Kai

168 18 35
                                    

                              ✿*゚‘゚・✿.。..

Ne hissettiğinizi çözemediğiniz bir an oldu mu hiç? Duygularınızı okuyamadığınız bir an.. Prens Do tam da bu aralıktaydı işte. Babasının ölümünden sonra tüm yaşantısı değişmişti. İyi anlamda veyahut kötü anlamda, bilinmez. Tek bildiği değişmiş olmasıydı. Yüreğinde bir rüzgar, kalbinde bir fırtına.

Sebebini öğrenmekten korkuyordu. Düşündükçe yeşeren çiçeklerinin bir anda solmasından. Belki de eskileri yaşamaktan. En önemlisi ihanet etmekten. Kalbine, kendine en çok da o'na.

Saray binasının dışındaki küçük ahşap kulübenin alçak kapısından dikkatlice girdiler içeriye. Prens'in bakışları etrafta gezindi. Duvardaki gaz lambası loş bir hava katıyordu ortama. Odanın tam ortasında geniş bir yatak, her bir köşeye konulan minderler ve birkaç küçük eşya daha. Dağınık değildi, aksine her şey düzenliydi. Fark etmeden dikkatlice süzmüştü tüm odayı.

"Burada mı kalıyorsun?"

Muhafız onu başıyla onayladı. Aralarında başka diyalog geçmedi uzun bir süre. Sessizlik hakimdi. Nefret ederdi bundan oysa. Yalnızlık aklına gelirdi her ses kesildiğinde. Lakin o yalnız değildi. Biri girmişti hayatına çoktan. Hiç beklemediği bir anda, ansızın.

"Bir hafta boyunca burada gizleneceksiniz. Do Insung'un şüphesi olmamalı. Şuanda sizi öldürdüğünü sanıyor ve içi rahat. Bir süre daha böyle devam etmemiz gerekiyor. Taç töreni yapılacağı gün geldiğinde ortaya çıkacak ve hesap sorabileceksiniz. Soylu birine suikast girişiminde bulunulmasının cezası ağırdır. Tabii bunda en son sizin kararınız önemli Prens'im."

Kyungsoo hafifçe gülümsedi. Küçük pencere aralığına doğru adımladı. Yüzü yıldızların ışığını yansıtırken arkası Jongin'e dönüktü. Yine gökyüzü, yine bir tebessüm. Bedenen özgür değildi, ruhen de. Sahi bir prensin kaderinde yazılı mıydı özgürlük? Belki.

Anlatacak dertlerini ne zaman dökecekti muhafıza? İzin verse ya, şuracıkta paylaşsa yüreğindeki yangını, serbest bıraksa yıllardır akmamaya yemin etmiş gözyaşlarını. Yaslanacağı omuz olup onunla alev almayı göze alabilir miydi muhafız?

"Benim yerimde olmak ister miydin?"

Kim isterdi ki? Masallardaki gibi bir yaşantısı yoktu. Aşık olduğu bir prensesle sonsuza kadar mutlu mesut süreceği bir hayatı da. Dost düşmanı dahi ayırt edemezken ülkeyi mutluluğa eriştirmek için yetersizdi. Bir Prens için fazla korkaktı ve bu günden güne tüketiyordu onu. Oysa o da isterdi babasının gurur kaynağı olmak, halkı tarafından takdir edilmek...

"İstemezdim." içinden geçtiği gibi söyledi Jongin. İnanmazdı o, halk tarafından uydurulan küçük kurgulara. Tek bir masal dışında. Prens Kyungsoo'nun masalı. Ve inanıyordu ki Kyungsoo kendi masalını yazacaktı.

Kim bilebilirdi ki onun da bu masalda baş karakter olacağını?

Prens Do duyduğu cevapla bakışlarını yere indirdi. Onu anladığına inanıyordu. Belki de seneler sonra ilk defa biri ona içten cevap veriyordu.

"İstemezdim. Çünkü hiçbir zaman sizin kadar güçlü davranamazdım. Yaşadıklarınız,  sıradan birine göre çok ağır şeyler. Kaldıramazdım." aralarındaki mesafeyi birkaç adımla en aza indirdi. "Lakin sizinle gurur duyuyorum Majesteleri. Geçmiş veyahut gelecek, benim gibi halkınız da takdir edecek sizi. Kendinize güveniniz tam olsun. Çünkü ben size tüm kalbimle güveniyorum."

Çünkü ben size tüm kalbimle güveniyorum.

Nasıl yapıyorsun bunu? Beni tanımıyorsun bile. Geçmişimden nasıl bu kadar emin konuşuyorsun Jongin? Bilmiyorum. Lakin en yakın zamanda öğreneceğim. Sadece doğru anı bekliyorum. Sonra kaçamayacaksın benden. Şimdi yaptığın gibi.

Mask (Kaisoo)Where stories live. Discover now