27 September (Sun) / 07.44 PM

1.1K 229 427
                                    

Ufak restorandan içeriye girerlerken Harry somurtuyordu, Louis ise suçlu bir kedi yavrusu gibi onun peşinden gidiyordu. Önceki gün yaptığı korkutucu evlilik teklifi biraz sınırı aşmıştı galiba, zira Harry gece onu yatak odasına almamıştı. Louis de onu özür dileme yemeğine çıkarmaya karar vermişti.

Altı numaralı masaya oturdukları anda Louis Harry'nin ellerini tuttu, "Böyle yapma ama ya," dedi. "Ne yapayım, evlenmek istiyorum seninle. Aklıma hangi teklif gelse o teklifi ediyorum işte."

"Louis, bana zaman vermen için yalvardım." diye karşılık verdi Harry. Etrafında hep başarısız evlilikler görmüş, aile içinde yüzlerce kavgaya şahit olmuştu. Tam annesinin ve babasının boşanma sürecinde, üstelik bir de ablasının velayet davasının görüldüğü dönemde evlilik hakkında tek bir kelime duymak istemiyordu.

"Tamam, haklısın, özür dilerim. Artık barışalım mı, ayrı uyumak istemiyorum."

"Zaten küsmemiştik, Lou. Ben de ayrı uyumak istemiyorum."

Louis onun el bileklerine birer öpücük bıraktı, ardından tek elini havaya kaldırıp garsonu çağırdı. "O zaman yemekten sonra eve gidip dünkü ayrılığımızı telafi edelim mi?"

"Buna hayır demem."

Harry göz kırpınca Louis güldü. önünde duran menüyü açtı, "Ne yiyelim?" diye sordu.

"Fark etmez, ne istersen seç."

"Tamam o zaman, ikimiz de sebze çorbası ve patlıcanlı ızgara tavuk alalım." dedi Louis menüyü yeni gelen garsona uzatırken. "Bir de şampanya."

"Hemen geliyor. Başka bir arzunuz?"

"Yok, teşekkürler."

Adam başıyla onlara selam verip uzaklaşırken Harry arkasına yaslandı. "Çok tatlı bir yermiş, umarım yemekleri de güzeldir. Eğer öyleyse daha sık geliriz, evimize daha yakın."

"Bence güzeldir, baksana masalar dolu." dedi Louis. "Şu sınavlar bir bitse, bir sürü yer gezeriz seninle. Hatta kabul edersen minik bir tatile bile çıkabiliriz?"

"Nereye mesela?"

"Bilmem ki, Edinburgh'a ne dersin? Sadece hafta sonu için gideriz, ufak bir pansiyonda kalırız."

"Harika olur!" dedi Harry neşeyle. "Sınavlardan hemen sonra gider miyiz?"

"Gideriz bebeğim. Evlilik teklifimi kabul etsen ne güzel olurdu, balayı yapardık..."

"Lou!"

Uyarıcı ses tonunu duyunca Louis ellerini havaya kaldırdı. "Tamam, evlilikle ilgili bir şey demiyorum."

"Anlayışın için teşekkür ederim diyeceğim ama, ne zaman bunu demeye kalksam yine konuyu evliliğe getiriyorsun!"

Louis sadece ofladı, kollarını göğsünün altında birleştirerek küskün bir ifadeye büründü. "Kabul etsen ölürsün sanki! Zaten evli gibi yaşıyoruz." diye söylendi. "Tamam, şimdi hemen itiraz etme, kapattım evlilik konusunu."

Harry ona cevap vermedi. Neyse ki tam o esnada garson yemekleri getirdi, tepsiden çıkardıklarını birer birer onların önüne yerleştirdi.

"Şampanya?" diye sordu Louis adama. Garson gözlerini ona çevirdi, "Şampanyayı getirmiş olmaları lazımdı..." dedi.

"Getirmediler!"

Harry tam Louis'ye neden şampanya konusunda bu kadar telaşlandığını soracaktı ki, yan masadaki uzun boylu adam hışımla yerinden kalkıp karşısındakine "Bunu nasıl yaparsın!" diye bağırdı. "Ben senin en yakın arkadaşının sevgilisiyim!"

Herkes merakla oraya döndü, Louis ise eliyle alnına vurdu. Şampanyadan çıkan yüzükle evlilik teklifi etmek tam bir klasikti ve internette yazana bakılırsa bu teklifi reddeden olmuyordu. O da bunu denemek istemişti işte, ama şampanya yanlışlıkla başka masaya gitmişti.

Kısa boylu adam "Neyden bahsediyorsun?" diye sorduğunda ayaktaki adam yüzüğü sertçe masaya koydu. "Arkadaşının sevgilisine evlilik teklifi etmek de ne oluyor, Josh? Yani bana ilgin olduğu belliydi zaten ama bu kadar yüzsüzleşeceğini hiç düşünmemiştim!"

"Sana mı ilgim varmış?" diye bağırdı adının Josh olduğu öğrenilen adam. "Yüzüğü ben koymadım, ben eşcinsel bile değilim, seninle ne işim olur! Ama görüyorum ki senin bende gözün varmış!"

İki adam birbirine bağırarak mekandan çıkarlarken Harry kaşlarını çatıp Louis'ye döndü. "Bu senin işin mi?"

"Pfft, tabi ki hayır!" dedi Louis abartılı bir baş sallamayla. Ama Harry ona inanmadı, sinirle ayağa kalktı. "Hayır dediğimde cevap hayırdır Louis. Bana destek olmanı ve ben bu kötü zamanımı atlatana kadar sabretmeni istiyorum sadece. Neden beni hiç düşünmüyorsun!"

O da aynı diğer iki adam gibi sinirle kapıya doğru yürürken Louis "Dur!" diye bağırdı. "Senin arabanla geldik, sensiz eve dönemem."

"Dönme zaten, inatçı eşek!"

Harry onu beklemeden restorandan çıktı, kapıyı çarptı. Louis bir süre onun arkasından baktı, sonra önüne döndü. Herkesin kendisini izliyor olduğunu fark ederek o da ayağa kalktı, tek başına oturmanın bir anlamı yoktu.

"Bayım, hesabı ödemediniz." diye hatırlattı garson.

Louis ateş saçan gözlerini ona çevirdi. "Sayenizde yemeklere dokunmadık bile, aç kaldım."

"Yemeseniz de biz yemekleri getirdik."

"Yemekleri geri götürün, tencereye dökün o zaman. Şampanyayı yanlış masaya götürdünüz, iki arkadaşın kavgasına sebep oldunuz ve sevgilime evlenme teklifi etmeme mani oldunuz. Bir de yüzsüz yüzsüz ödeme bekliyorsunuz!" diye çıkıştı.

"Zaten sevgilinizin teklifi kabul etme niyeti yokmuş."

Tüm müşterilerin film izler gibi onlara baktığını gören Louis sinirli bir şekilde yan masadan yüzüğü aldı, cebine koydu. "Kabul edecek." dedi. "Ben Harry Styles ile evleneceğim!"

MARRY MEWhere stories live. Discover now