on sekizinci bölüm

356 42 97
                                    

turuncu alev topu, kollarını ufuk çizgisine dolamış, yerini ay'a devretmemek üzere inadını sürdürüyordu. oysa ay tam ayak uçlarında güneş'in, gökteki yerini almaya ve ışıltısını iş arkadaşları yıldızlarla paylaşmaya oldukça hevesli görünüyor, yavaş yavaş kafasını yukarıya doğru uzandırıyordu.

duvar boyaları için bir yenilenme aşamasından geçilmesi gereken yapının; zemin katında siyah perdelerle arkasını göstermeyen uzun, geniş pencerelerin yoldaşlık yaptığı tiyatro salonunda, yine bir koşuşturmaca ki almış başını götürüyordu.

salonun bir ucundan diğer ucuna su şişesi fırlatanlar, kıyafet taşıyanlar, o kıyafetlerin söküklerini belki de bir milyonuncu kez dikerken söylenen minyatür terzi modeli öğrenciler ve arka odada, sesi bu karmaşanın arasında duyulmayan xiao zhan.

"a-ah.. y-yibo, biraz daha yavaş davransan? ben, nazik bir adamım bedenim de kendim gi-AAH YAPMA DİYORUM YAHU ÇEKİL KENARA!"  zhan zeytinlerle yaraşır gözbebeklerini, yibo'ya öfke duygusunu da içeren bakışlarla yöneltmişken; acıdan dolayı kızarıp, pembeleşmiş yanakları sinirinin ciddiye alınmasını engelliyordu. bir türlü beline oturmayan kemeri avuçları arasına alırken, kıyafetinin bel kısmındaki kumaşı terden sırılsıklam olup, tenine yapışmıştı. yibo'nun alnına soğuk su şişesini dayamasıyla irkilerek, bir kaç santim havaya sıçradı.

"sen deli misin?!" kemeri tek eline almışken, diğer eliyle de alnını ovuşturdu. "cidden.." sıkıntılı bir nefes verirken, küçük çocuklar gibi, dikildiği yerde kıyafetinin geniş kol kısmına burnunun altını gizleyerek, kıkır kıkır gülümseyen bedene bakındı zhan. "..benimle uğraşmayı bu kadar mı çok seviyorsun?" yibo omuzlarını silkti. sadece zhan'ın ani dokunuşlarla bile kızaran bedeniyle uğraşmak oldukça hoşuna gidiyordu. "öyleyse.." zhan sinsi sırıtışını açığa çıkmaması üzerine içine gizlemişken; tek elinde tuttuğu kemeri hızlıca sağ yanında yer alan sandalyeye fırlatıp, kollarını yibo'ya doğru uzattı. parmaklarını hızlıca hareket ettiriyorken, elleri arasında kalan suratı oldukça şeytani görünüyordu.

"hey?" yibo üstüne düşen gölge üzerine iyice dizlerini kırdı ve tebessümünü sildi. "BENDE SENİNLE UĞRAŞIRIM!" zhan'ın parmakları yibo'nun koltuk altına varıp, gıdıklama amacıyla sıska bedenin vücudunda turluyorken, büzdüğü dudaklarını da kafasını sağa ve sola hızlıca kaçıran sevdiğinin dudaklarına değdirmeye çalışıyordu.

kapı kırılacakmışçasına açıldığında, ardında hiç görmedikleri bir yüzle kendilerini basmış xuan lu yer alıyordu. tabii öfkesi, oldukça kısa sürmüştü. illegal işler peşindeyken basılmışçasına gözlerini pörtletmiş iki beden, havada süzülürcesine en son ki pozisyonlarında kalakalmışlardı. xuan lu birleştirdiği ellerini çene hizasına yanaştırdı ve her iki dizini de birbirine doğru yakınlaştırdı. surat ifadesi telefon klavyelerinde bulunan, gözlerinden kalp fışkıran emojiyle birebirdi.

"evli bir çift gibi görünüyorsunuz!" yibo işittiği üzerine yüzünü kırıştırdı, burnunun ucundaki oğlanın tepkisini ölçebilmek amaçlı bakışlarını önüne çevirdiğinde; zhan'ın henüz sevgili bile olamadığı kendisine, pek hoş olmayan bakışlar ve sinyaller gönderdiğini farkederek afalladı. hızlıca ellerini zhan'ın göğsü ile buluşturup, ittirdi ve genzini temizlemek amaçlı öksürdü. yüzündeki mimiklerden hızlıca kurtulabiliyor olması yibo'nun sahiden de takdire şayandı velhasıl yanaklarındaki pembeliklerden de kurtulabilmeyi başarabilseydi. tavrı, ikisi için söylenen sözden etkilenip, utandığını bas bas bağırmakla kalmıyor, tamamiyle gözler önüne seriyordu.

"herneyse." xuan lu, neredeyse yok olduğunu hissettiği kalbinin hizasına tek elini götürdü ve hafifçe vurdu. kalbini ve benliğini kendine getirme yöntemi olmalıydı. oldukça başarılıydı, öyle ki erkek romantizmine sevdalı ergen kız rolünden bir çırpıda kurtuluverdi. "wei wuxian'ın ölüm sahnesini hızlıca yeniden prova edip, yeni eklediğimiz sahne için çalışmaya başlamalıyız." son kelimelerde xuan lu'nun gözlerinin kendi gözleriyle kesiştiğini farkeden yibo, sertçe yutkundu.

kanatlarından mahrum bırakılmış ‹yizhan›Where stories live. Discover now