'DEDİKODULAR'

445 66 31
                                    

Bu bölüm Texting içeriği yok.

Elena'nın Marvolo'yla kütüphanede yaşadığı tatsız andan itibaren neredeyse bir gün geçmişti. Genç kız moralinin bozuk olduğunu hissedebiliyordu, etrafındaki insanların garip davranışları da buna bir katkı sağlamıyordu. Durup dururken fısıldaşıp kendisini izleyen gözleri fark edebiliyordu, dikkatlerini böylesine üzerine çeken şeyin ne olduğunu sormaya çekiniyordu ancak bir süre sonra durum çok can sıkıcı bir hâl almaya başladı ve Bluove dayanamadı. Tam da Ravenclawlar'la ortak İksir sınıfındayken, bir grup kız tarafından odağa alınmış ve bu yüzden de karışımına doğru düzgün dikkat edememişti. Öfkeyle yumruklarını sıktı, köpüren ve katran hâlinde katılaşmış sıvıyı bir yok etme büyüsüyle kazanından temizledi ve zil çalana kadar da boş boş oturdu.

Kız öğrencilerin arkasından ilerlerken tavan yapmış sinirlerini kontrol altında tutmak için çabaladı, yüksek bir gerilimle titreyen bedenini dizginlemek için derin bir nefes aldı. "Bakar mısınız?"

Ravenclaw'lu grup ona dönerken aralarında sözsüz bir iletişim yaşandı, sanki Elena'nın gelecek olan sorusunu hissetmiş ve buna maruz kalan kişi oldukları için kendilerini şanssız ilan etmişlerdi.

"Sorun nedir? Herkesin ilgisini çekenin ne olduğunu söyleyebilir misiniz?" Elena kibarlıkla gülümsedi, sakin yüzünün altında ifadesini o anki ruh hâline karşın başarıyla gizledi.

"Şey, Hogwarts'ta dedikodular çabuk yayılır." Diye söylendi biri. "Bilirsin."

"Peki..." dedi yavaş yavaş zihninde ürkütücü bir ihtimal beliren Elena endişeyle, "bunun benimle alâkası ne?"

"Konu sen ve Charles, çünkü." Dedi bir başkası, dayanamaz gibi açık sözlülükle. "Alınma Elena, bunu biz başlatmadık. Büyük oranla Slytherinler'den çıkmıştır. Seninle uğraşacak başka birileri olduğunu sanmıyorum, insanlarla her zaman iyi geçiniyorsun ve diğer binalardan kimse seninle ilgili laf çıkartmaz."

"Bu çok kötü," Bluove dudağını hafifçe ısırdı ve fısıltıyla, daha çok kendine hitap ederek konuştu. "Charles duymamıştır umarım."

"Kulağına gitmemesinin imkanı yok ama ona erkenden bir açıklama yaparsan arkadaşlığınız için daha iyi olabilir." Tavsiye veren kız duraksadı. "Tabii, ondan gerçekten hoşlanmıyorsun, değil mi?"

"Hayır tabii ki!" Diye sitem etti Elena. "O benim dostum, hatta neredeyse kardeşim gibi."

"İyi o zaman..." Ravenclaw'lu öğrenci inanmak ister şekilde duruyordu. "Görüşürüz, Elena. Umarım hâlledersin." Yanındakiler ona katılırcasına baş salladılar ve ardından da hep beraber uzaklaştılar.

Genç kız, üzgünlük duygusunu uzaktan uzaktan duyumsayabiliyordu. Yüzüne karşı böyle konuşsalar da o gruptaki kızların daha birkaç saat önce kendisini ayıpladığına emindi. Hatta sınıftaki bakışlarından, Elena'nın çocukluk arkadaşından hoşlandığına gerçekten inandıkları ve bu yüzden de onu eleştirdikleri belliydi.

Birkaç saniye sonra omuz silkti, insanların fikirlerinden böyle etkilenmemeliydi. Önemli olan Charles'in kafasından ne geçtiğiydi ve o büyük olasılıkla dedikoduları saçma bulmuştu.

Koridorda yürürken bir sonraki dersin Kehanet olduğunu anımsadı ve merdivenlerden çıkmaya başladı. Göz ucuyla yanından onunla beraber geçmekte olan Abraxas Malfoy ve Antonin Dolohov'a baktı, nefesini tutarken tuhaf bir şekilde Marvolo'nun aralarında olmadığını fark etti. Geriden mi geliyordu? Başını çevirme gibi bir hamleye cesaret edemedi. Hadi ama, iç sesi azarladı. O gözü pek Gryffindor ruhun nerede?

Dayanma gücünü sonuna kadar harcamıştı, merakla kafasını arkaya döndürdü ve genç Slytherin'linin gerçekten de geriden yürüdüğünü gördü. Elinde tutmakta olduğu kitabın kapağına odaklanmış bakışları daha yavaş adımlamasına sebep oluyordu. Böylesine dikkatini çeken o şeyin içinde acaba neler yazıyordu?

"Acınası ifadenle neyi kontrol ediyorsun, Bluove?" Elena neredeyse sıçradı ve Antonin'in merhametsiz bir yüzle gülümseyen suratıyla karşılaştı.

"Charles Gentle," Abraxas kelimeleri tartarcasına söyleyerek araya girdi. "Onu mu bekliyorsun yoksa?" Küçümseyen sesinde dalgalı bir tını vardı. "Her gün konuşmuyuyor musunuz? Eminim ki senden ve bu tavırlarından daralmıştır."

O ikisine yanıt vermeli miydi? Soylu safkan ailelerinin çocuklarıydı ve Hogwarts'ta kesinlikle belli bir statüleri vardı, Malfoy ve Dolohov'la arası elektrikli olan herhangi bir kişi Slytherin binası için özel olarak düşman sayılırdı.

"Vaktinizi böyle harcamak yerine daha yararlı şeyler için kullanmaya ne dersiniz?" Gryffindor'lu kız ağzında tıpkı şekerli bir tat varmışçasına konuştu. "Yanlış hatırlamıyorsam, son Kehanet notun neydi, Malfoy? Zayıf mıydı?"

Sarı saçlı oğlan, Elena'ya sanki dünyanın en cüretkâr hamlesinde bulunmuş gibi baktı ve dişlerini sıktı. "Bunun bedelini ödeyeceksin, Bluove." Dedi merdivenlerin bitimine az bir kısım kala, kıza doğru yaklaşmış ve kulağına eğilmişti.

"Sana bu konuda bol şanslar," diye cevapladı Elena öfkeyle. Antonin'in şaşkınlıkla karışık bir tiksintiyle kendine baktığını hissedebiliyordu, Malfoy'la beraber hızlı yürüyüşlerle uzaklaşırken sinirli olduğu belliydi.

Bluove ise az önce Abraxas'ın ona tehdit cümlesini savurduğu yerde çakılı kaldı, trabzanları sımsıkı tuttu.

Birkaç saniyenin ardından dibinden geçen kişi onu girdiği transtan uyandırdı ve arkasında bıraktığı rüzgarla yoluna devam etti.

Ah, diye geçirdi içinden Elena. Onu tamamen unutmuştu... Marvolo.

Çocuğun önünden ilerleyen profiliyle aynı anda zihninde ufak bir aydınlanma yaşadı; Charles hakkında Sandra ile olan diyaloğundan bir şeyler duyan tek kişi oydu.

Yani, bildiği kadarıyla.

Yani, bildiği kadarıyla

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


SILENT SCREAM ~TOMENA TEXTING~Where stories live. Discover now