bölüm 1

759 61 86
                                    




her zamanki tipik bir cuma gecesi, seonghwa ve onun arkadaşları partideler. etraflarında terli bedenlerin dans ediyor, içiyor veya işi pişiriyorlardı.

"hey mingi, başka bir bira yolla!" kafasını sallayıp ve bu gece dördüncü içeceği uzatan arkadaşına seslendi san.

parti devamında, seonghwa arkadaşını aşağıya telefona bakıp gözlerini devirdiğini gördü. "hey jongho, sorun ne?" seonghwa sordu, yüksek sesli müziğin nedeniyle jonghonun duyabilmesi için yüksek sesle söyledi.

"az önce annem yazdı ve bu cumartesi akşamı lanet kardeşime bebek bakıcılığı yapmam gerektiğini söyledi"

"şey bunda ne sorun var, genellikle ona bakmıyor musun? seonghwa sordu, biraz kafası karışmıştı neden bu kadar uyuz olduğuna jongho'nun.

"şey, ryujin ile o gün randevumuz var, ama galiba onu iptal ettirmek zorundayım" yenilgiyle kollarını kaldırarak söyledi jongho.

"neden başkası ona bakamıyor?" seonghwa sordu, "zaten on altı yaşında değil mi? neden bir bebek bakıcıya ihtiyaç duysun ki?"

"biliyorsun benim kardeşim. o... o sadece**. ama bu cumartesi akşam ona bakıcılık yapmak istemiyorum! okulun en ateşli kızıyla sonunda bir randevu ayarladım, ve kardeşim bunu mu mahvedecek? Asla. bunu yapmıyorum. ben bir şeyler bulurum." sinirlenmiş bir şekilde söyledi jongho.

bir süre süre sonra, jongho'nun aklına bir fikir geldi. "bu cumartesi hongjoong'a kimin bakacağına dair mükemmel bir fikir geldi." seonghwa'nın gözlerine bakarak söyledi jongho.

"kim?" meraklı bir şekilde sordu seonghwa.

"acele et, san, mingi ve yunhoyu getir buraya. sizin için yeni biralar getireceğim."dedi ve içkilerin olduğu masaya koştu. seonghwa kafası hala karışıktı, ancak yine de dinledi.

"hey millet, buraya gelin," diğer birkaç sınıf arkadaşlarıyla konuşan üç arkadaşına sordu seonghwa. "jongho bizimle bir şeyler yapmak istiyor."

"gerçekten mi? şimdi mi? göremiyor musun burada biraz meşgulum?"  chaeryeong adında kızı kucağında taşıyan, san sinirle söyledi.

"evet, şimdi. zaten uzun olmaz, o yüzden hızlı ol." seonghwa nereye gideceklerini işaret etti ve san göz devirdi, charyeong'dan kucağından inmesi için izin verdi

"ne istemiş olabilrsin? kucağımda ateşli bir kız vardı ve sen bütün modu bozdun." san elleri kalçasında söyledi, belli ki genç olana sinir olmuştu.

jongho savunmak için ellerini kaldırdı. "özür dilerim choi, ama bunun şimdi olması lazım. seonghwa'ya açıkladığım gibi, annem az önce bana kardeşimin bu cumartesi akşamı bakmam gerektiğini söyledi ancak ryujin ile bir randevum var ve bunun iptal olmasının imkanı yok"

"tamam, pekala bunun bizmle ne alakası var? ve dört kutu bira?" sordu mingi, kafası karışmıştı.

"izin ver açıklayayım," jongho devam etti, "burada karmaşıklık yaratmamak için dışarıya çıkıcaz, ama herkes teker teker birayı tekte bitireceksiniz. hepinize zaman ayarlayacağım. kim daha uzun sürede birayı bitirirse bu cumartesi hongjoong'a bakıcılık yapacak."

dört genç ona baktılar, jongho'nun fikrinden hiçte memnun gibi değildiler. "ne oluyor, adamım! bu benim işim değil." ellerini savunma adına yukarı kaldırdı san.

"peki bu senin işin değilse, birayı hızlı bitirdiğine emin ol." bira kutusunu havada sallarken söyledi jongho.

"jongho, ama ben içmiyorum. benim araba kullanmam lazım, hatırladın mı?" yunho belirtti.

"iyi olucaksın. burada iki saat daha ayrıldığımız yok, bir bira vücudunda bir saat kadar kalıyor denilebilir." jongho söyledi ancak yunho üfledi, pek içmek istemiyordu.

"iyi. ama hadi millet, yapabileceğimiz az şey bu. sadece yardım istiyor, ve kimin bu işi kimin yapacağını görmemizi sağlayan gayet adil bir oyun" jongho'yu savundu yunho.

"eğer bu kadar pembe düşünüyor isen neden direk onu sen bakmıyor musun?" yunhoya bakış atarak söyledi san.

"sadece oyunu oyna. tek dikişte çok iyi olduğunu söylüyordun hep, kanıtla ve jongho'nun kardeşine bakıcılık yapma." yunho'nun söylediğine kaılarak kafasını salladı san.

"tamam, hadi yapalım." partiyi düzenleyen minho'nun, evinin arkasına gitmeye yönelirken söyledi jongho.

"tamam, hazırsanız?" jongho telefonundaki kronometreyi ayarlarken söyledi.

"evet, hazırız!" diğer üç genç mücadele için hazırlanırken seslendi mingi.

"evet, üç dediğimde, bir... iki... üç!" kronometreyi başlattığı gibi bağırdı jongho, dört genç teneke kutusunu bitirebilmek için başlarını kaldırdılar ve acı tadı olan içkilerini içmeye başladılar.

yunho'nun belirttiği gibi, san birada tek dikişlerde iyiydi. yedi saniyede hemen bitirmişti. mingi arkada kalmadın dokuz saniyede bitirdi. seonghwa ile yunhoya bağlıydı artık, ikisi biraz yavaştılar.

on üç saniyenin sonunda, yunho teneke kutuyu yere fırlattı. seonghwa bir saniye bile gecikmeden bitirdi, ne yazık ki o kaybetmişti.

"hah! kaybettin sürtük! bir liseliye bebek bakıcılığı yapacaksın!"gülerek bunu söyledi san, karnını tutarak seonghwa'yı işaret parmağıyla gösteriyordu.

"ugh, her neyse!" seonghwa umutsuzlukla ellerini havaya fırlattı, "zaten o kadar zor olamaz, o onaltı yaşında allah aşkına."

"aynen aynen böyle düşünürsün" ellerini kafasına koydu seonghwa "aman herneyse, önemli olan bu değil şu an. gecenin tadını çıkarabiliyorken çıkaralım." seonwha mırıldandı, gencin yeni hafta donu görevi nedeniyle sinir olduğu çok belliydi.

seonghwa arkasını döndü ve arkasına bakmadan dört arkadaşını orada bıraktı. diğerleri omuz silkti ve jongho'nun iddasını kaybetmediklerine sevindiler.

~~~

BİDK NE OLUYOZ!!!! Herneyse kısaca kendimi tanıtam selam ben çevirmen olarak bir geri dönüş yapmak istedim... bir sürü kitap yazdım ancak hepsi şu an arşivde... herneyse: ım just a translator thx to woolalaa for giving me permission she is the writer for this beautiful story... IM IN LOVE WITH THIS BOOK!!!

Anyways again thx.

All credits to woolalaa

~toffie0

end of the day | seongjoongWhere stories live. Discover now