Usulca ciseleyen yağmur açık camdan içeriye doluyor, rüzgar etrafa toprak kokusu taşıyordu. Mihriban toprak kokusunu derin derin içine çekip radyoda çalan şarkıya usulca eşlik ediyordu. Elinde ince, beyaz ve ağır bir dantel vardı. Görümcesinin çeyizi için başladığı danteli kendi evlerindeki koca masada hayal ediyordu. Bu düşüncesi yüzünü güldürürken onu merakla izleyen kocasından habersizdi.
"Cennetten bir an..." diye fısıldayıverdi Emin. "Nar dudakların, kömür gözlerin, güzel sözüme allaşan yanakların, yazmandan fırlayan kara saçların... Erkek olduğumu hatırlatır bana."
Mihriban'ın gülüşü büyüdü, elindeki tığı bırakıp kocasına nazlı nazlı bakarken, "Ele ne der dilin, ne anlatır kahve gözlerin?" dedi. İçi cıvıl cıvıldı. Gün henüz yeni doğmamıştı göğe lakin Mihriban'ın içine, ömrüne gün yeni doğmuş gibiydi.
Emin yayıldığı minderin üstünde şıklattığı oltu tesbihini bırakıp ayağa kalktı. Kocaman olmuştu, iki adım da karısının yanında bitmişti. Minderin üstüne oturdu ve karısının kar beyazı ellerini tuttu.
"Gör artık selvim, gör artık gece saçlım, yıldız bakışlım. Sana olan sevdamı, yalnız erkeklikten olmayan bakışımı gör."
Mihriban eriyor, bitiyordu. Müziğin de etkisi çoktu lakin kocasının sözleri öyle hoş,öyle canlıydı ki... Ölüyü diriltir, hastayı iyileştirirdi sanki.
"Emin'im... Günü doğurdun bana, içime sızdırdın ateşini. Hani sen beni aradın, bana titrediğini gösterdin ya daha yanlış anlamam bakışını. Erkeklik değilmiş bakışın, sevdana şahitlik edermiş gözlerin."
Emin tebessüm etti. İçi huzurla doldu. Ev halkının evde olmayışını fırsat bilip karısının elindeki danteli yavaşça alıp yere bıraktı. Mihriban'ın kara bakışlarına aldırış etmeden bir çırpıda kucağına çekti karısını.
Mihriban ufak bir çığlık atıp kocasına sıkıca tutunurken, "Biri gelecek adam!" diye söylendi.
Emin aldırış etmeden karısını dizlerine oturtup yazmasını çekti saçlarından. Kara saçları güne dağılan gece gibi bağrına döküldüğünde Emin usulca okşadı. Öptü. "Gelen gelir, karım değil misin?"
Mihriban dudaklarını birbirine bastırdı, kalbi öyle hızlı atıyordu ki... Sesini çıkarmadı, kocasının şefkatle kendisini izlemesinden hoşnut bir şekilde otururken yeşeren sakallara iletti ellerini. Kıkırdayarak, "Emre aşindi gelecek." dedi.
Karısının ilgili bakışlarını takip eden Emin asılan yüzüne şaşırdı. Emre'nin inada binmiş gibi rahat bırakmaması onu rahatsız etmişti. Kaşları çatılırken, "Gelir it." dedi. Mihriban, "İhh!" dedi. "Kardaşa denir mi it?"
Emin, "İte it demek farz." dedi. "Onu everek bak bakalım odasına sokuyor muyum?"
Mihriban dudak büzdü. "Seni dinler mi o sanıyon?"
Emin gülerken karısının saçlarını öptü. "İt diyiyorum haksız mıyım?"
Mihriban kafasını aşağı yukarı sallarken, "Elleme biriciğimi, itlik de neymiş?" dedi. Emin Mihriban'ın sözlerini dinlerken bozulduğunu belli etmek için yüzünü astı ve huysuz bir sesle konuştu.
"Herkes biriciğin olmuş."
Kıkırdayan Mihriban sesini çıkarmadı, kocasının kıskanç halleri yüzünü güldürürken bahçeden gelen sesler yüzünden neşesi kaçtı. Mehmet birine bağırıyordu. Bayağı da öfkeli bir hali vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇATAL KARAM
RomanceMihriban gülüyor, kıkırtılar bırakıyor ve farkında olmadan karnını okşayan kocasını hissediyordu. Uzun kavak ağaçlarının yanına vardıklarında Gülsarı yavaşladı, ufuğa doğru usulca yürürken kocasının göğsüne sırtını yasladı. Kocası saçlarının kokusun...