bölüm 6

434 50 70
                                    

"anneciğim, bugün işe gerçekten gitmek zorunda mısın?" hongjoong suratı bir karış bir şekilde annesinin omzuna dokundu.

"hayatım, biliyorsun benim içinde ayrılmak çok zor, ama zorundayım. söz veriyorum hemen döneceğim. o zamana kadar bana yazabilirsin, tamam mı? seni seviyorum." bayan kim eğildi ve hongjoong'un alnını öptü. hongjoong, annesinin yanağından öptü ve iç çekti.

"tamam anneciğim, bende seni seviyorum! yakında görüşürüz!" hongjoong annesine el salladı ve annesi evden çıkmak için kapıya gitti, çıkmadan ve işine gitmeden önce oğluna sıkıca sarıldı.

"pekala joongie, sana bir şey söylemem lazım." jongho hongjoong'un koltuğa oturması için işaret ettiğinde iç çekti. daha seonghwa'nın bu gece on bakacağını söylememişti. biraz korkuyordu, biliyordu hongjoong onunla beraber zaman geçirmek istiyordu, ama jongho'nun gitmesi gereken bir randevusu vardı.

"ne oldu? bu gece yapacağımız eğlenceli şeylerle mi ilgili konuşucaz!?" hongjoong oturduğu gerede yukarı aşağı zıplamaya başladı ve jongho önünün sakinleştirmeye çalışıyordu.

"pek değil. aslında bu gece bn sana bakamayacağım." jongho iç çekti ve hongjoong'un gözleri kocaman büyüdü, evde tek başına kalacağı için çok endişelenmeye, korkmaya başlamıştı.

"bekle! yalnız olmayacaksın, merak etme. ben ve annem bununla ilgili çoktan konuştuk, ve benim bir arkadaşım gelip sana bakacak." jongho gülümsemeye başlayan küçük kardeşinin yüz ifadesini çözmeye çalıştı.

"hangi arkadaşlarından jongie? lütfen bana yunho'nun olduğunu söyle, o çok iyi biri!" hongjoong gülümsedi, en son jongho'nun arkadaşları geldiğinde yunho'nun ona ne kadar tatlı davrandığını hatırladı.

"şey aslında..." jongho yüz ifadelerini takip etmeye devam etti küçük kardeşinin, "gelecek olan... seonghwa." hongjoong'un yüz ifadesi hissizleşti. bozulmuş gibi değildi ancak mutlu da gözükmüyordu.

"seonghwa'yı tam olarak tanımıyorum... önceden eve geldiğini biliyorum, ama benimle hiç konuşmadı. " jongho fark etmeden tuttuğu nefesi dışarıya verdi. seonghwa'nın hongjoong'a iyi davranmayacağım biliyordu, en azından şimdilik bunu hongjoong bilmiyordu.

"pekala, onu birazdan daha iyi tanıyacaksın bebeğim. buraya yirmi dakikaya olur."

jongho söylediği gibi kalktı, randevusuna hazırlanmak için odasına çıktı. hongjoong kendi bakıcısının gelmesini beklerken, televizyonu açtı. süngerbob televizyonda vardı, o yüzden izlemeye devam etti.
bütün bir bölüm kahkaha ve eğlence içinde geçerken hongjoong kapı zil sesini duydu.
"kapıda seonghwa olmalı!" hongjoong gerçeği kavradığı gibi zıpladı, kapıya koştu. hongjoong kapıyı açmadan, jongho odasından fırladı ve küçük gencin önüne geçti. "o benim arkadaşım, joong. izin verde ben açayım ve sizi tanıştırayım." hongjoong hafifçe gülümsedi ve jongho'nun seonghwa için kapıyı açmasıyla arkasına geçti.
"selam ho!" seonghwa içeriye geçerken jongho'yu selamladı, yandan sarıldılar.

"selam hwa. izin ver seni hongjoong'la tanıştırayım." jongho sokak kapısını kapatırken söyledi ve küçük kardeşine döndü,

"hongjoong, bu seonghwa. seonghwa, bu hongjoong." seonghwa hongjoong'a sallayacakken, hongjoong ona sarıldı.

"merhaba seonghwa! benim adım hongjoong, ama joongie ile seslenebilirsin." hongjoong kıkırdadı ve seonghwa yavaşça küçük genci kendinden ayırdı. "um merhaba." seonghwa kuru birşekilde karşılık verdi, hongjoong'un kaşlarını çatmasına neden oldu.

"pekala, benim gitmem lazım. hongjoong, eğer bir şey olursa bana yazarsın. gece yarısına kalmaz geri dönerim." jongho küçük kardeşinin omzuna pat patlarken.

end of the day | seongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin