W I N T E R ✿

1.7K 233 229
                                    

07.05.2016
Yanağımdan süzülen yaşlar birer birer tişörtüme damlarken, Lalisa'nın bana karşı yaptığı hiçbir uyarıyı dikkate alamıyordum. Ben bitmiştim.

Bir hayalet olarak anılan Roseanne Park, şimdi bir sürtük muamelesi görüyordu.

"Acımıyor mu?" Jimin elinde ki pamuğu dudağımdan ayırdığında Lalisa onu geri ittirmişti.

"Sen siktirip gitsene," yabancı olduğum bir ses tonuyla bağırdığında irkilmiştim. "Hiç biriniz onun yanında olmayı haketmiyorsunuz. Fazla kirlisiniz."

Aklıma gelen anılar tekrar gözlerimi doldurduğunda boğazımda ki yumruya inat yutkunmuştum.

Jimin, elinde ki pamuğu hemen yanımda duran çöp poşetine attığında bir şey demeden arkasını dönmüş ve revirden çıkmıştı. Yalnız kalmamızdan faydalanan Lalisa, kollarını belime doladığında uzun zamandır sıktığım avuçlarımı serbest bırakmıştım.

"Roseanne, her şey için özür dilerim." burnunu içine çekip kollarını sıkılaştırdığında onu daha fazla üzmemek adına onca acımın arasında gülümsedim.

"Senin bir suçun yok Lili," dedim parmaklarımı saçlarına çıkarırken. "Ben biraz çabuk avlandım."

Daha fazla ağlamamak adına gözlerimi tavana çıkardığımda, ilk seferimin herkes tarafından izlenmiş olması gerçeği her dakika kalbimi daha çok kırıyordu.

"Seni koruyacağım demiştim," benden ayrılıp ayağa kalktığında sehpadan yeni bir pamuk almıştı. "Bırak seni korumayı, kendimi bile koruyamadım."

Cevap vermemiştim. Ne diyebilirdim ki zaten? Paramparçaydım. Ama bunu gözler önüne serip drama yapmayacaktım.

Bütün bu acımasız oyunlara karşı dik durmalıydım, tabii becerebilirsem gerçekleşecekti bu. Ancak başımda Jennie Kim gibi bir bela varken de imkansız ötesiydi.

Lalisa, bir şey söyleyecekmiş gibi dudaklarını araladığında çok geçmeden benden uzaklaşmış ve eski haline geri dönmüştü.

"Psikoloji dersine girme, eve gitmemiz lazım." zarif parmakları bileğimi kavrarken sinirleneceğini bilsem de kafamı olumsuz anlamda sallamıştım.

Kaçamazdım. Kaçmak istesem nereye kadar kaçabilirdim ki zaten?

"Yarın okula gelmeyeceğim," dedim ıslak yanaklarımı elimin tersiyle silerken. "Bugün derse girmem gerekiyor."

"Benim iyi kalpli Rosie'm," yaşlı gözleriyle üzerime atladığında içten bir gülümsemeyle yanağını öptüm. "Onlar pişman olacaklar, bu yaptıkları küçük bir şey değil."

Lalisa ile olan küçük sevgi paslaşmamızın ardından onu revirde bırakmış, kimseyi umursamamaya çalışarak merdivenlere yönelmiştim.

Tam sınıfın önüne gelip kapının kulpunu çevirdiğimde, ruhumu delip geçen buzlu su başımdan aşağıya dökülmüştü. Sınıftan yükselen acımasız kahkahalar birer ok olup göğsüme saplanırken yumruk yaptığım ellerimle Jungkook'a dönmüştüm.

Yüzünde ki minik gülümseme ile Jennie'ye bakıyor ve bu yaptığının ne kadar akıllıca olduğunu dile getiriyordu. O bir şeytandan daha beterdi.

"Kim yaptı bunu?" profesör Choi yanıma adımlayıp kolumdan tuttuğunda beni sınıfın ortasına çekmişti. En çok korktuğum şeyde buydu. Onların karşısında aciz ve savunmasız bir duruma düşmek.

"Roseanne arkadaşımız çok kötü kokuyordu, bir duş aldıralım dedik hocam. Kötü mü etmişiz?" Jennie pişkin gülümsemesi ile konuştuğunda Jungkook'un yüzünde ki gülümseme büyümüştü.

𝙬𝙞𝙣𝙩𝙚𝙧 ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin