10.Bölüm

5.2K 291 26
                                    

Yağmur kan ter içerisinde uyandığında hala gördüğü rüyanın etkisindeydi. Yemekten sonra vapurla eve geçmişti ve yorgunluktan bayılıp kalmıştı yatağa.  Saat 7'di ve evden çıkmak için 15 dakikası  vardı. Yataktan fırlayıp banyoya koştu. Aynada kendine baktığında küçük çaplı bir boğazlar sorunuyla karşılaştı. O kadar çok terlemişti ki saçları resmen kafasına yapmıştı. Geç kalmayı göze alıp kendini duşa attı. Üzerindekilerden kurtulup suyu açtığında ilk önce başından akan soğuk su ile bir küfür potporisi yaptı.

"Allah senin belanı versin Umay, geberme emi, senin ananda mı düşüncesizdi kamyon dingili" derken uyuz it gibi titrerken duş başlığını yerinden çıkarıp eline aldı. Isınan suyu üzerine tutmaya başladı. Başlığı yerine takıp eline şampuanını aldı ve saçlarını köpürtmeye başladı. Saçlarını ve vücudunu durulayıp kabinden çıktı ve kapını arkasında asılı duran pembe bornozunu sarınıp dışarı çıktı. Odasına girip kapıyı kapadı. Hepsi yeni parçalardan oluşan dolabının kapağını açıp ne giyeceğini düşünmeye başladı. Artık üçüncü derece bir mimar değil milyon dolarlık bir işte proje koordinatörüydü. İşte ilk günü olduğunu da göz önüne alıp kırmızı göğüs dekoltesi olan dar, kalem elbiseyi askıdan aldı. Elbisenin altına belli olmaması için ten rengi bir takım giydi ve üzerine geçirdi. Gardolobunun üzerindeki ayakkabı kutularına ulaşmak için çalışma masasının sandalyesini çekip siyah ayakkabılarını alıp aşağıya indi. Saçlarındaki havluyu açıp alelacele taramaya başladı ve saç kurutma makinesini fişe takıp saçlarını kurutmaya başladı ve ardından maşalayıp taradı sonra kabartıp spreyledi. Yüzüne bir şeyler sürüp ayakkabılarını kutusundan çıkartıp ayağına geçirdi. Annesinin doğum gününde hediye ettiği 5 bin liralık marka çantayı alıp eşyalarını doldurdu. Boy aynasında son kez kendine bakıp odadan koşturarak çıktı. Portmantodan siyah trençkotunu alıp merdivenleri korkuluklara tutuna tutuna zar zor indi. Yanına babet almadığına şimdiden pişman olmuştu bile. Havanın ne kadar soğuk olduğunu tahmin etse de montunu giymeden kendini dışarı attı. Kapıyı kapatmak için arkasına döndüğünde birden dün gece gördüğü rüyayı anımsadı. Bu kapı ile Merih'in arasında kalmıştı. Kendini ilk kez küçücük hissetmişti.

"bundan sonra geç saatte yemek yok Yağmur. O salatanın sosu yağlıydı kesin o dokundu bana yoksa nereden girsin o öküz benim rüyama" diye söylenerek taksi durağına yürümeye başladı. Soğuktan titremeye başladığında durup çantasını bacaklarının arasına sıkıştırdı. Katmer açan Gaziantepli ustalar gibi trençkotu başında çevirip kollarına geçirdi. Çantasını koluna takıp bir taksi bulma umuduyla taksi durağına yürümeye başladı. Durakta duran tek taksiyi gördüğünde hayatının kotunun indireme girdiği gören 40 yaş bunalımdaki teyzesi misali koşmaya başladı. Kendini arka koltuğa atıp şoförün binmesini bekledi.

" Ağabey, sana helalinden tam 200 kâğıt beni Ataşehir 'e yetiştir kurban olayım" dedi. Yağmur kendisinden genç olduğunu anladığı çocuğa dikiz aynasından bakıp "kusura bakma kardeş, işe yetişemem lazım ilk günüm ve patronum bir kafatasının içinde beyin yerine sarı saman saklıyor. Geç kalırsan ilk günden beni kapının önüne koyuverir" dedi Yağmur.

"tamam ablacım hemen" dedi taksici çocuk. Gazı kökleyip yola çıktı. Çalana kadar telefonunu yanına aldığını bile bilmiyordu. Çantasını biraz karıştırınca telefonunu buldu. Yeni telefonunu sevmeye başlamıştı bile. O çıkarana kadar arayan illallah edip kapadığından ekranı okşayıp tuş kilidini açtı. Bir cevapsız aramanın üzerine tıklayıp anında açılan ekranda Merih'in ismini gördü. Sağa salim filmindeki 'vay anasını Didim. Ananı sikeyim' repliğini yaşıyordu.

"bu adam neden beni arıyor ki " dedi ve ekranı kapadı. Tam telefonu çantasına atacakken tekrar çalmaya başladı.

"efendim" diyerek açtı telefonu.

Extra Large/ TAVLA BENİ (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now