9. BÖLÜM| EHVEN-İ ŞER

179 64 48
                                    


9

O , acılara boyun eğdiren bir hükümdardı,
acılarının hükmü yalnız sana dardı.



🌟 'ı parlatmayı unutmayın okumadan önce olur mu? :)
.

"Teşekkür ederim."

Yüzüme bir gülümseme kondurup yanlarından ayrıldım. Zafer hissiyle sınıfa girdiğimde Dilhun ayağa kalkmıştı sonucu öğrenmek istediği için.

"Kaç kişi? Ne dediler?" söylediklerine sırıtıp kafamı omzuma eğdim. "Buğlem'in yapamayacağı bir şey olur mu?"

"Doksan iki oy bende." Dilhun gözlerini irileştirdiğinde "Oha," diye haykırdı. Sonra çok sesli düşündüğünü anlamış olacak ki biraz daha sesini kısarak "Bir ayda çok iyi başladın biliyorsun değil mi?" demişti.

Tek kaşımı alayla kaldırıp "Biliyorum," diye konuştum. Evet, şu an neyden bahsettiğimi merak ediyorsunuz, kafanız karıştı belki de. Söyleyeyim: en başta okul başkanlık seçimleri için geldiğim bu okulda bir aydır boş durmamıştım. Fırsattan istifade ederek bulduğum her boş dakikada insanların kafalarına sinsice sızıp yer edinmiştim. 900 öğrenci olduğunu araştırdığım okulun, doksan tane oyu bana aitti. Henüz çeyrek bile etmezdi ama bir ayda bu kadarını toplamak, kulağa o kadar faydasız gelmiyordu.

Geçenlerde öğrendiğime göre Dilhun, sadece İskandil'in biricik, not ortalamaları yüksek olan, zeki öğrencisi değildi. Aynı zamanda okul komitesinde yardımcılığı üstleniyordu. Okul başkanının sağ kolu diyebilirdik. Aslında okul başkanının ve okul başkan yardımcısının sağ koluydu ama uzun zamandır İskandil'de okul başkan yardımcısı olmamış. İlk sene Yargı ile bir çocuk aday gösterildiğinden bu yana çekilmiş, Yargı tek başına sefasını sürüyor olmalıydı. Bu sene farklı olacaktı, gelişimden biliyordum.

Dilhun'un gülümseyen dudakları aşağıya doğru büküldü. "Bugün Sir'de toplantı var. Sirayet terör estiriyor okulda. Esila konuşurken duydum." Durgunlaştı. "Gidecek miyiz?"

Gidecek miyiz. Biz. Beni bu kadar benimsemiş miydi? Peki ben neden Dila'dan başka kimseyi dost benimseyemiyordum?

"Ben gitmekten yanayım kesinlikle," dudağımı büzerek "Nasıl bir işleyiş olduğunu merak ediyorum orada." dediğimde seslice nefesini verip kafasını başka yöne çevirdi. "Senin niye bu kadar canın sıkıldı ki? Neden istemiyorsun?"

Kuşkuyla gözümü kısıp ona baktığında afallayıp telaşla kafasını salladı." "Hiç...sadece...bilmiyorum, beladan kaçan bir insan olarak belaya yürümek pek mantıklı değil. Ayrıca Sirayet beni," ellerini üşür gibi kollarına sarıp bana bir bakış attığında "Ürkütüyor," diye bitirdi cümlelerini.

İnanmamıştım dediklerine. Yüzünü okumak için onu incelemeye başladığımda benden tarafa bakmadığı için tepkilerini gözlemleyemedim. Elim dalgınca sağ kulağımdaki küpeler ile oynamak için uzandığında düşünceliydim. Dilhun pek üzerinde durmasam da bu aralar çok sessizdi. Sınıfta diken üstünde oturuyor, herkesten bakışlarını kaçırabildiği kadar kaçırıyordu. Hatta sadece bakış değil, Dila'yı ve Esila'yı gördüğünde direkt yolunu değiştiriyordu. Ecevit ismini duyduğunda yüzü şekilden şekile girmesini saymayacaktım. Kısacası, Dilhun bu aralar çok fazla şey yaşıyor olmalıydı.

ÇOBANA SÖYLE O MASUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin