36.BÖLÜM:"İLK GALİBİYET"

5.3K 593 170
                                    


Önemli: Okuyucu sayımız fazla olmasına rağmen oy veren ve yorum yapan insan sayısı az. Eğer bu böyle devam ederse Oy sınırı koymak zorunda kalacağım... Yani belirlediğim kadar oy gelmezse bölüm atmamayı düşünüyorum. Hayalet okuyucularımız çok fazla ve ben artık onları da görmek istiyorum.  

Şimdiye kadar kimseyi bu şekilde şartlamak istemediğim ve her bölümü merakla bekleyen bir çok arkadaşıma kıyamadığım için yapmamıştım. Ama böyle devam ederse yapmak zorunda kalacağım. 

Keyifli okumalar. 


Kalbimin içinde hakim olan ince tını kulaklarıma ulaşıyordu. Sessizlikle boyanmış odanın içinde saliseler saniyeleri, saniyeler ise dakikaları kovalamakla meşguldü.

Nesrin için kalbimde büyüttüğüm kocaman düş bahçesi darmaduman olmuştu. İçime akıttığım göz yaşlarımla büyüttüğüm rengarenk güller yerinden sökülüp atılmış. Kokusuyla insanları mest eden akşam sefaları kuruyup yok olmuştular dallarında.

Çarpan kapının kulağımda bıraktığı çınlama kalbimdeki o bahçeye depremi getirmişti. Minicik sevgimle büyüttüğüm umut çiçeklerim köklerinden sökülmüş ve cesetleri her yere serilmişti...

Nesrin çıktıktan sonra odanın içinde kimse nefesini bile salamamıştı. Gözlerin üzerimde olduğunu bakmasamda hissediyordum. Merak ve belki endişe ile izliyorlardı vermek üzere olduğum tepkiyi. Kapanan kapı Nesrinle aramızda bir duvar olmuştu. O duvarda kullandığı her tuğla ise bana hissettirdiği hayal kırıklarıydı.

Yavaşça gülümsedim. Dudaklarımda yerini almış gülümsemenin kolları kırıktı, boynu büküktü, sanki yetim bir çocuktu yüzümdeki gülümseme.

Kapıda olan gözlerimi yavaşça çekip odanın içinde heykel gibi duran arkadaşlarıma çevirdim. Gözleri önce gözlerime çalındı hemen sonra ise dudaklarıma yol aldı. Endişelerinin nedeni neydi?

Ben miydim?

Bilmiyorum...

"Hadi artık." Diyerek kapıya doğru birkaç adım attım. Yürüdüğüm yol ayaklarımın altından çekilirken yapacaklarım için ne kadar cesur olsamda geleceğin bilinmezliği her şeyi daha zor kılıyordu benim için.

İleri doğru attığım bir diğer adımdan hemen sonra iri el parmaklarıma dolandı ve Araf'ın ellerinden üzerime şefkat aktı. Dönüp ona baktığımda gözlerinde saklı onlarca kelime vardı. Kömür kadar kara gözlerinden önüme dökülen onlarca kelime.

Ben baktım, o baktı biz sadece birbirimizi gördük. Her şey, herkes bulanıklaştı. Yanımızdan geçip kapıya ilerleyen arkadaşlarımın üzerime düşen gölgeleri sayesinde zar zor anladım bizi odada yalnız bıraktıklarını.

Gönlünden üzerime serpilen huzura sığınmak ister gibi sıkıca sarıldım. Elimde olmadan kollarının arasında kendime yer açtığımda yaptığım şeyin ancak farkına varmıştım. Araf kısa bir an afalladı hemen sonra ise sırtıma dokunmadan asılı kalan ellerini yavaşça belime indirdi ve kafasını benim kafama yaslayıp derin bir nefes çekti içine.

"Yanındayım." Diye fısıldadığında benim boğazıma bir düğüm misali takılı kaldı burukluğum. "Kimse olmasa bile ben senin yanındayım." Dedi.

Ellerim belinin çevresinde bol bir şekilde dururken onun kelimeleri ile ateş aldı parmaklarım. Ondan sanki beni kopartacaklarmış gibi sıkıca geçirdim parmaklarımı ince beline ve ellerimi arkasında birleştirdim.

Geniş göğüsüne kafamı daha bir yaklaştım ve içime huzurun kokusunu çektim. Buna verecek bir cevap bulamadım...

İçimden bir ses bunu aciz bir şekilde dilerken çirkef yanım bu sözün havada asılı kalacağını fısıldıyordu.

SAFİRDove le storie prendono vita. Scoprilo ora