeki siyah saç lastiğini çıkarıp saçlarımı toplarken kapının açılma sesiyle o yöne döndüm. Gelen Remus'tu ve sırıtmaya devam ediyordu. “Hey, Siri,” dedi.

squabble | wolfstarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin