[Korku]

916 87 6
                                    

"İyice düşün Taehyung. Fakat şunu unutma, ne kadar düşünürsen düşün buraya geri döneceksin."

Bunlar kendini o odadan dışarı atmadan önce, Jungkook'tan duyduğu son sözlerdi. Kalbi fazlasıyla hızlı atıyordu, aklı karışmıştı. Ne yapacağını bilmez haldeydi. Resmen çıkmaza girmişti. Jungkook, elindekileri nasıl kullanacağını gerçekten iyi biliyordu.

O, Taehyung'u ikna edebilmek için -ikna demek ne kadar doğru olurdu bilinmez- her şeye sahipti. Taehyung ise, bunca zaman verdiği emekten başka bir şeyi olmayan sıradan birisiydi.

Yurda gelip odasına girdiğinde, derin bir iç çekti. Şimdi ne olacaktı ? Vaz mı geçecekti ? Yoksa bu oyunu devam ettirip, Jungkook'a ayak mı uyduracaktı ? İki seçenek de aklına yatan çözümler değildi. Bırakmak istemiyordu. Bunca zamandan sonra, hayaline bu kadar sıkı sarılmışken olmazdı. Fakat sesini çıkarmayıp, o delirmiş herifin bir dediğini iki etmeyecek karakter de bir insan da değildi.

Üzerindeki tişörtten kurtulup yatağına attığında, elini saçlarından geçirdi. Yarına kadar zamanı olduğunu söylemişti. Olaylara nasıl bu kadar basitmiş gözüyle bakabilirdi ki ? Ah doğru, o her istediği eline verilen şımarık bir zengin çocuğuydu. Hata, Taehyung'daydı. Onu kendisiyle nasıl kıyaslayabiliyordu ki ? Eminim ki Jungkook, zorluk nedir bilmeyen bir insandı.

Üzerindekilerden kurtulduktan sonra hızla kendini soğuk suyun altına atmıştı. Sakinleşmesi gerekiyordu. Sakinleşmeli ve bir çözüm yolu bulmalıydı. Her zaman bir çözüm yolu bulunurdu, öyle değil mi ?

Sikeyim, bunun bir çözümü yok diye düşündü içinden. Elini sinirle önünde duran banyo fayanslarına vurmuştu. Taehyung ilk kez, kendini bu kadar çaresiz hissediyordu.

Üzerini giyip banyodan çıktığında, yatağında oturan Jimin'i görmeyi beklemiyordu. Jimin onun odaya döndüğünü gördüğünde bakışlarını üzerinde gezdirmişti. "Bu saate kadar nerelerdeydin ? Senin için endişelendim."

Taehyung ona zoraki bir gülümseme yollayıp, omzumdaki havluyla saçlarını kuruttu. "Şirketteydim, pratik yapıyordum."

Jimin iç çekip oturduğu yerden doğruldu ve diğerine doğru ilerledi. Taehyung'un arkasına geldiğinde ellerini omuzlarına yerleştirmiş ve kendisine dönmesini sağlamıştı. "Taehyung, bir sorun mu var ? Şirkete bizimle gidip gelmiyorsun. Kendin gibi davranmıyorsun. Bu aralar fazlasıyla dalgınsın. Eğer bir şey olduysa, bizimle konuşabilirsin. Biz, senin için buradayız."

Ah, bunu onlara nasıl anlatacaktı ki ? Anlatamazdı. Daha kendisi tüm bu yaşananlar için doğru kelimeleri bulamazken, onlara ne açıklama yapacaktı ?

"Sadece yoruldum, Jimin. Bu aralar, hiç hissetmediğim kadar yorgun hissediyorum."

Jimin arkadaşına sarılıp hafifçe mırıldandı. "Sebebini söylemeyecek misin ?"

Taehyung sessiz kaldığında, onun cevap vermek istemediğini anlamıştı. Pekala, kendisi istemediği sürece onu anlatması için zorlayamazdı. Hafifçe geri çekilip bakışlarını onun yüzünde gezdirdi. "Pekala, seni sıkıştırmayacağım. Ama ne zaman anlatmak istersen, dinlerim. Biliyorsun."

Taehyung usulca başını sallayıp, 'biliyorum' demişti.

Doğru, bir de arkadaşları vardı. Kendi için vazgeçmek istese bile, onları nasıl bırakacaktı ? Ki bırakmak istese bile, onlar izin verir miydi ? Sanmıyordu. Kesinlikle uzun bir gece olacaktı. Sanırım bu gece, uyku Taehyung'a haramdı.

Taehyung yatağına uzanıp tavanı izlerken, Jungkook ise elindeki viski dolu bardağı izliyordu. Kaygılıydı, fakat neden bu kadar kaygılandığını bilmiyordu. Acaba onun fazla mı üzerine gitmişti ?

Hayır, üzerine falan gitmemişti. Taehyung ona karşı çıkmamayı öğrenmeliydi. İstemese bile, kendisine uymasını sağlayacaktı. Ona uymalıydı, onu yanında tutmak için her şeyi yapacaktı.

Elindeki bardağı kaldırmasıyla, elinden çekilmesi bir olmuştu. "Yeter bu kadar. Fazlasıyla içtin bu gece." Lisa kaşları çatık bir şekilde, onun yüzünü inceliyordu.

"Bardağı bana geri ver, Lisa." Jungkook sinirini ondan çıkarmak istemiyordu. Bu yüzden elinden geldiğince, sakinliğini korumaya çalışıyordu. Tabii, sarhoş haliyle bunu ne kadar başarabilirse o kadar sakindi işte.

"İçmenin sana yasak olduğunu biliyorsun. Ve çoktan bu 5. oldu. Göz göre göre devam etmene izin vereceğimi sanıyorsan yanılıyorsun."

Derin bir nefes alıp söyledi. "Lisa."

Lisa onun yanındaki sandalyeyi çekip oturdu. "Jungkook. Tanrı aşkına noluyor sana ? Kendine gel artık, söylemek istemiyordum ama tam 1 haftadır ucube gibi görünüyorsun."

Jungkook duyduğu sözlerle kıkırdadı. "Ah, öyle mi ? Güzel, zaten bir ucubeden farkım yok."

Lisa endişeleniyordu. Jungkook her zaman yalnız birisi olmuştu. Yaşadığı şeyler yüzünden, hep kendini insanlardan soyutlamıştı. Bunun için özel sebepleri olsa bile, bu zamana kadar hiç böyle davrandığını görmemişti. Onu bu hale getiren şeyin ne olduğunu deli gibi merak ediyordu.

Elindeki bardağı masaya geri bıraktığında, Jungkook'un başını kendi omuzuna yasladı ve usulca sordu. "Sorun ne ? Hadi, anlat bana."

"Gitmez, değil mi ?" diye sormuştu aniden. Lisa onun kimden bahsettiğini anlamamıştı. "Kimden bahsediyorsun Kook ?"

Jungkook onun sorusunu görmezden gelip konuşmaya devam etmişti. "Ben bu zamana kadar hep yalnızdım. Ne düzgün bir ailem oldu, ne de beni gerçekten seven arkadaşlarım. Bir sen varsın. Senden başka kimsem yok. Fakat, seninde yanımda olmanın sebepleri var. Herkes seni basit bir sekreter sanarken, sadece ikimiz bundan daha fazlası olduğunu biliyoruz..."

Lisa onun saçlarını okşayıp, devam etmesi için onu cesaretlendirdi. "Ben ilk defa birinin, benim yanımda olmasını istiyorum. Onu tanımasam da, istiyorum."

Sanırım şimdi kimden bahsettiğini az çok tahmin edebiliyordu. Hafifçe gülümseyerek onu cevapladı. "Emin ol seni tanıdığında, sonsuza kadar senin yanında olmak isteyecek. Sen harika bir insansın."

"Ama bir yandan da korkuyorum, biliyor musun ?" Jungkook onun söylediklerini duymamış gibi konuşmaya devam ediyordu. "Onu görünce, o kadar heyecanlanıyorum ki korkuyorum. Neden onu görünce heyecanlanıyorum ?"

"Ondan etkilenmiş olmalısın. Peki, neden korkuyorsun ?"

Bu sırada Jungkook'un gözünden düşen bir damla yaş Lisa'nın omzuyla buluşmuştu. "Ya onun yanında kriz geçirirsem ? Beni o acınası halde görmemeli. Benim çaresiz halimi, hiç kimse görmemeli..."

Obey | Taekook Where stories live. Discover now