KIVILCIM

994 110 102
                                    

Lan JingYi hızla el sallamaya başladığında geldi aklım başıma. Neler oluyordu bana böyle?

Jin Ling, çekimlerin bitti değil mi? Sesin sahibine doğru baktım. Evet dayıcım, yeni bitti. Gülümsedi ve üstüme baktı. Bunları çok sevdin sanırım. Kafamı kaşıdım sadece ve salak salak sırıttım. Üstünü değiş de Wei Ying'in yanına gidelim. İçimi kaplayan gereksiz heyecan ve çoşkuyla gittim karavana.

Setin biraz daha dışında duran ve kıyafetlerimin bulunduğu koca aracın çevresinde kimse yoktu şansıma. Kimse gelmeden üstümdeki her şeyi çıkartmıştım, donum hariç tabi.

Altıma pantolonumu giydiğim sırada içeriye birinin girdiğini duydum. Arkamı döndüğümde göz göze geldim onunla, nadirliğini sergilercesine parlıyordu gözleri.

Çok üzgünüm, burda olduğunu fark etmedim! Arkasını döndü hızla. Yüzümün yandığını hissettiğim anda dışarı attı kendini Lan ShiZu.
Yanaklarıma küçük tokatlar atmaya başladım bir anda İkiniz de erkeksiniz, ne bu kız tavırlar!? dedim kendime.

Üstümü değiştirip çıktım anılarımı karavanda bırakarak. Kapının dibinde bir ayağını kaldırarak arabaya yaslanmış, gözlerini sonsuzluğa dikerken gördüm onu. Beni gördüğü an eğildi Gerçekten bilmiyorum! Özür dilerim!! Mahçup bir şekilde elimi hayır anlamında sallamaya başladım İkimiz de erkeğiz bu kadar dert etme. Saf duman rengindeki gözlerini diktiği zaman salak salak sırıttım. O ise tepki bile vermeden bir süre baktı bana. Açıkçası bende kalmıştım öyle, gözleri insanda zaman kavramını yok ediyor, baktıkça doyamıyordu. Sanki daha fazla bakması gerekiyormuş hissi kaplıyordu bedenini.

Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordum, tek bildiğim geçen zamanın dayımı endişelendirecek derecede geçmiş olmasıydı.

Jin Ling! Hızla gözlerimi kırpıştırdım Gitmeliyim. Dayımın bana gel işaretine itat ederken sesini duydum Belki tekrar görüşürüz. Her bir kelimesi yüzümdeki gülümsemeyi arttırıyordu. Hafifçe ona doğru döndüm. Eğer seçilirsem daha sık görüşeceğimizden emin olabilirsin.
Başımı öne eğdiğimde yüzümde aptal bir sırıtma vardı.

Bir elim cebimde diğer elimde telefonumda takip ettim dayımı arabaya kadar. Sen arkaya bin, bir arkadaşım gelecek de. Pek düşünmeden arka koltuğa geçtim. Gözlerimi telefondan bir saniye olsun ayıramıyordum. O çocuğu tüm sosyal medyada arıyordum resmen.

Araba çalışıp yola koyulduğunda birinin bana 'nasılsın' dediğini duydum. Normalmiş gibi 'iyiyim' dedikten sonra dank etti. Bu dayımın sesine hiç benzemiyordu. Ön koltuğa kaydı gözlerim Wei Dayı! Sebebsiz heyecanımla koltuğumun ucuna oturdum, onunla iletişimim kolay olsun diye.

Havadan sudan sohbet ettik ilk başta, konu ilerkedikçe bana hayatımda birinin olup olmadığını sormaya başladı.

Hayatımda kimse yok benim. Bunu söylerken biraz kızgın bir şekilde kollarımı bağladım ve yumuşak koltuğa gömdüm kendimi. Sevgilin yoksa sevdiğin vardır, genç adamsın sonuçta. Göz ucuyla baktım, Jiang dayım koluyla dürtmüştü onu. Hayır yok. Ciddi bir ses tonuyla çıkmıştı kelimeler. O zaman sana birilerini ayarlamamı dert etmezsin. Göz devirdim ve cevap vermekten kaçındım.

Dalga konusu olduğunun farkındaydım fakat "Sevgilin yoksa sevdiğin vardır..." cümlesini düşündükçe daha önce hiç hissetmediğim tuhaf bir his kaplıyordu karnımı. Sanki tüm kanatlı yaratıklar midemde cirit atıyor gibiydi. Yoksa bu herkesin dediği aşk heyecanı mıydı?

İki yana salladım başımı Saçmalama Jin Ling, kime aşık olabilirsin ki? İçimden geçirdiğim sorunun cevabını buldum saliseler içinde.

Beynimde tüm zerafeti, tatlı sesi ve kusursuz gözleriyle bana bakarak gülümserken hayal ettim onu.  Merhaba ben Lan ShiZu... Elimle yüzümü kapatırken kafamı bacaklarıma gömdüm. Bu da ne böyle!? Resmen yanaklarımın alevler içinde kaldığımı hissediyorum. Tam bir kız gibiyim. Üstelik o bir erkek! Ah tanrım kurtar beni... Kendimle konuşurken Gusu şirketine gelmiştik bile.

Daima içini ve çalışanlarını merak ettiğim bir yerdi burası fakat öyle bir yer etmişti ki beynime ondan başka hiçbir şeyi düşünemiyordum.

O kadar dalmıştım ki düşüncelere, dayılarımın başkasıyla konuşmak için durduğunu fark etmemiş üstüne üstlük birine çarparak durabilmiştim. Ç-çok özür dilerim!

Salkım gibi omuzlarına dökülen obsidyen karası saçlarını amber taşının güzelliğini çalan gözleri tamamlıyordu, içindeki duygular anlaşılabilecek kadar şefaf; üzerinde giydiği siyah takım elbiseyle mankenler kendilerinden şüphe ederdi. Karşımda tanrının kusursuz bir kulu duruyordu.

 Karşımda tanrının kusursuz bir kulu duruyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(En iyi bulabildiğim foto)

Gülümsedi. Önemli değil fakat bundan sonra daha dikkatli ol. Görünüşü kadar kişiliğide kusursuzdu sanırım.

Jiang Dayımın adımı söyleyerek sırtıma dokunduğunu duydum Tanıştınız sanırım. Tek kelime etmeden başımı iki yana salladım, tablo olarak gördüğüm adam ise Hayır tanışmadık, bir tanıdığın mı yoksa? diye sordu. Kendisi benim hem yeğenim hem de şirketimin modeli. Çekimlerden geliyoruz zaten.

Gülüşerek konuşmaya devam ederken bende sosyal medyada aradığımı bulmuştum.

Mo Dao Zu Shi - Modern LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin