4.0

7.2K 527 236
                                    

--
Cuma - 19.45

Selim

Ya hayat biraz fazla garipti ya da ben fazla gariptim bilemiyorum. Birkaç gündür uçlarda olan moralim bu sabah uyandığım andan bu yana içime dolan kasvetle dibe çökmüştü.

Her ne kadar bizim çocuklara söylediğimde sınav stresindendir deseler de nedense öyle olduğunu düşünmüyordum. Hani böyle hava bunaltıcı bir hâle gelir, ne sıcaktır ne soğuk, kasvetlidir. Yağmur yağacak diye düşünürsün ama o yağmur günlerce yağmayıp havanın kasvetini korur. İşte tam böyleydim, çaresizce yağacak yağmurumu bekliyordum.

Ve bu bilinmezlikle dolu olan bekleyiş beni ürkütüyordu. Annem mutfakta akşam yemeği için masayı kurarken ben de Selin'le oynamayı seçmiş, biraz olsun kasvetimden kurtulmayı ummuştum.

"Abiiiiii!" Selin'in sitemli sesiyle elimdeki bebeği bırakarak ona döndüm. "Ama örcektin!"

Yere bıraktığım bebeği elime tekrar tutuşturduğunda dakikalardır bebeğin saçını taradığımı fark etmiştim. Anlaşılan örmediğim için sitem ediyordu bana minik cadı. Düşünceleri kafamda şimdilik bir başka köşeye hapsedip tüm dikkatimi Selin'e çevirdim.

"Tamam, senin saçını da öreyim mi?" Bebeğin saçını hızlı hızlı örüp diğerlerinin yanına koyduğumda tekrar ona döndüm. Teklifimle gözleri ışıldamış koşarak tokalarını koyduğumuz çekmeceye gitmişti.

"Hmm..." Tokaları arasında seçim yaparken takındığı tavrı izlerken gülümsememe engel olamamış, onu belinden tutup yere yatırmıştım. Gıdıklanan o olmasına rağmen kahkahalarını duydukça ben daha çok keyifleniyordum.

Kahkahalarımızı çalan kapı zili kestiğinde annemin sesini duydum. "Selim kapıya bak!"

"Haydi sen tokanı seç, ben geliyorum şimdi."

O tekrar çekmeceye ilerlerken ben de odadan çıkıp kapıya yöneldim. Otomatiğe basıp kapıyı açtım.

Çok geçmeden asansörden inene babamla "Hoş geldin." deyip içeri çekildiğimde babam banyoya giderken ben Selin'in yanına geçtim. Sonunda çilekli tokalarında karar kılmış olacak ki elinde onlarla oturmuş bana bakıyordu.

Hemen yanına gidip güzelce tarayıp ördüğüm saçlarının arasına kocaman bir öpücük bıraktım.

"Selim oğlum haydi kardeşini de al gel. Yeter bu kadar oyun."

"Geliyoruz." Selin'i kucağıma aldığımda hemen bacaklarını belime sarmış yüzünü boynuma gömmüştü.

"Kaç kere dedim sana Selin'i kucağına alma diye. Sonra alışıyor, beş adım atsa yoruldum deyip kucak istiyor. Dört yaşına geldi, bebek değil artık." Annem mutfakla masa arasında gidip gelip son eksiklikleri de yerleştirirken söylenmeye devam ediyordu.

Ona bir şey demeden Selin'i yanıma yerleştirip ben de oturdum. Babamın da gelmesiyle yemeğe başladığımız da Selin tişörtümü çekiştirmeye başlamıştı.

"Ne oldu bebeğim?"

"Havuç var." dedi dudaklarını büzüp çorbayı gösterirken.

"Anneciğim havuç senin için gerekli bir sebze." dedi annem sanki karşısında onu anlayacak kocaman biri varmış gibi. Selin'in dudakları daha çok büzülürken bakışlarını bana sabitlemişti.

"Bebeğim eğer havuçlarını yersen, bu gece sana Tavşan PafPaf'ı okurum. Ne dersin?" dedim çorbadan bir kaşık alıp dudaklarına yerleştirirken.

"İki tane." dedi, minik parmaklarıyla ikiyi gösterirken.

"Tamam iki tane. Haydi şimdi iç bakalım." Kafasını sallayıp masaya biraz daha yaklaştığında ben de önüme dönmüştüm.

"Selim..." Babamın sesiyle kaşığımı bırakıp ona çevirdim bakışlarımı. "Bu aralar biraz fazla gezdiğini duydum. Çalışma takvimini aksatmıyorsundur umarım."

Soğuk ve sorgulayıcı ses tonu karşısında kaşlarım istemsizce çatılırken "Hayır. Boş vakitlerimde arkadaşlarımla ya da Selin'le kısa vakitler geçiriyorum sadece." deyip yemeğime döndüm.

"Sanki şu sıralar Hakanlarda da fazla yatıya kalıyorsun. Dün gece de oradaymışsın hatta."

"Bu çocukluğumuzdan beri yaptığımız bir şey zaten. Bazen o geliyor bazen ben gidiyorum. Şu sıralarsa evdeki sorunlardan ötürü onu çağıramadığımdan ben onlara gidiyorum genelde."

"Evde bir sorun olduğu falan yok!" Sert çıkan sesiyle Selin'in olduğu yerde rahatsızca kıpırdandığını görünce uzatmamak için bir şey demedim. O da fark etmiş olacak ki tekrar lafa girdi. "Her neyse bu artan gezmelerinin hayatında biri olmasıyla alakası var mı peki?"

Kaşık elimde donarken sertçe yutkundum. Sabahtan beri içime yerleşen kasvet duygusu aniden tüm vücudumu ele geçirdiğinde gözlerim önümdeki tabakta amaçsızca dolaşıyordu. Benden cevap gelmeyince devam etti. "Özgür'ün kız arkadaşı varmış geçenlerde Hakan bahsetmişti. Senin var mı?"

Derin bir nefes alıp elimden geldiğince düz tutmaya çalıştığım bakışlarımı babama çevirdim. İkna edici olmasını umduğum bir ses tonuyla "Yok, son senemde kafamı bu tarz şeylerin meşgul etmesini istemiyorum." dedim.

"Bu zamana kadar ağzından hiç bu tarz bir şey duymadık açıkçası gerçekten son senenle alakalı olduğuna pek inanamıyorum." Sert ses tonuna karışan alay tınısıyla sandalyemde geriye yaslandım.

Rahat tavrımı bozmamam gerekiyordu, hele de bu kadar şüpheci bir edayla beni süzerken. "Sana yalan borcum yok baba. Daha önce flörtlerim oldu ama hiçbiri size bahsetmemi gerektirecek kadar ciddi değildi."

"Öyle diyorsan." dedi en sonunda bakışlarını benden çekip yemeğine devam ederken.

Zar zor bitirdiğim tabakla Selin'e döndüm. "Abiciğim haydi gel sana hikayeni okuyayım."

"Ama daha erken."

"Olsun ben şimdi okuyayım, ders çalışmam lazım." Üzgünce kafasını sallayıp peşim sıra kalktı masadan. "Size afiyet olsun."

••

Selin'e hikayesini okuyup alnına öpücük kondurduktan sonra günün yorgunluğundan duş almadan kurtulamayacağımı anladığım için kısa bir duş aldım. Ferahlamış bir hâlde odama döndüğümde içimdeki rahatsız edici histen birazcık kurtulduğumu hissetmiştim.

Ders çalışacağımdan telefonumu isteyince video limiti vererek Selin'e bırakmıştım. O yüzden o telefonumu getirene kadar idare etsin diye bilgisayarımdan çalma listemi açıp sesini kıstım.

Dolabımdan aldığım kıyafetleri yatağıma bırakmamla odamın kapısının sertçe açılması eş zamanlı olmuştu. Şaşkın bakışlarım kapıya çevrildiğinde babamın öfkeden kıpkırmızı olmuş yüzüyle karşılaşıp korkuyla yutkunmuştum.

"Bunlar ne demek oluyor?!" Sesi tüm odayı titretecek kadar yüksek çıktığında kalp atışlarım hızlanmış, avuçlarım terlemeye başlamıştı.

"Baba-" Sözüm karnımda hissettiğim ani bir acıyla kesildiğinde yerden gelen sesle bakışlarımı oraya çevirdim. Telefonum ayaklarımın dibinde dururken az önceki karnımda hissettiğim acının kaynağını da çözmüştüm.

İşte tüm gün beklediğim o yağmur yağmıştı...

--
Hikaye bu bölümle birlikte farklı bir döneme girecek, umarım bu dönemi de beğenerek okursunuz.

mathilda.🌻

friendzone |tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin