Merhaba, multimedyada Feride'nin bugünkü kıyafeti var.
Kapağımızı yeniledik. Bu güzel kapağı yapan critisusmare'ye teşekkür ederim. Harikasın, bebek ♡
Keyifli okumalar dilerim :)
Tolga beni annemlerin yanına götürdü. O, arabayı park ederken ben annemlerin yanına geçmiştim. Tolga da yanımıza geldiğinde masadaki muhabbete katılmıştı. Konuşulan şeylerden sonra konu, ablamın sözüne gelmişti. Söze iki gün kaldığı için, annem yengemlere söze katılmalarını, hatta bir daha eve gidip gelmek yerine bizde kalmalarını söylemişti. Ufak bir fikir alışverişinden sonra, kalmayı ailecek onaylamışlardı.
Saate baktığımda yorgunluğumu fark ettim. Eve gidip yatmak istiyordum ama bunun için anneme gizli gizli kaş göz yapmalıydım. Fakat annem beni saatime bakarken yakalamıştı. Saatin geç olduğunu ve yarın benim erken kalkmam gerektiğini söyleyerek ayaklanmamızı sağladı. Canım annem.
Eve dönerken Tolga ve ben aynı arabayla, yalnız dönüyorduk.
“Ee, kuzen, yarın ben de gelebilir miyim seninle?” Oturduğum araba koltuğunda hafifçe Tolga’ya döndüm.
“İstiyorsan tabii ki gelebilirsin. Fakat ben çok yoğun oluyorum. Seninle ilgilenemezsem kusuruma bakmazsın diye umut ediyorum.”
“Yok, canım. Öyle bir beklentim yok. Oturup izleyeceğim konferansı. Hem evde canım sıkılır tek başıma. Seni de özledim biliyorsun. Öğlen yemeği yeriz.” Dudağımı ısırdım. İnsanlar bilerek mi yapıyordu?
“Yarın bir grup misafirle öğlen yemeği ayarlandı. Üzgünüm, Tolga ama şu an iptal edebileceğim bir şey değil maalesef.”
“Ben de katılabilir miyim?” Ne diyeceğimi düşündüm. Gelmesi abes olur muydu acaba, yoksa gelmesinde bir sakınca olmaz mıydı? Hem nasıl gelme diyebilirdim ki?
“Tolgacığım, gelmeni elbette ki isterim. Fakat bu uygun olur mu, bilemiyorum. Benim için de oldukça kasıntı bir ortam olacak. İş dünyasındaki insanlarla olacağım ve böyle şeyleri pek deneyimlemedim, biliyorsun. Yemekte de seninle ilgilenemeyeceğimi üzülerek söylüyorum.” Dudaklarımı sarkıttım. Çocuk aylar sonra gelmişti ve ben ona vakit ayıramıyordum. Gelmek istediğini söyledikçe de mecburen geri çeviriyordum.
“Tamam, Feride. Sorun değil. Ben yabancı değilim nasılsa.”
“Hay Allah! Keşke geleceğini önceden bilseydim. Ona göre bir düzenleme yapardım. Böyle olmadı şimdi.”
“Kuzen, sıkıntı yok. Gerçekten. Çıkınca birlikteyiz nasılsa.” Gülümsedim.
“Evet! Çıkınca otururuz seninle. E zaten bizde kalıyorsun. Birlikteyiz yani.” O da gülümseyerek karşılık verdi.
“Sen kendi konuşmanın olduğu zamanı söyle, ben o zaman gelirim.”
“Tamam, sana haber veririm.”
Eve geldiğimizde duşa girdim. Sıcak su bana böyle günlerde çok iyi geliyordu. Rahatlatıp uykuya hazırlıyordu. Mutfağa su içmeye gittiğimde hanım takımının meyve tabağı hazırladığını gördüm. Mutfak masasının kenarına da Tolga oturmuş , melül melül etrafına bakıyordu.
“Hayırdır?” Kıvırcık saçlarına elimi daldırdım. Hala üstündeki kot pantolonu ve kazağıyla duruyordu. Kendi pijamalarıma baktım ve Tolga’nın görüntüsüne katlanamadım. “Oğlum, değiştirsene üstünü. Saat kaç olmuş hala pantolonlasın. Nasıl rahat ediyorsun, anlamıyorum ki.” Kafasını kaldırıp bezgin bir ifadeyle bana baktı.

YOU ARE READING
Kader Oyunu
RomanceEndüstri mühendisliği 2.sınıf öğrencisi olan Feride Aytuğ, kendi halinde ve sevdikleriyle çevrili olan küçük dünyasında, okulu ve yaptığı ufak tefek işler arasında gidip gelerek yaşamaktadır. Bir gün yolu, öğrencisi olduğu üniversitenin büyük bağışç...